Ad

Gıda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gıda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kooperatifler, Müşterekler ve İklim Krizi: Alternatif Bir Gelecek Mümkün mü?

Yazan: Nihat Nuyan | Konuk: Doç. Dr. Alexandre Guttmann

ICD Business School, Fransa

Kapitalist piyasa düzeni ile devlet politikalarının gölgesinde, üçüncü bir ekonomik ve toplumsal model olarak kooperatifler, günümüzün en yakıcı sorunları karşısında güçlü bir alternatif sunabilir mi?

Fransa'da ICD Business School’da kooperatifler ve müşterekler üzerine çalışan akademisyen Doç. Dr. Alexandre Guttmann, bu soruya umut verici bir yanıt veriyor. Guttmann'a göre kooperatifler yalnızca birer ekonomik yapı değil; aynı zamanda tarihsel birer toplumsal dayanışma ve dönüşüm aracı.

Sanayi Devrimi’nden İklim Krizine: Kooperatiflerin Yolculuğu

Kooperatiflerin tarihi, işçilerin kötü çalışma ve yaşam koşullarına karşı geliştirdikleri kolektif direnişe dayanır. Guttmann, bu süreci Karl Polanyi’nin "çifte hareket" teorisiyle açıklar: Kapitalizmin yarattığı yıkıma karşı toplumun verdiği tepki.

Bugün kooperatifler, yalnızca gelir eşitsizliğine değil, iklim değişikliği gibi küresel sorunlara karşı da bir çözüm modeli olarak öne çıkıyor. Gıda kooperatifleri gibi girişimler, kirletici sanayi modellerine karşı çevreye duyarlı üretim ve tüketim alternatifleri sunuyor.

Sosyal Dayanışma Ekonomisinde Kooperatifin Yeri

Guttmann’a göre, sosyal dayanışma ekonomisi sadece STK’lardan değil, toplumsal misyonu olan kooperatiflerden de oluşur. Kooperatifler, ekonomik faydanın ötesinde sosyal faydayı önceleyen bir yapıya sahiptir.

Ancak teknoloji hızla dönüşürken, bu alanın da yeniden düşünülmesi gerekiyor. Örneğin, Airbnb ve Uber gibi dev dijital platformların karşısında, Fairbnb gibi kooperatif yapılar kullanıcıları sömürmeden sürdürülebilir bir model sunuyor.

Peki, Gerçekten Özerk Olabilirler mi?

Kooperatiflerin başarısı, sadece iç örgütlenmelerine değil; aynı zamanda devlet desteği, yerel yönetimlerle işbirliği ve ortaklarının kolektif mücadelesine bağlı. Fransa örneğinde olduğu gibi yasal güvenceye sahip olmak, özerklik için bir temel oluşturuyor.

Ancak Guttmann, bu özerkliğin sürdürülebilir olması için kooperatiflerin müştereklerle güçlü bir ilişki kurması gerektiğini vurguluyor. Ortak kaynakların birlikte korunması, hem kooperatiflerin hem de toplulukların uzun vadeli direncini artırabilir.

Sonuç: Alternatif Bir Ekonomi Mümkün

Kooperatifler, dijital kapitalizmin baskısına karşı hala yeterince güçlü değil. Ancak müşterek temelli, katılımcı ve çevre dostu bir kooperatifçilik anlayışıyla bu durum değişebilir. Guttmann’a göre: “Kooperatifler müşterek yönetim topluluğunun bir parçası haline gelirse, her biri diğerini korur ve bu bağ, iklim değişikliğine karşı hayati bir direnç oluşturur.”


Sizce kooperatifler bugünün ekonomik ve ekolojik krizlerine yanıt verebilir mi? Yorumlarınızı bekliyoruz. 🌱
📌 Takipte kalın, sosyal dayanışma ve adil ekonomi üzerine yeni içerikler çok yakında!


.............................................................
Besler Şifa, Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam Ürünlerini;
Bitkisel kozmetik, aromaterapi ve kişisel bakım ürünleri, şifalı krem ve aromatik yağlar için bizi takip edebilirsiniz. Tüm ürünlerimiz doğal, bitkisel, helal ve Sağlık Bakanlığı (ÜTS) onaylıdır.

