Ad

AROMATERAPİ

Aromaterapi, fitoterapi

PERMAKÜLTÜR

şifa yolu, fitoterapi, antibiyotik

YAĞLAR

şifa yolu

SABUNLAR

Güdül
BeslerŞifa Atölyesi

KOZMETİK VE KİŞİSEL BAKIM ÜRÜNLERİ SEKTÖRÜ RAPORU

Yaşam standartlarının yükselmesi, genç ve çekici görünme isteği, çalışan kadın sayısındaki artış ve Türkiye’nin genç nüfus yapısı, kozmetik sektörünün gelişimini desteklemiştir. Türk kozmetik ürünleri sektörü; kalite, üretim kapasitesi ve ürün çeşitliliği açısından oldukça iyi bir performans göstermektedir. Hem yurt içi hem de küresel ölçekte artan talep, sektörün hızlı gelişiminin en önemli itici gücü olmuştur. Günümüzde Türk kozmetik ve kişisel bakım ürünleri firmaları yüksek kaliteli ve geniş ürün yelpazesine sahip üretimler yapmaktadır. Sağlık Bakanlığı TİCK verilerine göre kozmetik ve kişisel bakım ürünleri sektörü yaklaşık 14.000 kişiye istihdam sağlamakta ve 3.250 civarında firma faaliyet göstermektedir. Bu firmaların büyük çoğunluğu, Türkiye’nin en büyük ticaret merkezi ve üretim kapasitesi açısından öncü ili olan İstanbul’da yer almaktadır.

Türkiye’de son yıllarda yaşanan ekonomik büyümeye paralel olarak, kozmetik ve kişisel bakım ürünlerinin tüketimi ve üretimi hızla artmaktadır. Ürün çeşitliliği her geçen yıl genişlemektedir. Türkiye kozmetik pazarında en büyük payı saç bakım ürünleri almaktadır ve şampuanlar, saç bakım ürünlerinin yaklaşık %59’unu oluşturmaktadır. Erkek bakım ürünleri, tüy dökücüler, banyo ve duş ürünleri (özellikle sabunlar), dudak ve göz makyajı ürünleri, deodorantlar, parfümler, kolonyalar, bebek bakım ürünleri ve diş macunları sektörün temel ürün gruplarını oluşturmaktadır. Son yıllarda Türk kozmetik pazarında, doğal sabunlar, doğal şampuanlar, doğal saç, cilt ve vücut bakım ürünleri gibi rekabetçi ürünlerin ortaya çıktığı görülmektedir. Türkiye’nin sahip olduğu zengin bitki çeşitliliği ve doğal hammaddeler, özellikle doğal sabun üretimini desteklemekte; ülke genelinde küçük ölçekli yerel işletmeler bu alanda üretim yapmaktadır. Dünyaca ünlü defne sabunları ve zeytinyağlı sabunlar Türkiye’de büyük miktarlarda üretilmektedir.

Türk sabun sektörü bugün ihracat odaklı bir yapıya kavuşmuştur. Yerli sabun üreticileri kendi markalarını oluşturmuş, iç pazarda güçlü bir tüketici bağlılığı elde etmiş ve dış pazarlara yönelmiştir. Önde gelen çok uluslu kozmetik ve kişisel bakım ürünleri firmalarının çoğu Türkiye’de üretim ve pazarlama tesislerine sahiptir. Yabancı yatırımcıların büyük bir bölümü sektörde ortak girişim veya lisans anlaşmaları aracılığıyla üretim yapmaktadır. Ayrıca, geniş üretim kapasitesine sahip güçlü yerli üreticiler de bulunmaktadır. Türk kozmetik ve kişisel bakım ürünleri sektörü, kalite açısından dünya standartlarını yakalamış durumdadır. Firmaların çoğu ISO 9000 Kalite Yönetim Sistemi ve ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi sertifikalarına sahiptir. Türk üreticiler çevreyle ilgili ulusal ve uluslararası gelişmeleri yakından takip etmekte, çevre mevzuatına ve düzenlemelere uyum sağlamaktadır. Türkiye’de kozmetik ürünlere ilişkin düzenlemeler, Avrupa Kozmetik Yönetmeliği 1223/2009 esas alınarak uyumlaştırılmıştır.

Kozmetik ve Kişisel Bakım Ürünleri İhracatı

Türkiye kozmetik ve kişisel bakım ürünleri sektörü ihracatında son yıllarda dikkat çekici bir artış göstermektedir. 2000 yılında 61 milyon ABD doları olan ihracat değeri, 2022 yılında 1,34 milyar ABD dolarına ulaşmıştır. Bu önemli artış, sektörde gerçekleştirilen modernizasyon ve teknolojik gelişmelerin bir sonucudur.

Sektör ihracatı beş ana alt sektörden oluşmaktadır:

  1. Banyo ve duş ürünleri (tıraş öncesi losyonlar, tıraş sonrası losyonlar, tıraş kremi, sabunlar, deodorantlar, banyo tuzları, yağları, duş jelleri, depilatörler ve oda kokuları gibi),

  2. Güzellik, makyaj ve cilt bakım ürünleri (nemlendiriciler, cilt temizleyiciler, vücut losyonları, göz ve dudak makyaj ürünleri, güneş koruyucular vb.),

  3. Saç ürünleri (şampuan, saç kremi, saç spreyi, boya, düzleştirici ve diğer saç bakım ürünleri),

  4. Parfüm ve tuvalet ürünleri (parfüm, kolonya ve kişisel bakım ürünleri),

  5. Ağız ve diş sağlığı ürünleri (diş macunları, ağız gargaraları, diş ipleri ve nefes tazeleyiciler).

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, kozmetik ve kişisel bakım ürünleri ihracatı 2020 yılında 953 milyon ABD doları iken, 2021’de 1,1 milyar dolara, 2022’de ise %21 artışla 1,34 milyar dolara yükselmiştir.

İhracatta öne çıkan ülkeler arasında Irak, ABD, Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri, İran, Hollanda, Fransa, Almanya, Azerbaycan, İsrail ve Birleşik Krallık yer almaktadır. Bu ülkeler, toplam ihracatın yaklaşık %62’sini oluşturmaktadır. Türkiye, özellikle saç bakım ürünleri, parfüm ve doğal sabun üretiminde dünya standartlarına ulaşmış, kalite ve çeşitlilik açısından küresel pazarda güçlü bir konum elde etmiştir.

📘 Kaynak: Anonim, (2023). Kozmetik ve kişisel bakım ürünleri sanayi ve ihracat raporu. Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı, Ankara.



TÜRK İLAÇ SEKTÖRÜ RAPORU ÖZETİ 2024

Bu yazı raporun gayriresmi Türkçesi olarak alınmıştır. Raporun kendisinin baz alınması tavsiye olunur.

1. SAĞLIK SEKTÖRÜ GÖSTERGELERİ

1. a. Sağlık Harcamaları

Türkiye, OECD ülkeleri arasında kişi başına düşen cari sağlık harcaması en düşük ülkelerden biridir. Türkiye’de kişi başına düşen cari sağlık harcaması 1.660 ABD doları seviyesindedir. Cari sağlık harcamalarının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) içindeki payı Türkiye’de %3,7, OECD ortalamasında ise %9,3 olarak gerçekleşmiştir.

2000 yılında Türkiye’de bu oran %4,6 iken, OECD ortalaması %7,1 idi. Yıllar içinde Türkiye ile OECD ortalaması arasındaki farkın arttığı görülmektedir. Türkiye’nin sağlık sistemi ağırlıklı olarak kamu harcamalarına dayanmaktadır. 2022 yılında Türkiye’deki sağlık harcamalarının %75,2’si kamu kaynaklarıyla finanse edilmiştir. Bu oran OECD ortalaması olan %75,3 ile oldukça yakın olup, Türkiye 38 ülke arasında 20. sırada yer almaktadır.

OECD Ülkelerinde Kişi Başına Cari Sağlık Harcaması ve GSYH İçindeki Payı

Kaynak: OECD verileri 2023 veya en yakın yıla ait gerçekleşmiş ya da tahmini verilerdir.
(Ülkeler arası karşılaştırmalar verilmiştir: Almanya, Avusturya, İsveç, Kanada, İrlanda, Danimarka, Güney Kore, Japonya, Avustralya vb.)


1. b. İlaç Harcamaları

OECD ülkeleri arasında, 2023 yılında kişi başına düşen ilaç satışında Türkiye, Meksika ve Kolombiya’nın ardından en düşük üçüncü ülke olmuştur. Türkiye’de kişi başına ilaç satışı 119 ABD doları düzeyindedir.

Kişi başına ilaç satışında en yüksek değerlere sahip ülkeler ABD, İsviçre, Kanada ve Almanya’dır. OECD ülkelerinde ilaç satışlarının GSYH içindeki payı ortalama %1,3 seviyesindedir. Türkiye’de ilaç satışlarının GSYH içindeki payı 2019-2020 döneminde %1,1 iken, sonraki yıllarda düşüş göstererek 2023 yılında %0,9’a gerilemiştir. Bu oranla Türkiye, OECD ülkeleri arasında 26. sırada yer almaktadır.

