İzmir, Nisan 2025 — Konvansiyonel gıdanın etiketi size sadece fiyatını söyler; oysa gerçekte ödediğimiz bedel çok daha fazlası. Tarım zehirleri, suni gübreler, toprağın ve suyun kirlenmesi, biyolojik çeşitlilik kaybı ve halk sağlığı üzerindeki yıkıcı etkiler... Tüm bu "gizli maliyetler" günümüz tarım sisteminin ardındaki görünmeyen yükler. İşte tam da bu yüzden, artık agroekoloji bir seçenek değil, yaşamsal bir zorunluluk haline geliyor.
Agroekoloji Çalıştayı: Bilim, Uygulama ve Umudun Buluşması
Zehirsiz Sofralar Platformu öncülüğünde 4-5-6 Nisan tarihlerinde İzmir’de gerçekleşen 2. Agroekoloji Çalıştayı, doğaya, çiftçiye ve topluma dost bir gıda sisteminin mümkün olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Türkiye’den ve dünyadan akademisyenler, çiftçiler, öğrenciler, topluluk temsilcileri ve sivil toplum örgütleri bir araya geldi.
Çalıştay, uluslararası alanda tanınmış agroekoloji uzmanı Prof. Dr. Peter Rosset’in video konferansıyla başladı. Ardından Tarım Ekonomisi Derneği’nden Prof. Dr. Tayfun Özkaya, Türkiye'de agroekolojinin geldiği noktayı bilimsel, uygulamalı ve toplumsal boyutlarıyla değerlendirdi.
Gizli Bedelleriyle Konvansiyonel Gıda: Etiketin Arkasındaki Gerçekler
Çalıştayın en çarpıcı vurgularından biri ise şuydu: Eğer tarımın neden olduğu çevresel ve sosyal yıkımlar da hesaba katılsaydı, marketten aldığımız konvansiyonel ürünlerin gerçek maliyeti raf fiyatının neredeyse üç katı olacaktı.
Bu nedenle, sağlıklı gıdaya erişim hakkı, çocukların beslenmesi, afet ve krizlere dirençli üretim modelleri gibi başlıklarla tartışmalar ilerlerken, agroekoloji artık sadece bir yöntem değil, varoluşsal bir çözüm olarak öne çıktı.
Bilim, Uygulama ve Hareket: Agroekolojinin Üç Ayağı
Agroekolojiyi sadece bir üretim tekniği olarak görmek büyük bir eksiklik. Ege Üniversitesi'nden Dr. Fatih Özden’in de belirttiği gibi, bu yaklaşım aynı zamanda bir bilim dalı ve toplumsal harekettir. Çalıştay bu üç ayağın da sahnede olduğu bir buluşma zemini sundu. Ancak Özden'e göre agroekolojinin bilimsel yönü henüz yeterince gelişmiş değil; organik tarım kadar gündeme alınmıyor.
Ayrıca Özden, agroekolojinin de organik tarım gibi "yeşil boyama" (greenwashing) riskiyle endüstriyel sistemin içine çekilebileceği uyarısında bulunarak bu sürece karşı dikkatli olunması gerektiğini vurguladı.
Sahada Uygulama, Yerinde İlham
Çalıştayın üçüncü gününde katılımcılar, Aydın’ın Kirazlı köyünde agroekolojik yöntemlerle üretim yapan çiftçi Nihat Fidan’ın bahçesini ziyaret etti. Toprağa temas eden eller, temiz gıdalarla kurulan sofralar ve tohum egemenliği üzerine gerçekleşen forum, fikirlerin ete kemiğe büründüğü bir buluşmaya dönüştü.
Gönüllülükle Kurulan Bir Hayal: Dayanışmanın Gücü
Tarım Ekonomisi Derneği Başkanı İpek Süer Tuzcuoğlu, çalıştayın hiçbir dış finansman desteği alınmadan gönüllülerle organize edildiğini vurguladı. Atölyeler, forumlar ve panellerle zenginleşen etkinlik, sadece bilgi paylaşımı değil aynı zamanda dayanışma pratiği sundu.
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği Genel Müdürü Batur Şehirlioğlu ise çalıştayın ana fikrini net bir şekilde ortaya koydu: "Agroekoloji bir tercih değil, zorunluluk." Zehirsiz Sofralar Platformu’nun kolektif çabasıyla gerçekleşen bu buluşmanın, sivil toplumun nasıl dönüştürücü bir güç olabileceğinin kanıtı olduğunu söyledi.
“Birbirimizden Öğrenmeden Yol Alamayız”
Dört Mevsim Ekolojik Yaşam Derneği’nden Ceyhan Temürcü, çalıştayın bir diğer önemli yönüne dikkat çekti: “Toplumsal hareketlerin gücü yalnızca görünürdeki başarılarla değil, bireyler arası ilişkilerle ölçülür.”
Zehirsiz Sofralar Platformu koordinatörlerinden Alper Can Kılıç ise agroekolojik yöntemlerin toplumun tümünü besleyemeyeceği yönündeki yaygın kanaatin bilimsel temelden yoksun olduğunu ifade ederek, “Agroekoloji mümkün ve sürdürülebilir bir gelecek sunar. Daha çok bir araya gelmeli, birbirimizden öğrenmeliyiz” çağrısında bulundu.
Sonuç olarak: Agroekoloji artık bir ütopya değil, yaşanabilir bir geleceğin temel taşı. Etik, ekolojik ve ekonomik olarak bütüncül bir gıda sistemine adım atmanın tam zamanı. Ve bu dönüşüm, sofralarımızdan başlayarak hepimizin ortak sorumluluğu.