Şifanız daim olsun. 

"Hangi dostuna geliyorum, buzdolabında ne varsa atıştırabilirim diyebilirsin?

Simon Sinek: Ambalajlı ve işlenmiş gıda tüketiminde aşırıya kaçmanın mikrobiyomu sağlıksız hale getirdiğine ve ruhsal sorunlara yol açtığına dair veriler var mı?

Dr. Mark Hyman: Kesinlikle. Mesela Avustralya'daki bir deneyde, işlenmemiş gıda tüketen depresyon hastalarının büyük ilerleme kaydettiği görüldü. Kötü beslenmenin suç oranlarına etkisini gösteren çalışmalar bile var. Vegan beslenenlerde takviye alınmazsa ciddi Omega-3 eksikliği ve nihayetinde depresyon görülebiliyor. Omega-3, folat ve D vitamininin ruh hali üzerinde çok önemli olduğunu biliyoruz.

Simon Sinek: Sağlıklı olmak için multivitamin almak, spor yapmak, iyi uyumak gerektiğini görebiliyoruz. Ama bunu birlikte yapılacak bir şey haline getirmiyoruz. Halbuki diyelim ki bir grup insan var ve hepsi aşırı kilolu. İçlerinden biri diyet yapmaya karar verince çok büyük kısmı da aynı kararı alıyor.

Dr. Mark Hyman: Sağlıklı olmak ekip işi.

Simon Sinek: Arkadaşlarımızdan çok etkileniyoruz.

Üstelik sağlık için yapılması gerekenler çoğu zaman aşırı zor, aşırı pahalı şeyler değil. Aksine oldukça temel pratikler. Daha fazla para harcamadan, sadece biraz çaba göstererek çok daha sağlıklı yaşayabiliriz ama yapmıyoruz. Neden aynı davranışları sürdürüp farklı sonuçlar bekliyoruz?

Dr. Mark Hyman:

Bilgisizlik de etkili. Mesela çoğumuz iyi beslenmenin faydalarının farkında değil. Bunun bir sebebi de gıda endüstrisinin kamuoyunu manipüle ederek, sırf etiketler üzerinden bazı gıdaların sağlıklı, bazılarının sağlıksız olduğunu düşündürmesidir.

Diğer yandan ailemiz aşırı kiloluysa, bizim de kilolu olma ihtimalimiz %40 artıyor. Ama arkadaş çevremizde kilolu olanlar fazlaysa bu oran %70'e çıkıyor. Doktorlar ilaç yazar gibi 'dostlarınla vakit geçir' yazmalı."

Bu yazı Oksijen gazetesinde 1-7 Mart tarihindeki nüshasında yayımlanmıştır.

.............................................................
Besler Şifa, Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam Ürünlerini;
Bitkisel kozmetik, aromaterapi ve kişisel bakım ürünleri, şifalı krem ve aromatik yağlar için bizi takip edebilirsiniz. Tüm ürünlerimiz doğal, bitkisel, helal ve Sağlık Bakanlığı (ÜTS) onaylıdır.

Şifanız daim olsun. 


Tabağınızda Sadece Yemek Yok: Kimliğiniz Var!

Hiç yorum yok 0

Yediklerimiz Bizi Biz Yapar: Hipokrat ve İbn Haldun’dan Günümüze Bir Uyarı

Günlük yaşamda beslenmenin sadece beden sağlığına etkilerini düşünüyoruz; oysa tükettiğimiz her lokma, sadece bedenimizi değil, ruh halimizi, düşünce yapımızı ve sosyal ilişkilerimizi de derinden etkiliyor. Eski çağlardan bu yana beslenme ve insan karakteri arasında bir bağ olduğu düşünülmüş ve bu konuda farklı medeniyetlerden birçok bilge kişi önemli görüşler dile getirmiştir. Milattan önce beşinci yüzyılda yaşamış olan ünlü hekim Hipokrat, “Ne yersen o’sun” sözüyle beslenmenin fiziksel sağlığın ötesine geçerek ruhsal durumu da şekillendirdiğine dikkat çeker. Yani yediklerimizin yalnızca kilomuzu değil, aynı zamanda ruh halimizi, bakış açımızı ve sosyal ilişkilerimizi de etkilediğini vurgulamış olur.