OECD Ülkelerinde Kişi Başına İlaç Satışları ve GSYH İçindeki Payı (2023)

Kaynak: IQVIA Analizi; IQVIA Market Prognosis 2024–2028, OECD Nüfus Projeksiyonları, Dünya Bankası
Not: Kosta Rika için ilaç pazarı verisi mevcut değildir. OECD veri tabanında Türkiye’nin toplam ilaç harcamalarına ilişkin finansman detayları bulunmamaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayımladığı Sağlık Harcaması İstatistiklerine göre, 2022 yılında “perakende satışlar ve diğer tıbbi malzeme sağlayıcıları” başlığı altındaki sağlık harcamalarının %70,5’i kamu tarafından karşılanmıştır.

Doktor ve Hemşire Sayısı
2022 verilerine göre Avrupa ülkelerinde 1000 kişi başına düşen doktor sayısı genellikle 3 ile 5 arasında değişirken, Türkiye 1000 kişi başına 2,3 doktor ile OECD ortalaması olan 3,8’in gerisinde kalmaktadır. Ülkelere göre hemşire sayısına bakıldığında, Türkiye’de 1000 kişi başına 2,9 hemşire düşerken, OECD ortalaması 9,1’dir.

Hastane Sayısı ve Yatak Kapasitesi
Ülkelerdeki aktif hastane ve yatak kapasiteleri karşılaştırıldığında, Güney Kore en yüksek hastane ve yatak oranına sahip ülke konumundadır. Türkiye’de 1000 kişi başına düşen hastane yatak sayısı 2015-2022 yılları arasında %15 artarak 3,1’e yükselmiştir. Türkiye, yatak sayısı açısından İspanya ve İtalya gibi Avrupa ülkelerine yakın olsa da, sağlık personeli sayısında bu ülkelerin gerisinde yer almaktadır.

Yaşam Beklentisi
Ülkelerin sağlık düzeyini gösteren önemli göstergelerden biri olan doğumda yaşam beklentisi Türkiye’de 77,5 yıl iken, OECD ortalaması 81 yıldır. OECD ülkeleri arasında en yüksek yaşam beklentisine sahip ülke 84,2 yıl ile İsviçre, en düşük ise 75,4 yıl ile Meksika’dır. Türkiye, son 40 yılda doğumda yaşam beklentisi en fazla artan ülke olmuştur.

Ölüm Oranları
Toplam ölüm oranlarının en düşük olduğu ülkeler Japonya, Güney Kore ve İsviçre’dir. OECD’nin Türkiye için paylaştığı son verilere göre, 2019 yılında Türkiye’de her 100.000 kişi başına 969 ölüm kaydedilmiştir; OECD ortalaması ise 911’dir. Ölüm nedenlerine bakıldığında, Türkiye’de her 100.000 kişiden 154’ü kanserden, 384’ü ise dolaşım sistemi hastalıklarından hayatını kaybetmektedir. OECD ülkelerinde kanser kaynaklı ölümler 100.000 kişide 197 olup, bu oran Türkiye’de daha düşüktür. 1 yaş altı bebek ölümlerinde ise Avrupa ülkelerinde 1000 bebekte 1 ila 4 arasında değişen oranlar görülürken, Türkiye 9,1 oranı ile Kolombiya, Meksika ve Kosta Rika’nın ardından OECD ülkeleri arasında 4. sıradadır. OECD ortalaması 1000 bebekte 4,1’dir.


2. Küresel İlaç Pazarı Göstergeleri

Küresel İlaç Pazarı Büyüklüğü
2018-2023 yılları arasında yıllık ortalama %5,8 büyüme gösteren küresel ilaç pazarı, 2023 yılında %8,2 artışla 1,607 trilyon dolara ulaşmıştır. 727,4 milyar dolarlık hacmiyle ABD, küresel ilaç pazarının %45’ini oluşturmakta ve en büyük pazar konumundadır. ABD’yi 160,8 milyar dolarlık hacimle Çin takip etmektedir. Türkiye, 10,3 milyar dolarlık pazar büyüklüğü ile 19. sırada yer almaktadır. Türk ilaç pazarı 2023 yılında yerel para birimi cinsinden %90,4, dolar bazında ise %32,7 büyümüştür. Türkiye, 2023 yılında Polonya (%22,9) ve Meksika’dan (%22,2) sonra en hızlı büyüyen pazar olmuştur. Buna karşın, 12. büyük ilaç pazarı olan Rusya, dolar bazında %17,1 oranında küçülmüştür.

Küresel İlaç Pazarında İlk 50 Şirketin Pazar Payı
Küresel ilaç satışlarında ilk 50 sırada yer alan şirketler incelendiğinde, bunların büyük kısmının yenilikçi ilaç geliştiren firmalar olduğu görülmektedir. Bu şirketler, 2023 yılında ABD ilaç pazarının %89’unu oluşturmuştur. Türkiye’de ise bu ilk 50 firmanın pazar payı %48 olup, bu oran Türkiye’yi Meksika (%44) ve Rusya (%50) gibi ülkelerle benzer seviyeye getirmektedir.


2. a. Patent Korumalı İlaç Pazarı

Patentler, ilaç şirketlerine geliştirdikleri yeni tedavilere ilişkin mülkiyet hakkı ve rekabet avantajı sağlar. Gelişmiş ülkelerde, özellikle ilaç Ar-Ge’sinin yoğun olduğu ABD’de, patent korumalı ürünlerin toplam ilaç pazarı içindeki payı daha yüksektir. 2023 yılında bu oran ABD’de %64 iken, Türkiye’de yaklaşık %14’tür. Türkiye, gelişmiş ülkelerin yanı sıra Polonya ve Yunanistan’ın da gerisindedir. Türkiye’de patent koruması devam eden ürünlerin satış değerinin yaklaşık %57’si onkoloji alanındaki tedavilerden, %20’si ise sindirim sistemi ve metabolizma ile ilgili tedavilerden oluşmaktadır.


2. b. Biyoteknolojik İlaç Pazarı

Biyoteknolojik ilaçlar, canlı hücrelerden rekombinant DNA teknolojisi ile elde edilen büyük ve karmaşık moleküllerdir. Enzimler, hormonlar, kan ürünleri, aşılar ve monoklonal antikorlar bu gruba dahildir. Türkiye ilaç pazarında 2023 itibarıyla 130 referans biyoteknolojik ilaç ve 25 biyobenzer bulunmaktadır. Türkiye’de biyoteknolojik ürünlerin toplam satışı 2023 yılında 1,6 milyar dolar olmuştur. Biyoteknolojik ilaçlar Türk ilaç pazarının %16’sını oluştururken, bu oran AB4 ülkeleri (Almanya, Fransa, İtalya, İspanya) ve Birleşik Krallık’ta ortalama %32’dir.


2. c. İlaç Sektöründe Birleşme ve Satın Almalar

Küresel ilaç sektöründeki stratejik ortaklıklar, birleşme ve satın almalar sektörün dinamik yapısını şekillendirmektedir. İlaç şirketleri genellikle ürün portföylerini genişletmek, Ar-Ge kapasitelerini güçlendirmek veya yeni pazarlara girmek amacıyla birleşme ve satın alma faaliyetlerinde bulunmaktadır. Son yıllardaki büyük anlaşmalara bakıldığında, pazarın lideri konumundaki büyük ilaç şirketlerinin, yenilikçi ilaç geliştiren küçük biyoteknoloji firmalarını satın alarak portföy ve Ar-Ge gücünü artırdığı görülmektedir.

Son 20 yılın en büyük birleşme ve satın almalarından biri, 2019 yılında ABD merkezli Bristol-Myers Squibb’in onkoloji ve immünoloji alanında yenilikçi tedaviler geliştiren Celgene’i 80,3 milyar dolara satın alması olmuştur. 2023 yılında Pfizer’in kanser tedavileri geliştiren ABD’li Seagen firmasını 43,4 milyar dolara, Amgen’in ise Horizon Therapeutics firmasını 27,8 milyar dolara satın alması sektörün iki dev anlaşması olarak kayıtlara geçmiştir.

3. TÜRKİYE İLAÇ PAZARI GÖSTERGELERİ

Türkiye, gelişmiş sağlık altyapısı, tanı ve tedavi olanaklarındaki ilerlemeler, artan sağlık bilinci, göç hareketliliği ve hızlı nüfus artışı gibi faktörler nedeniyle ilaç sektörü açısından gelişmekte olan pazarlar arasında önemli bir konumda yer almaktadır.

Türkiye İlaç Pazarının Diğer Ülkelerle Karşılaştırılması

Fiyatlandırma mevzuatında referans alınan ülkelerin yanı sıra, pazar büyüklüğü ve nüfus parametreleri dikkate alınarak Almanya, Birleşik Krallık, Polonya ve Bulgaristan Türkiye’nin ilaç pazarı performansının kıyaslandığı ülkeler olarak seçilmiştir. Seçilen ülkeler arasında en büyük ilaç pazarı 2023 yılında 64,7 milyar dolar büyüklüğe ulaşan Almanya’dır. Türkiye’nin ilaç pazarı büyüklüğü ise 2023 yılında 10,3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye, pazar büyüklüğü açısından Yunanistan ve Portekiz gibi ülkelerin önünde yer alırken, nüfus açısından benzer olduğu Almanya ve Fransa gibi ülkelerin gerisinde kalmaktadır.

Türk ilaç pazarı 2022 yılında Türk lirasının yabancı para birimleri karşısında hızla değer kaybetmesi ve ilaç fiyatlandırmasında kullanılan sabit kurun gerçek döviz kuru karşısında oldukça düşük kalması nedeniyle dolar bazında %4,8 oranında daralma göstermiştir. 2023 yılında kur artışı devam etmekle birlikte, önceki yıla göre artış oranı yavaşlamıştır. Ayrıca Aralık 2022 ve Temmuz 2023’te yapılan ilaç kuru artışlarının etkisiyle sabit kur ile reel kur arasındaki farkın 2023 yılında daha az olduğu gözlemlenmiştir. Bu durumun sonucu olarak, birim fiyatlarda dolar bazında yıllık ortalama %30 artış gerçekleşmiştir. Türk ilaç pazarı 2023 yılında dolar bazında %32,7 büyüyerek Avrupa’da en yüksek büyüme oranını göstermiştir. 2023 yılında yüksek büyüme kaydeden diğer ülke Polonya (%22,9) olmuştur.

Türkiye İlaç Pazarı Gelişimi

2023 yılında Türkiye ilaç pazarı, perakende kanalda 207 milyar TL ve hastane kanalında 25 milyar TL satış değerine ulaşmıştır. Denetlenmeyen satış tahminleri de eklendiğinde, Türkiye ilaç pazarının toplam büyüklüğü 2023 yılında yerel para birimi cinsinden yaklaşık 244 milyar TL’ye ulaşmış ve bir önceki yıla göre %90 artış göstermiştir. Bu yüksek büyümede fiyat artışlarının etkisi belirleyici olmuştur.

Denetlenen pazar (eczane + hastane kanalı), bir önceki yıla göre hacim olarak %3,5 artarak 2023 yılında 2,9 milyar birime ulaşmıştır.

Türkiye İlaç Pazarında Büyümeyi Etkileyen Faktörler

2022 yılında gözlemlenen 110 milyar TL’lik büyümenin %91,4’ü (100,4 milyar TL) fiyat artışlarından kaynaklanmıştır. Mevcut ürünlerin birim satışlarındaki artış %5,8’lik (6,4 milyar TL) katkı sağlamış, yeni ürünlerin katkısı ise sınırlı kalmıştır. Dolayısıyla 2023 yılında Türk ilaç pazarındaki büyümenin ana nedeni fiyat artışları olmuştur.

Türkiye ve Diğer Ülkelerde Ortalama İlaç Birim Fiyatları

İlaç kurundaki artışların etkisiyle Türkiye’de ortalama birim fiyat yıllar içinde yükselmiştir. 2023 yılında ortalama birim fiyat 79,1 TL’ye ulaşarak önceki yıla göre %84 artmıştır. Dolar bazında incelendiğinde, 2022 yılında ortalama birim fiyat %14 düşüşle 2,6 dolara gerilemiş, 2023 yılında ise %30 artarak 3,3 dolara yükselmiştir. 2022’deki düşüş, döviz kurlarındaki ani yükselişe rağmen sabit ilaç kurunun buna ayak uyduramamasından kaynaklanmıştır.

Ülkeler arasındaki fiyat politikaları farklılık gösterdiğinden, ilaç fiyat seviyeleri değişmektedir. Seçilen ülkeler arasında en yüksek ortalama fiyat düzeyi Birleşik Krallık’tadır. Türkiye’de ise 2023 yılında ortalama birim fiyat 3,3 dolar olup, diğer ülkelere kıyasla oldukça düşüktür. Bu farkın nedenleri arasında referans fiyatlandırma sistemi, sabit euro kuru uygulaması, zorunlu kamu indirimleri ve yüksek maliyetli yenilikçi tedavilere erişimde yaşanan gecikmeler bulunmaktadır.

Türkiye’de Fiyat Düzeyine Göre İlaç Satışlarının Dağılımı

Türkiye’de geri ödemeli ilaç fiyatlarının belirlenmesinde kullanılan indirim oranları, ürün grubu ve depocuya satış fiyatına göre değişmektedir. 2023 yılında 91,17 TL ve üzeri fiyat kategorisindeki ürünler toplam ilaç pazarının %65’ini oluşturmuştur. Bu grubun alt kırılımında, 5.000 TL üzeri fiyatlı ürünlerin toplam satışların yaklaşık %21’ini, 20.000 TL üzeri fiyatlı ürünlerin ise %11’ini oluşturduğu görülmüştür.

Türkiye’de Patent Durumuna Göre İlaç Fiyatları

2023 yılında Türkiye’de patent koruması devam eden ilaçların ortalama birim fiyatı 1.544 TL olarak hesaplanmıştır. Patent koruması bulunmayan ürünlerin ortalama birim fiyatı ise 69 TL’dir. Toplam pazarın ortalama birim fiyatı 79 TL olarak gerçekleşmiştir.

Yenilikçi Tedavilere Erişim

IQVIA tarafından hazırlanan W.A.I.T. 2022 raporunda, Avrupa İlaç Ajansı (EMA) tarafından 2019-2022 yılları arasında onaylanan yenilikçi tedavilere erişim oranları değerlendirilmiştir. Almanya %88 erişim oranıyla birinci sırada yer alırken, İtalya, Avusturya ve İsviçre gibi gelişmiş ülkelerde erişim oranı %70’in üzerindedir. Türkiye’de bu dönemde incelenen yenilikçi tedavilerden yalnızca 6’sına erişim sağlanabilmiş olup, Malta ile birlikte %4 erişim oranıyla en düşük seviyede yer almıştır.

Nadir Hastalıklar ve Yetim İlaçlar

Türkiye, nadir hastalıkların tanımında Avrupa Birliği standartlarını esas almaktadır. Yaklaşık 5 milyondan fazla bireyin nadir hastalıklardan etkilendiği tahmin edilmektedir. Türkiye’deki akraba evliliği oranlarının yüksekliği nedeniyle nadir hastalıkların görülme sıklığının Avrupa ülkelerine kıyasla daha fazla olduğu düşünülmektedir. Ancak Türkiye’de “yetim ilaçlar” için özel bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. 2019-2022 yılları arasında EMA tarafından onaylanan 63 yetim ilaçtan yalnızca 1’i Türkiye’de geri ödeme kapsamına alınmıştır.

Dijital Sağlık ve Tele-Tıp

COVID-19 öncesinde OECD ülkelerinin çoğunda tele-tıp uygulamaları sınırlı düzeydeydi. Ancak pandemiyle birlikte yüz yüze sağlık hizmetlerinin aksaması, bu alandaki uygulamaların hızla yaygınlaşmasını sağlamıştır. Türkiye’de uzaktan sağlık hizmetlerinin çerçevesi, Şubat 2022’de Sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanan yönetmelikle belirlenmiştir. Nisan 2024’te yapılan mevzuat değişikliğiyle uzaktan sağlık hizmetleri, Genel Sağlık Sigortası geri ödeme listesine dahil edilmiştir. Bu kapsamda, Sağlık Bakanlığı’na bağlı ikincil ve üçüncül sağlık kurumlarında uzman hekimler tarafından verilen uzaktan sağlık hizmetleri geri ödeme kapsamına alınmıştır. Bu süreçle birlikte Türkiye’de uzaktan sağlık hizmetlerinin kademeli olarak yaygınlaşması beklenmektedir.

4. ÜRETİM

Türkiye’de referans ve jenerik ilaç üretiminin yanı sıra sınırlı düzeyde etkin madde üretimi de yapılmaktadır. Ancak ileri teknoloji gerektiren veya ülkede az miktarda tüketilen bazı ilaçların üretimi yapılamamaktadır. TÜİK verilerine göre, “Temel Eczacılık Ürünleri ve Eczacılığa Ait Malzemelerin İmalatı” sektörünün üretim değeri 2023 yılında 181 milyar TL olmuştur. 2023 yılında yerli üretim ilaçlar, birim bazında Türk ilaç pazarının %88’ini, değer bazında ise %57’sini oluşturmuştur. Özellikle 2022 yılı itibarıyla yerli ilaçların pazar payında hem birim hem de değer açısından artış gözlenmiştir.

Yerli ürünlerin birim satışları 2023 yılında bir önceki yıla göre %7 artarak 2,6 milyar birime ulaşmıştır. Değer bazında ise yerli pazar %104 büyüyerek 131,5 milyar TL satış değerine ulaşmıştır. 2023 yılında Türk ilaç pazarındaki yerli ilaç satışlarının yaklaşık %36’sını (~47,8 milyar TL) referans ilaçlar oluşturmuş ve yerli referans ilaç satışları bir önceki yıla göre %98 oranında artmıştır. Buna karşılık, Türkiye’de üretilen biyobenzer ilaçlar (epoetin alfa, filgrastim, infliximab, insulin glargine, trastuzumab) 2023 yılında 1,2 milyar TL satış değeri yaratmıştır. Biyoteknolojik ilaç pazarının toplam değeri 37,8 milyar TL olup, biyobenzer ürünlerin toplamı 3,3 milyar TL düzeyindedir. Bu veriler, Türkiye’de biyoteknolojik ilaç üretiminin halen sınırlı kaldığını göstermektedir.

TÜİK’in yıllık sanayi ve hizmet istatistiklerine göre 2023 yılında “Temel Eczacılık Ürünleri ve Eczacılığa Ait Malzemelerin İmalatı” grubunda faaliyet gösteren 782 işletme ve 49.806 çalışan bulunmaktadır. 2024 Temmuz itibarıyla Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) onaylı olarak 99 ilaç üretim tesisi, 10 radyofarmasötik üretim tesisi, 13 hammadde üretim tesisi, 3 bitkisel takviye üretim tesisi ve 4 özel tıbbi amaçlı gıda üretim tesisi faaliyet göstermektedir.


5. DIŞ TİCARET

İlaç ve ilaç ürünlerini tanımlamak amacıyla analize 2936, 2937, 2938, 2939, 2941, 3001, 3002, 3003, 3004, 3006 Gümrük Tarife İstatistik Pozisyon (GTİP) kodları dahil edilmiştir. 2023 yılında küresel ilaç ihracatı 876 milyar dolar seviyesine ulaşmış, ilk 10 ülke toplam ihracatın %76’sını gerçekleştirmiştir. Almanya, İsviçre ve ABD en büyük üç ilaç ihracatçısı olurken, Türkiye 28. sırada yer almıştır. Aynı yılın ithalat tarafında ise ABD, Almanya ve Belçika en fazla ilaç ithalatı yapan ülkeler olmuştur. Gelişmiş ülkelerin genel olarak ilaç ithalatlarını birbirlerinden yaptıkları, gelişmekte olan ülkelerden ithalatın ise sınırlı kaldığı görülmektedir.

Türkiye’nin ilaç sektörü ithalatı 2023 yılında %9 artarak yaklaşık 5,4 milyar dolar olmuştur. İthalatta öne çıkan ürün grupları; aşılar, insülinler, kan ürünleri, onkoloji ilaçları ve referans biyoteknolojik ürünlerdir. Türkiye’nin ilaç ihracatı ise 2019-2023 yılları arasında %12,6 bileşik yıllık büyüme oranıyla artmış, 2023 yılında 77,6 milyon kilogram hacme ve 6,1% yıllık artış oranına ulaşmıştır. İlaç ihracatında kilogram başına fiyat, 2020 yılından beri düşüş eğilimindeyken, 2023 yılında %9,4 artarak 28,4 dolar olmuştur. Bu fiyat seviyesi, Türkiye’nin Avrupa ülkelerine kıyasla daha düşük ihracat fiyatına sahip olduğunu göstermektedir.

Türkiye 2023 yılında 179 ülkeye toplam 2,2 milyar dolar değerinde ilaç ihraç etmiştir. İhracatta ilk sırada Güney Kore (458 milyon dolar) yer alırken, onu Macaristan, Gürcistan, Irak, Polonya, İran, Azerbaycan, Kıbrıs, Kazakistan ve Özbekistan takip etmiştir. İlk 10 ülke Türkiye’nin ilaç ihracatının %58’ini, ilk 20 ülke ise %72’sini oluşturmuştur.

Aynı dönemde Türkiye 92 ülkeden 5,4 milyar dolar tutarında ilaç ithal etmiştir. İthalatta ABD ve güçlü Ar-Ge altyapısına sahip Avrupa ülkeleri öne çıkmıştır. Almanya, Türkiye’nin ilaç ithalatında %18 pay ve 962 milyon dolar ile ilk sırada yer alırken, onu ABD, İrlanda ve Çin izlemiştir. İlk 10 ülke toplam ithalatın %80’ini, ilk 20 ülke ise %96’sını oluşturmuştur.



BAŞKENT ANKARA'DA ARICILIK

Ankara, Türkiye’nin İç Anadolu Bölgesi’nde yer alması nedeniyle yarı kurak iklim koşullarına sahiptir; bu da arıcılık açısından hem avantaj hem de zorluklar sunar. Dünya genelinde arıcılık daha çok flora çeşitliliği ve iklim istikrarı ile gelişirken, Ankara'da arıcılık faaliyetleri genellikle kırsal ilçelerde yürütülmekte, bitki örtüsünün uygun olduğu bölgelerde (özellikle Beypazarı, Kızılcahamam, Nallıhan gibi ilçelerde) gelişmektedir. Bu bölgelerdeki endemik bitkiler ve geç çiçeklenen yayla florası, kaliteli ve şifalı bal üretimi için önemli bir kaynak sağlar. Türkiye arıcılıkta dünya sıralamasında üst sıralarda yer alırken, Ankara da bu üretimin içinde yer alarak yerel bazda önemli katkılar sunmaktadır. Özellikle organik ve aromatik ballar açısından potansiyele sahip olan Ankara, modern arıcılık teknikleriyle bu avantajını artırma yolundadır.

Ankara, İç Anadolu Bölgesi'nde arıcılık açısından önemli bir yere sahiptir. 2024 yılı verilerine göre Ankara'da yaklaşık 200 bin civarında arılı kovan bulunmaktadır ve bu sayı Türkiye genelinde ilk 15 il arasında yer almasını sağlamaktadır. Başkentte özellikle Haymana, Beypazarı, Güdül, Nallıhan ve Kızılcahamam ilçelerinde yoğun olarak arıcılık faaliyetleri yürütülmektedir. Bu bölgeler, florası zengin doğal alanlarıyla kaliteli yayla balı, çam balı ve kestane balı üretimiyle dikkat çeker. Ankara, aynı zamanda arıcılık eğitimleri ve destek programlarıyla da örnek bir il olup, Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ile üniversitelerin iş birliğiyle arıcılara yönelik proje ve teşvikler sürdürülmektedir. Arıcılık, kırsal kalkınmaya katkı sağlayan önemli bir ekonomik faaliyet olarak Ankara'da gelişimini sürdürmektedir.

Ankara’nın en meşhur balı Beypazarı ve Kızılcahamam ilçelerinde üretilen yayla balıdır. Bu bölgeler, rakımı yüksek, bitki örtüsü zengin ve doğal florası korunmuş alanlara sahip olduğundan arıcılık için son derece elverişlidir. Özellikle Beypazarı yaylalarında bulunan geven, kekik, yabani nane ve keven gibi nektar zengini bitkiler, balın hem aromasını hem de şifasını artırır. Ayrıca, bu bölgelerdeki arıcılar geleneksel yöntemlerle üretim yaptığı için bal doğallığını korur. Ankara’nın bu iki ilçesi, kaliteli ve katkısız yayla balı arayanlar için hem güvenilir hem de lezzetli bir kaynaktır.

Arıcılık takvimi, yıl boyunca arı kolonilerinin sağlıklı gelişimini sağlamak ve verimli bal üretimi için izlenen düzenli bir çalışma planıdır. Kış aylarında arılar kovan içinde dinlenir ve koloninin hayatta kalması için bakım yapılır. İlkbaharda hava ısınmaya başladığında kovan temizliği, ana arı kontrolü ve besleme yapılır; bu dönem oğul verme riski ve yeni kovan oluşturma zamanı olarak önemlidir. Yaz aylarında ise bal verimi en yüksek seviyeye ulaşır, sağım işlemleri yapılır ve arıların su ihtiyacı artırılır. Sonbaharda kışa hazırlık başlar, hastalık kontrolleri yapılır ve yeterli bal stoğu bırakılarak koloni güçlendirilir. Bu döngü, arıcılıkta verimliliğin ve sürdürülebilirliğin temelini oluşturur.

Ankara’da arıcılığı geliştirmek ve sürdürülebilir hâle getirmek için yapılması gereken 13 madde:

1. Flora Haritası Çıkarılmalı: Ankara'nın nektar ve polen kaynaklarını belirleyen detaylı bir bitki örtüsü haritası hazırlanmalı.  

2. Endemik Bitkiler Korunmalı: Arıcılık için önemli olan kekik, geven, alıç gibi bitkilerin bulunduğu alanlar korunmalı ve çoğaltılmalı.  

3. Yayla Arıcılığı Desteklenmeli: Özellikle Beypazarı, Nallıhan, Güdül ve Kızılcahamam gibi yüksek floralı alanlarda yayla arıcılığı teşvik edilmeli.  

4. Pestisit ve kimyasal kullanımının azaltıldığı bölgelerde Organik Bal Üretimi Yaygınlaştırılmalı

5. Hastalıklarla mücadele, koloni yönetimi, arıcılık teknikleri ve takvimi ana arı üretimi gibi konularda sürekli eğitim programları düzenlenmeli.  

6. Ekipman, kovan ve yer desteği gibi Genç Arıcılara Teşvik Verilmeli

7. Kooperatifler Güçlendirilmeli:

8. Coğrafi işaret, fuarlarda ve bilimsel araştırmalarda Markalaşma ve Tanıtım Yapılmalı

9. Bal Analiz ve Test Laboratuvarları Kurulmalı 

10. Apiterapi uygulaması yanında Polen ve Propolis Üretimi Artırılmalı

11. Kırsal Kalkınma Destek Programları (hibe ve çeşitli finanslar) Arıcılığa Açılmalı

12. Ankara’nın yeşil alanlarında küçük ölçekli Şehir Arıcılığına İmkân Sağlanmalı

13. Kuraklık ve flora değişimleri nedeniyle İklim Değişikliğine Uyum Projeleri Geliştirilmeli

Ankara Kent Konseyi Kırsal Kalkınma Çalışma Grubu, Ekim ayı olağan toplantısını “Arıcılığın Ekolojik ve Ekonomik Önemi” başlıklı panelle gerçekleştirerek arıların ekosistemin sürekliliği, gıda güvenliği ve biyoçeşitlilik açısından hayati rolünü vurguladı. Panelde, Türkiye’nin yaklaşık 9 milyon koloniyle dünya arıcılığında ilk üç ülke arasında yer aldığı, ancak iklim değişikliği, pestisit kullanımı, mera kayıpları ve kırsaldan göç gibi etkenlerle sektörün zorluk yaşadığı belirtildi. Arıcılığın sürdürülebilirliği için yerel yönetimler, kooperatifler, üniversiteler ve üreticiler arasında iş birliğinin güçlendirilmesinin önemi öne çıkarıldı. 

15. Türkiye Arıcılık Fuarı Ankara Anfa Altınpark Fuar ve Kongre Merkezi 24 – 26 Ekim 2025 tarihlerinde 09:00 – 18:00 saatleri arasında Türkiye’nin çeşitli illerindeki arıcılar bir araya gelecek. Böylesine tecrübe paylaşımlarının artmasını temenni ederiz.




Küçükköy ve Sürdürülebilir Turizm

Balıkesir’in Ayvalık ilçesine bağlı olan Küçükköy, tarih boyunca birçok farklı kültüre ev sahipliği yapmış, köklü bir geçmişe sahip bir yerleşim yeridir. 15. yüzyıla kadar uzanan tarihi, Boşnak, Rum ve Selanik göçmenlerinin etkisiyle zenginleşmiş ve kültürel çeşitliliği korunmuştur. Özellikle Boşnak kültürünün hâkim olduğu bu köy, kırsal yaşamın doğal ve tarihi miras ile birleştiği önemli bir destinasyon haline gelmiştir.

Besler Şifa olarak, doğal yaşam ve sürdürülebilirlik felsefemizi temel alan Güdül ekoköy girişimimizde, bu kırsal mirası korumak ve kırsal turizmi geliştirmek büyük bir önem taşımaktadır. Bu açıdan bakıldığında bizim projemize örnek olan Küçükköy’de, geleneksel Rum evleri restore edilerek sanat atölyelerine dönüştürülmüş ve köy, aynı zamanda bir sanat merkezi kimliği kazanmıştır. Bu yapıların korunması, sürdürülebilirlik çerçevesinde hem tarihî mirası koruma hem de yeni bir turizm destinasyonu yaratma fırsatı sunmaktadır. Bu dönüşüm, yerel halkın ekonomik kazancını artırırken, bölgeyi ziyaret eden turistlere de doğal ve kültürel değerlerle iç içe bir deneyim yaşama imkânı sağlamaktadır.

Sürdürülebilirlik ve Ekoköy Vizyonumuz

Besler Şifa ekoköy girişimi, sadece doğaya uygun bir yaşam tarzını benimsemekle kalmayıp, sürdürülebilir destinasyonların oluşturulmasında da stratejik bir rol oynamayı hedeflemektedir. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ve Sabancı Üniversitesi iş birliğinde uygulanan “Sürdürülebilir Enerji Temelli Turizm Uygulama Merkezi” modeli ile Küçükköy’de sürdürülebilir enerji ve turizm faaliyetleri teşvik edilmektedir. Bu model, ekoköyümüzün temel taşı olarak kabul ettiğimiz çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik ilkelerini yansıtmaktadır.

Küçükköy, Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü tarafından belirlenen “En İyi Turizm Köyü” ağına katılma yolunda güçlü bir adaydır. Bu sürece katkı sağlamak amacıyla, Besler Şifa ekoköy girişimi olarak biz de sürdürülebilir yaşam ilkelerini uyguluyor, kırsal mirasın korunması, yerel ekonominin canlandırılması ve doğal kaynakların verimli kullanımı için çalışmalar yapıyoruz.

Maker Hareketi ve Sürdürülebilir Destinasyonlar

Sürdürülebilir turizmi teşvik eden yaklaşımlar arasında yer alan maker hareketi, bizim için önemli bir ilham kaynağıdır. Maker hareketi, bireylerin yaratıcı ürünler geliştirip paylaşarak toplulukları güçlendirdiği bir harekettir. Besler Şifa olarak bu hareketin doğal bir uzantısı olan sürdürülebilir tarım, el sanatları ve doğal ürün üretimi gibi alanlarda faaliyet gösteriyoruz. Bu yaklaşımla, hem yerel ekonomileri canlandırmak hem de toplulukların refahını artırmak için doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını ön planda tutuyoruz. Turizm faaliyetlerinin olumsuz etkilerini minimize ederken, çevresel, kültürel ve doğal değerlerin korunmasına yönelik çalışmalarımızla Küçükköy’ü bir sürdürülebilir yaşam merkezi haline getirmek için çaba sarf ediyoruz.

Küçükköy’de oluşturulacak sürdürülebilir destinasyon anlayışına katkı sunarken, kırsal turizmin ekonomik ve çevresel açıdan değerli bir bileşeni olarak geleceğe dair umut verici bir model sunmaktadır. 

Besler Şifa girişimi olan ekoköy evimizde doğal ve geleneksel yaşamı modern dünyanın sürdürülebilirlik ilkeleriyle harmanlayarak, yerel halkla birlikte büyüyen, gelişen ve doğaya saygı duyan bir yaşam alanı kurmayı hedefliyoruz.


Genç Lokman Hekimler whatsapp grubuna dahil olarak Besler Şifa için daha güncel kalabilirsiniz. Buyrun gruba Tıklayınız
Ankara 'da Besler Şifa olarak 50 den fazla Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam Ürünlerimiz ile hizmet ediyoruz. Sosyal sorumluluk çalışmaları kapsamında aromaterapi, fitoterapi ve doğal yaşam konularında ücretsiz eğitimler ve atalık tohum takas etkinlikleri yapıyoruz. Bitkisel kozmetik, aromaterapi ve kişisel bakım ürünleri, şifalı krem ve aromatik yağlar için bizi takip edebilirsiniz.

Besler Şifa, Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam Ürünlerini;
Üretici ve tüketici dostu mağaza: https://good4trust.org/beslersifa
aZall.com mağazamız: https://www.azall.com/besler-sifa/

Ürün, hizmet ve projelerimizle...

Şifanız daim olsun. 

FSCONGRESS 2025’te Besler Şifa Akademi’den Güdül Şifa Yolu Vurgusu

🌿 FSCONGRESS 2025’te Besler Şifa Akademi’den Güdül Şifa Yolu Vurgusu

Ankara Büyükşehir Belediyesi, Ankara Kent Konseyi ve Fiscaoeconomia iş birliğiyle düzenlenen FSCONGRESS 2025, şehirlerin, kırsal kalkınmanın ve tarımın geleceğini bilimsel bir bakış açısıyla ele aldı. Biz de Besler Şifa Akademi olarak, bu önemli kongrede “Sakinşehir Güdül Şifa Yolu Projesi” kapsamında hazırladığımız Güdül Ekoturizm Yol Haritası üzerine bir sunum gerçekleştirdik.

Sunumumuzda, Güdül’ün mevcut doğal, kültürel ve turistik potansiyelini ortaya koyarak; bundan sonra atılması gereken adımları, sürdürülebilir turizm ilkeleri çerçevesinde değerlendirdik. Güdül’ün hem ilk Sakin Şehir (Cittaslow) kimliğiyle hem de doğal şifa kaynakları ile nasıl bir model olabileceğini anlattık.

Bu süreçte yalnızca bir sunum yapmakla kalmadık; yerel yönetimleri, akademisyenleri, girişimcileri ve doğa dostu tüm paydaşları iş birliğine davet ettik. Çünkü inanıyoruz ki, Güdül’ün doğası, tarihi ve insanı birleştiğinde Türkiye’nin örnek ekoturizm destinasyonlarından biri haline gelebilir.

Besler Şifa Akademi olarak, “Güdül Şifa Yolu”nu yalnızca bir rota değil, aynı zamanda doğayla, kültürle ve toplulukla yeniden bağ kurmanın bir yolu olarak görüyoruz. 🌿✨ 

EKOTURİZM ÇALIŞTAYI KISA VADELİ HEDEFLER:

1.      Ekoturizm rotasına dair mevcut durum analizinin oluşturulması ve alt yapılarının geliştirmeye yönelik çalışmalar yapılmalıdır,

2.      Rota çevresinde yer alan kırsal nüfusa ilişkin değerlendirme yapılması ve mevcut potansiyelin ortaya konulması gerekmektedir,

3.      Özellikle sakinşehirler olmak üzere diğer turizm ve ekoturizm platformları ile koordineli çalışacak Sakinşehirler yönetişim mekanizmasının kurulması ve paydaşların kapasitelerinin geliştirilmesi,

4.      Ankara Kalkınma Ajansı hedeflerini (turizmden elde edilen gelirin artırılması ve kırsal nüfusun turizm aktivitelerine dahil edilmesi) gerçekleştirmede en etkin ve verimli ekoturizm ürünlerinin tespit edilmesi vasıtası ile Güdül ekoturizm ürün ve hizmetlerin önerilmesi,

5.      Sakinşehir olan Taraklı, Göynük, Mudurnu sonrası Beypazarı istikametinden Güdül ile birlikte “Sakinşehir Yolu” kurulması ve böylece yeni bir kümelenmenin ortaya çıkması sağlanmalıdır. Tespit edilen “Sakinşehirler Yolu” kapsamında yapılması gerekli olan ekoturizm yatırımlarım potansiyelinin tespit edilmesi ve geliştirilmesine yönelik projeler geliştirilmelidir,

6.      Tıbbi ve aromatik bitkiler, şifalı besinler, fitoterapi, aromaterapi faaliyetleri, permakültür dersleri, agroekoloji uygulamaları gibi yeni nesil çiftçileri de ilgilendiren tarım faaliyetlerine yönelik imkanların gösterilmesi sağlanmalıdır. Besler Şifa Atölyesi tarafından hazırlanan Güdül İçin Şifalı Bitkiler Rehberi bu konuda önemli bir adım olarak nitelendirilmektedir.

7.      Orman Genel Müdürlüğü Ekoturizm Eylem Planı dahlinde Güdül’de bir destinasyonun projesinin ve alt yapısının geliştirilmesi sağlanmalıdır.

8.      Sakinşehirler Rotası ve Güdül Ekoturizm Rotaları üzerinde eko-turizm faaliyetlerini tanımlaması ve faaliyetlerin sürdürülebilir bir şekilde sunumunu sağlamak üzere işletme modellerinin ve ulaşım ağlarının sunulması; rota üzerinde konaklama, yeme-içme, endüstriyel tesis, vb. ait fikir projelerinin oluşturulması; kadın kooperatifleri ve kolektif üretim modellerinin arttırılması,

9.      Köy pazarlarının kurulması konusunda iradenin ortaya konulması,

10.   Güdül’ün ekoturizm, agroturizm özellikleri yanı sıra Salihler Yazıtları gibi tarihi özellikleri için Ankara Üniversiteleri için teknik gezilerin düzenlenmesinde destek olunması gerekmektedir.

11.   Türkiye Kamp Karavan Federasyonu ve Doğa Yürüyüşçüleri Dernekleri yetkilileri ile oluşturulacak kamp karavan lokasyonlarının tespit edilmesi ve doğa yürüyüşü programlarının tertip edilmesi,

12.   Güdül’de ekoturizm rehberliği, yatırımı, projesi yada mihmandarlığı yapabilecek tecrübeli kişiler ile tespit dilecek kampçılık, yürüyüş yolu, bisiklet ve araç rotalarına yönelik çalışmalar yapılmalıdır,

13.   Ankara Turizm Fuarında Güdül konusunda önemli çalışmaların yapılması,

14.   Kamu kurumları, özel sektör ve yerel halkta farkındalık ve eğitim çalışmaları için faaliyetler yapılması,

15.   Eğitim turizmi, kültürlerarası anlayışı arttırır, yeni beceriler kazandırır, kişisel gelişimi destekler, turizm sektörüne katkı sağlar ve ülkeler arasındaki ilişkileri güçlendirir. Organize turlar; okul grupları, büyük grupları, tur grupları, tarımsal eğitim programları, yetiştiricilik, ekim, dikim, bakım, gübreleme, ilaçlama, mekanizasyon, teknik eğitim turları, doğa eğitimi programları, doğal yaşam, kırsal yaşam, bitkiler, hayvanlar, demonstrasyonlar, ürün tanıtım programları yapımı; reçel yapımı, bal işleme, üzüm ve dut pekmezi; el sanatları atölyeleri; kültürel ve sportif turlar; tarım tarihi, tarihi çiftlik ve binalar, binicilik gibi ekoturizm faaliyetlerini geliştirici destinasyon alt yapıları geliştirilmelidir.

16.   Güdül Ekoturizm ve Agroturizm rotasının cazibe merkezi olabilmesi noktasında iletişim, tanıtım ve pazarlama stratejileri önerilmesi,

17.   Kısa süreli konaklama olarak bilinen oda ve kahvaltı, çiftlik evinde oda, pansiyonlar, özel konaklama evleri gibi konaklama imkânları ekoturizm projeleri ile yatırımcılara fırsatlar sunulmalıdır.

18.   Besler Şifa gibi sosyal girişimlere ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarıyla projeler hazırlanarak ekoturizmle kalkınmaya yönelik faaliyetlere devam edilmelidir. Güdül merkezde yenilenen butik dükkânlar Ankara’da sosyal girişimler için bir fırsat olarak düşünülebilir.

19.   Güdül Ekoturizm ve Agroturizm rotasının öne çıkan ekoturizm değerlerinin (gastronomi, flora-fauna, yöresel el sanatları, yöresel musiki vb) diğer lokasyonlar ile mukayese edilmesi ve bununla ilgili ARGE ve bilimsel çalışmaların yapılması.

GÜDÜL EKOTURİZM ÇALIŞTAYI UZUN VADELİ HEDEFLER

1. Güdül ilçesi sakinşehir unvanı ile tasarımı ortaya konulacak sakin şehirler yolu güzergâhında olup doğal ve kültürel özellikleri ile ekoturizm sektörü açısından (özellikle Beypazarı yolu üzerinde olan Güneyce dahil) önemli yatırım potansiyeline sahiptir. 

2. Uzun süreli konaklama olarak bilinen çadırlı kamp alanları, gençlik kamp alanları, yaşlı/emekli evleri (kiralama), konuk çiftçi çiftlikte kalma, hayvan yemleme, hasat, ekim, dikim vb iştirak karşılığı çiftlik evinde konaklama gibi konaklama imkânlarına yönelik danışmanlıklar ve çeşitli imkânlar sağlanmalıdır.

3. Güdül'ün Sakinşehirler yolu ile Avrasya Yolu'na bağlantısının kurularak hem ulusal hem de uluslararası alanda destinasyonlara dâhil olması sağlanmalıdır. Diğer yandan Güdül’ün ulaşım politikaları ve mevcut durumunu ortaya koyan akademik çalışmalar diğer Sakinşehir üyeleri ve aday şehirleri için önemli kazanılmış bilgi ve tecrübeler içermektedir. Ulaşım, ekoturizm ve agro turizm etkinlikleri için önemli bir parametredir.

4. Özellikle ulusal ve uluslararası Ekoturizm anlayışına köyleri ile beraber adım atması gerekmektedir. Bu yönde ekoköy özelliklerini taşıyan yerleşim birimlerinin arttırılması ve ekoköy ilkelerine göre hedefler belirlenmesi gerekmektedir.

5. Güdül Ekoturizm ve Agroturizm rotasında yer ve zamansal açıdan ekoturizm destinasyonlarının arttırılması ve konaklama imkânlarının geliştirilmesi gerekmektedir.

6. Çalıştayda belirtildiği üzere 3 yıl sonrası 150 kişiye kadar doğrudan istihdam sağlayacağı ve dolaylı istihdamın 300 kişiden fazla olacağı tahmin edilmiştir. İstihdam ve gelir getirici turizm aksiyonlarına yönelik yatırımlar acilen geçilmesi gerekmektedir.

7. Türkiye'de ekoturizmin kesin belgelendirme ve nitelik yönetmeliğine dayalı uygulama kriterleri henüz tam olarak oluşturulmamıştır. Ancak, doğayla uyumlu turizm yaklaşımları, farklı programlar altında tespit edilmektedir. Bu bağlamda, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara Kalkınma Ajansı ve Ankara Üniversiteleri Turizm Bölümleri tarafından verilen yeşil yıldız belgesi, konaklama tesislerinin çevre dostu uygulamalarını tanımada kullanılabilecek bir örnek olarak düşünülebilir.

8. Ekoturizm uygulamalarının yaygınlaşması, sadece doğal ve kültürel varlıkların korunmasına ve kırsal toplulukların refahının artmasına değil, aynı zamanda kitle turizmi uygulamalarına da olumlu etkiler getirecektir. 

9. Güdül civarında bulunan Sorgun Tabiat Parkı, Eğriova Tabiat Parkı, Beypazarı Kapaklı Yaban Hayatı Geliştirme Sahası, Tekedağı Milli Parkı, Kirmir Çayı Vadisi, İlhanlı Çayı Vadisi, Süvari Çayı Vadisi zenginliklerinin biyokaçakçılara ve diğer etik olmayan davranışlarla kötü anılmasına müsaade vermemeliyiz.

10. Ankara bölgesinde toplanan turist yoğunluğunun diğer ilçelere de yayılması sağlanabilir. Bu durum, bölgesel turizm dengesini iyileştirerek farklı destinasyonların kalkınmasına katkı sağlayabilir.


11. Özel Günler, Şenlikler ve Festivaller kapsamında çeşitli etkinlikler tertip edilmelidir. Güdül ilçesi ve köylerinde her ay bir aktivite planlanarak gerek çevre illerden halkın ve gerekse büyük şehirlerdeki hemşerilerin bu aktivitelere katılması Güdül ekonomisini canlandıracak önemli bir kaynaktır. Üzüm ve kiraz festivali, dut pekmezi günü, hasat günleri/şenlikleri, ürün festivalleri, kırsal halk oyunları ve şenlikleri, özel günler ve tatil kutlamaları, kermesler gibi etkinlikler belediye tarafından tertip edilmelidir.

12. Doğrudan satışlar kapsamında doğal ürünler pazarı ve TADYA gibi girişimler ve model çeşitleri arttırılmalıdır. Taze veya işlenmiş gıda (un, kırma, ezme, tarhana, marmelat, turşu, konserve, bal, pekmez, reçel, kurabiye, tatlı, kuru veya tütsülenmiş gıda, baharatlar, mum, el işlemeleri, ağaç işlemeleri ve diğer hediyelik eşyalar satışıdır. Bu satışlar doğrudan üretici tarafından çeşitlendirerek satılabilir; çiftlikte ürün satışları, kendin topla satışları, ağaç/parsel kirala satışları, yol kenarı tezgâhları, tarımsal/kırsal el işleri hediyelik eşya dükkânları, şenlik ve fuarlara katılım, çiftçi pazaryerleri olarak sıralanabilir.

13. Kırsal turizmde doğa ile iç içe, doğal çevreye bağlı olarak gerçekleştirilebilecek çeşitli turizm etkinlikleri geliştirilerek devam etmelidir. Bu kapsamda; yürüyüş, kaya tırmanışı, macera parkurları, çim kayağı, kuş gözlemciliği-fotoğraf çekimi gibi doğa çalışmaları, avcılık, çiftlik eğitimleri, at binme, kırsal miras çalışmaları, kır manzarasını izleme, küçük köy-kasaba turları, küçük ölçekli konferanslar, kırsal festivaller, nehir ve göl balıkçılığı, doğa sporları, doğa ve orman okulu eğitimleri düzenlenmesi konusunda tanıtıma devam etmelidir.

14. Doğal kaynakların korunması ve çevre bilincinin artmasıyla birlikte Ankara Bölgesi, ekoturizm açısından büyük bir potansiyele sahiptir. Kamu kurumları, özel sektörün gelişmesine ve çeşitli örnek uygulamaların yaygınlaşmasına destek vererek bu potansiyelin harekete geçirilmesine yardımcı olmaktadır. Ankara Kalkınma Ajansı da özellikle ekoturizm alanında yapılacak yatırımlara ilişkin yer seçiminden izin ve ruhsat işlemlerine kadar her aşamada ücretsiz teknik danışmanlık sunarak bu alanda ilerlemeyi teşvik etmektedir.


.......................................................

Genç Lokman Hekimler whatsapp grubuna dahil olarak Besler Şifa için daha güncel kalabilirsiniz. Buyrun gruba Tıklayınız
Ankara 'da Besler Şifa olarak 50 den fazla Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam Ürünlerimiz ile hizmet ediyoruz. Sosyal sorumluluk çalışmaları kapsamında aromaterapi, fitoterapi ve doğal yaşam konularında ücretsiz eğitimler ve atalık tohum takas etkinlikleri yapıyoruz. Bitkisel kozmetik, aromaterapi ve kişisel bakım ürünleri, şifalı krem ve aromatik yağlar için bizi takip edebilirsiniz.

Besler Şifa, Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam Ürünlerini;
Üretici ve tüketici dostu mağaza: https://good4trust.org/beslersifa
aZall.com mağazamız: https://www.azall.com/besler-sifa/

Ürün, hizmet ve projelerimizle...

Şifanız daim olsun. 

"Bana Arkadaşını Söyle, Sana Sağlığını Söyleyeyim"

Çevremizdeki insanların, sağlığımız üzerinde düşündüğümüzden çok daha büyük bir etkisi olabilir. New Scientist dergisinde yer alan araştırmalara göre, çevremizdeki insanlarla olan ilişkilerimiz, hem zihinsel hem de fiziksel sağlığımızı şekillendiriyor. Bazen yüzümüze gülüp arkamızdan iş çeviren dostlarımız, ömrümüzü kısaltabilir.

İlişkileriniz Sağlığınızla Ne Kadar İlgili?

Uzun yıllar boyunca yapılan araştırmalar, daha geniş ve güçlü sosyal ağlara sahip bireylerin, daha uzun yaşama eğiliminde olduğunu ve daha az hastalık riski taşıdığını göstermektedir. Ancak, sadece çok sayıda arkadaş ve tanıdık, sağlığınızın güvencesi değildir. Sosyal bağlantıların en büyük faydası, duygusal destek ve güven hissiyle gelir. Başkalarına güvendiğinizde, yaşam stresleri daha kolay aşılır ve genel sağlık durumunuz iyileşir.

Ancak, her ilişki bu şekilde destekleyici olmayabilir. Bazen çevremizdeki insanlar, bizleri yalnızca zor durumda bırakmakla kalmaz, aynı zamanda sağlığımızı da olumsuz etkileyebilir. Kimi zaman, sevgi-nefret ilişkileri zihinsel ve duygusal sağlığımızı bozar, hatta erken yaşlanmamıza neden olabilir.

Sosyal Bağlantılarınızın Sağlığınıza Etkisini Ölçün

Utah’taki Brigham Young Üniversitesi’nden Julianne Holt-Lunstad ve meslektaşları, bu ilişkilerin sağlığımıza etkisini anlamak için basit bir ölçüm aracı geliştirdiler. Sosyal ağınızdan birkaç kişi seçin ve aşağıdaki iki soruyu 1 (hiç değil) ile 6 (çok fazla) arasında bir ölçekle değerlendirin:

  1. Tavsiyeye, anlayışa veya bir iyiliğe ihtiyaç duyduğunuzda, bu bağlantınız ne kadar yardımcı oluyor?
  2. Bu bağlantınız sizi ne kadar üzüyor?

İlişkilerinizi Kategorize Edin

  • Kayıtsız İlişkiler (1 puan her iki soruda da): Ne iyi ne de kötü olan, pasif arkadaşlıklar. Bu tür kişilerle ilişkiniz genellikle nötrdür ve yaşamınızı olumlu ya da olumsuz etkilemezler.
  • Destekleyici Bağlantılar (Yüksek puan birinci soruda, düşük puan ikinci soruda): Bu kişiler, zor zamanlarınızda yanınızda olan, size yardımcı olan kişilerdir. Sağlık ve ruh hali üzerinde olumlu etkileri vardır.
  • Zarar Verici Bağlantılar (Düşük puan birinci soruda, yüksek puan ikinci soruda): Bu tür kişiler, sürekli bir tehdit ve stres kaynağı olabilir. İletişimden kaçınılması gereken, olumsuz duygusal etkiler yaratan ilişkilerdir.
  • Kararsız Bağlantılar (2 veya daha fazla puan her iki soruda): Bu kişiler, bazen cömert ve yardımsever olabilirken, bazen de kıskanabilir ve saldırgan olabilirler. Onlarla düzenli etkileşimde bulunmak, kalp sağlığınıza ve vücudunuzdaki iltihaplanma seviyelerine zarar verebilir. Uzun vadede, bu tür kişilerle geçirilen zamanın ölüm riskini artırdığına dair kanıtlar bulunmaktadır.
  • Hem İyi Hem Kötü Bağlantılar: Bu kişiler, hem pozitif hem de olumsuz etkiler yaratabilir. Arada sırada destek olsalar da, zaman zaman sağlığınıza zarar verebilirler.

Sosyal İlişkiler ve Sağlık

Çevremizdeki insanlarla olan ilişkilerimizin doğrudan sağlığımızı etkileyebileceğini unutmamalıyız. Destekleyici ve sağlıklı ilişkiler, ruh halimizi iyileştirirken, olumsuz ve stresli ilişkiler ise kalp hastalıkları ve diğer sağlık sorunlarını tetikleyebilir.

Besler Şifa- Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam olarak, yaşam tarzı değişikliklerinin önemini vurguluyor ve sağlıklı bir yaşam sürmeniz için doğru ürün ve tavsiyelerle yanınızda olmaktan mutluluk duyuyoruz. Unutmayın, sağlığınızı korumak yalnızca fiziksel bakım değil, aynı zamanda çevrenizdeki insanlarla olan ilişkinizle de bağlantılıdır. Duygusal sağlığınızı koruyarak, tüm yaşam alanlarınızda dengeyi yakalayabilirsiniz. 🌿

.......................

BESLER ŞİFA- "Doğallığın tam adresi"

Bitkisel kozmetik, aromaterapi ve kişisel bakım ürünleri, şifalı krem ve aromatik yağlar için bizi takip edebilirsiniz. Tüm ürünlerimiz doğal, bitkisel, helal ve Sağlık Bakanlığı (ÜTS) onaylıdır.

İnstagram Vitrin www.instagram.com/beslersifa

Hepsiburada Mağazası https://www.hepsiburada.com/magaza/besler-sifa

Trendyol Mağazası: https://www.trendyol.com/magaza/besler-sifa-m-872629?sst=0

aZall.com Mağazası: https://www.azall.com/besler-sifa/

Ürün, hizmet ve projelerimizle Ankara Sincan'daki atölyemize bekleriz.



Beş Şehir Adamı'nın Kültürel Mirası

Tarihimizin derinliklerinden günümüze uzanan kültürel birikim, unutulmaz şahsiyetlerin katkılarıyla şekillendi. Bu birikimi taşıyan beş şehir adamı; Ahmet Süheyl Ünver, Ali Fuad Başgil, Ekrem Hakkı Ayverdi, Fethi Gemuhluoğlu ve Mahir İz, yalnızca yaşadıkları döneme değil, günümüze ve geleceğe de ilham veren birer kültür taşıyıcısıdır. Onların mirasını anlamak, köklerimizle bağ kurmanın ve geleceğe sağlam adımlarla ilerlemenin anahtarıdır.

Ahmet Süheyl Ünver: Sanat ve Tıp Arasında Bir Köprü

Ahmet Süheyl Ünver, Türk tıp tarihine ve sanatına yaptığı katkılarla tanınır. Minyatür, tezhip ve hat sanatında ustalaşarak, klasik Türk sanatlarını modern çağda yeniden canlandırmıştır. İstanbul’un tarihi dokusunu resimlerle belgeleyen Ünver, aynı zamanda tıp tarihine dair derin araştırmalar yapmış, Osmanlı tıp kültürünü gün yüzüne çıkarmıştır. Ünver’in çalışmaları, geçmiş ile geleceği birleştiren bir köprü niteliğindedir.

Ali Fuad Başgil: Hukukun ve Düşüncenin Öncüsü

Ali Fuad Başgil, hukukçu ve düşünür kimliğiyle Türk modernleşmesinde önemli bir rol oynadı. Demokratik değerleri savunan ve hukukun üstünlüğüne vurgu yapan çalışmaları, bugün bile ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Başgil’in gençlere hitaben yazdığı eserler, bir neslin düşünce dünyasını şekillendiren temel taşlardan biri olmuştur.

Ekrem Hakkı Ayverdi: Mimari ve Tarihin İzinde

Ekrem Hakkı Ayverdi, Osmanlı mimarisi üzerine yaptığı detaylı çalışmalarla tanınır. İstanbul’un tarihi yapılarının korunması ve belgelenmesi için verdiği emek, kültürel mirasımızın gelecek nesillere aktarılmasını sağlamıştır. Ayverdi’nin eserleri, yalnızca mimari bir rehber değil, aynı zamanda bir tarih dersidir.

Fethi Gemuhluoğlu: Dostluğun ve Sevginin Elçisi

Fethi Gemuhluoğlu, "dostluk" kavramını hayatının merkezine koymuş, gençlere ilham veren bir isimdir. Onun dostluk üzerine yaptığı konuşmalar, sevgi ve paylaşımın önemini hatırlatır. Gemuhluoğlu’nun kültürel mirası, insan ilişkilerinin samimiyet ve içtenlikle yeniden inşasına olan katkısıyla öne çıkar.

Mahir İz: Eğitim ve Maneviyatın Rehberi

Mahir İz, eğitimci ve edebiyatçı kimliğiyle kültür hayatımıza derin izler bırakmıştır. Tasavvuf, edebiyat ve tarih alanında yaptığı çalışmalar, genç nesillerin manevi ve entelektüel gelişimine ışık tutar. Mahir İz’in eserleri, bireyin kendi değerlerini tanıması ve bu değerler üzerine bir yaşam inşa etmesi için bir rehber niteliğindedir.

Kültürel Mirası Yaşatmak

Bu beş şehir adamı, farklı alanlarda yaptıkları çalışmalarla yalnızca kendi dönemlerine değil, bugünümüze de ışık tutan izler bırakmıştır. Onların eserlerini ve düşüncelerini yaşatmak, kültürel mirasımıza sahip çıkmak anlamına gelir. Ahmet Süheyl Ünver’in sanatla tıbbı buluşturan yaklaşımı, Ali Fuad Başgil’in hukuka adanmışlığı, Ekrem Hakkı Ayverdi’nin mimari tutkusuyla birleşen tarih bilinci, Fethi Gemuhluoğlu’nun dostluk anlayışı ve Mahir İz’in manevi rehberliği, geleceğe uzanan birer köprüdür.

Bu değerli şahsiyetleri anmak ve eserlerini yaşatmak, köklerimizi sağlamlaştırmak ve gelecek nesillere güçlü bir miras bırakmak için atılacak en anlamlı adımlardan biridir.

.......................

BESLER ŞİFA- "Doğallığın tam adresi"

Bitkisel kozmetik, aromaterapi ve kişisel bakım ürünleri, şifalı krem ve aromatik yağlar için bizi takip edebilirsiniz. Tüm ürünlerimiz doğal, bitkisel, helal ve Sağlık Bakanlığı (ÜTS) onaylıdır.

İnstagram Vitrin www.instagram.com/beslersifa

Hepsiburada Mağazası https://www.hepsiburada.com/magaza/besler-sifa

Trendyol Mağazası: https://www.trendyol.com/magaza/besler-sifa-m-872629?sst=0

aZall.com Mağazası: https://www.azall.com/besler-sifa/

Ürün, hizmet ve projelerimizle Ankara Sincan'daki atölyemize bekleriz.



8 Saat Uyku İhtiyacı Gerçek Mi?

Uyku konusunda en çok duyduğumuz kural şudur: “Günde 8 saat uyumalısınız.”

Peki bu kural gerçekten bilimsel bir temele mi dayanıyor? İşte şaşırtıcı gerçekler…

8 Saat Uyku Nereden Çıktı?

Sanayi Devrimi öncesinde insanlar bugünkü gibi tek bir blok halinde uyumuyordu. Araştırmalar gösteriyor ki, binlerce yıl boyunca insanlar “bifazik uyku” denilen iki evreli bir uyku düzenine sahipti.

Tarihçi A. Roger Ekirch, bu gerçeği destekleyen 500’den fazla tarihi belge buldu. İnsanlar önce 3-4 saat uyur, ardından 1-2 saat uyanık kalır ve tekrar 3-4 saatlik ikinci bir uykuya dalardı. Bu “gece yarısı uyanıklığı” döneminde kimi dua eder, kimi sohbet eder, kimi de üretken çalışmalar yapardı.

Bugün bize doğal gelen “tek parça uyku” ise aslında Sanayi Devrimi’nin ürünü. 1817’de Galli üretici Robert Owen’ın “8 saat çalışma, 8 saat eğlence, 8 saat dinlenme” sloganı, modern uyku alışkanlıklarımızın temelini attı. Elektrikli aydınlatmalarla birlikte bu düzen daha da yerleşti.

Sağlıklı Uyku Süresi Nedir?

Bilim insanlarına göre ideal uyku süresi gecede ortalama 7 saat.

  • 7 saatten az uyumak, ölüm riskini %14 artırıyor.

  • 9 saatten fazla uyumak ise özellikle solunum yolu hastalıklarına bağlı ölüm riskini %35 artırabiliyor.

Ancak unutmayın: Uyku tamamen kişiye özeldir.

  • Genetik faktörler uyku ihtiyacınızı belirler.

  • Yaş, günlük aktivite seviyesi ve sağlık koşulları bu ihtiyacı değiştirir.
    Dolayısıyla herkes için tek bir “doğru” uyku süresi yoktur.

Daha İyi Uyku İçin İpuçları

Uykunuzu daha verimli hale getirmek için şunlara dikkat edebilirsiniz:

1. Vücudunuzu Dinleyin

Daha az uykuyla da dinlenmiş hissediyorsanız, kendinizi 8 saat uyumaya zorlamayın. Nicelikten çok nitelik önemlidir. Uyku takıntısı, uyku kaygısını artırabilir.

2. Oda Sıcaklığını  ve Nemini Ayarlayın

Uykuya dalmadan 2 saat önce vücut sıcaklığımız düşmeye başlar.
İdeal yatak odası sıcaklığı 15,6 – 19,4 °C arasıdır. Bu, atalarımızın doğal uyku koşullarıyla da uyumludur. Eskiler uyku nemdir demişler.

Gece yatmadan önce lavanta yağını difüzöre, buhurdanlığa veya koku yastığına birkaç damla damlatarak kullanın. Bu yöntem odanızın nemi dengelenir ve uyku kalitenizi artırır. Besler Şifa olarak en doğal ve en bilimsel tekniklerle lavanta yağını sizin için hazırladık.

Sabah seher vaktinde uyanırsanız, odanızı havalandırmak için pencereyi açmayı unutmayın. 

3. Kronotipinizi Kabul Edin

Kimimiz erken yatıp erken kalkan bir “erkenciyiz”, kimimiz ise “gece kuşu”.
Bu farklılıkların %40-72’si genetiktir ve evrimsel bir işlevi vardır. Doğal ritminize karşı çıkmak sağlığınızı olumsuz etkileyebilir.

4. İki Fazlı Uykuyu Deneyin

Gece yarısı uyandığınızda panik yapmayın. Bu zamanı sessiz bir şekilde tefekkür, dua ya da inovasyon çalışmalar için kullanabilirsiniz. Belki de vücudunuz doğal ritmini size hatırlatıyordur.

Sonuç: Tek Bir Doğru Yok

“8 saat uyku” kuralı mutlak bir gerçek değil, tarihsel bir alışkanlık.
Önemli olan, vücudunuzun ritmine kulak vermek ve kaliteli uykuya odaklanmak. Kimi için 6,5 saat yeterliyken, kimi için 8 saat gerekli olabilir.

Unutmayın: İdeal uyku, sizin için işe yarayan uykudur. 🌙✨


Lavanta Yağımız için 

lütfen tıklayınız.

........................................................

Genç Lokman Hekimler whatsapp grubuna dahil olarak Besler Şifa için daha güncel kalabilirsiniz. Buyrun gruba Tıklayınız
Ankara 'da Besler Şifa olarak 50 den fazla Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam Ürünlerimiz ile hizmet ediyoruz. Sosyal sorumluluk çalışmaları kapsamında aromaterapi, fitoterapi ve doğal yaşam konularında ücretsiz eğitimler ve atalık tohum takas etkinlikleri yapıyoruz. Bitkisel kozmetik, aromaterapi ve kişisel bakım ürünleri, şifalı krem ve aromatik yağlar için bizi takip edebilirsiniz.

Besler Şifa, Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam Ürünlerini;
Üretici ve tüketici dostu mağaza: https://good4trust.org/beslersifa
aZall.com mağazamız: https://www.azall.com/besler-sifa/

Ürün, hizmet ve projelerimizle...

Şifanız daim olsun. 

TRENDYOL ÜRÜNLERİMİZ

© beslersifa.com | Her hakkı sağlıklıdır.
Coded by @suleymancetinx | ile yapılmıştır.