Hipokrat gibi, on dördüncü yüzyıl İslam dünyasında ise İbn Haldun beslenmenin insan mizacı, ahlakı ve dini yaşantısı üzerinde büyük bir etkisi olduğuna inanmıştır. Ünlü eseri Mukaddime’de İbn Haldun, insanların yaşadıkları coğrafya ve yedikleri gıdaların onların kişiliğini ve davranışlarını şekillendirdiğini savunur. Ona göre, sade ve doğal bir beslenme tarzı kişiyi daha sağlıklı ve ruhen daha dingin hale getirir. Lüks ve aşırılıktan uzak bir yaşam sürdürenlerin, manevi değerlere ve ahlaki ilkelere daha bağlı kaldığını ifade eder. Bu görüşe göre, aşırı beslenme ve lüks içinde yaşayan kişiler daha tembel, kaygılı ve ruhsal olarak kırılgan hale gelirken; sade bir beslenme ve doğal yiyeceklerle beslenen bireyler fiziksel olarak daha güçlü, ruhen ise daha dingin olur. İbn Haldun’un bu görüşleri, bize yediğimiz gıdaların bedensel sağlığımız kadar ruhsal sağlığımız ve karakter yapımız üzerinde de bir etkisi olduğunu gösterir.

Bu kadim bilgelerin uyarılarını bir kenara bırakıp, modern çağda beslenmenin yalnızca lezzet ve hızlı doyum arayışına odaklanan insanlık, zaman zaman bu tercihlerinin bedelini ağır ödüyor. Geçtiğimiz aylarda, Tarım Bakanlığı tarafından yayınlanan bir liste, tüketici güvenliği açısından ciddi bir uyarı niteliği taşıyordu. Bu listede, et ürünlerinde tağşiş yapıldığı, yani etlerin içerisine domuz, at ve eşek eti karıştırıldığının tespit edildiği belirtildi. Hem insan sağlığı hem de etik açıdan ciddi sorun teşkil eden bu durum, birçok tanınmış markayı da içine aldı ve oldukça ses getirdi. Ünlü köfteci markalarından biri olan Köfteci Yusuf’un da listede yer alması kamuoyunda büyük yankı uyandırdı ve konu sosyal medyada geniş bir tartışmaya yol açtı.

Bakanlık tarafından yayınlanan bu liste toplumda farklı tepkilere neden oldu; bazı insanlar, markaların verdiği güvencelere dayanarak bu tür bir ihlalin mümkün olmadığına inanmak istemedi. Ancak, devletin resmi incelemeleri sonucunda hazırlanan ve yayınlanan bir listede bu bilgilerin yer alması, olayın ciddiyetini göz ardı etmeyi zorlaştırıyor. Bu tür skandallar, tüketicilere dikkatle seçilmiş ve güvenilir kaynaklardan beslenmenin önemini hatırlatıyor. Ne yazık ki, marketlerde kolayca bulunabilen her ürün, sağlıklı ve güvenli bir seçenek olmayabiliyor. Bu olay, her yerde her şeyin yenmeyeceği gerçeğini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Toplum olarak sağlığımızı korumak ve geleceğe daha sağlıklı bir nesil yetiştirmek istiyorsak, tükettiğimiz gıdaların içeriğine dikkat etmek zorundayız. Hem Hipokrat’ın hem de İbn Haldun’un yüzyıllar önce dile getirdiği gibi, beslenme yalnızca fiziksel bir gereksinim değil; aynı zamanda ahlakımızı, düşünce yapımızı, hatta dini yaşantımızı etkileyen köklü bir olgu. Bu yüzden tükettiğimiz gıdaları yalnızca karın doyurma aracı olarak değil, bizi şekillendiren temel yapı taşları olarak değerlendirmeliyiz. Sağlığımızı korumak adına dengeli, doğal ve güvenilir kaynaklardan beslenmeyi bir öncelik haline getirmek, uzun vadede hem bedenimize hem de ruhumuza yatırım yapmak demektir.

Süleyman Çetin 11.11.24


Besler Şifa, Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam Ürünlerini;

Şifanız daim olsun. 

Agroekolojik yöntemler tarım ürünlerinin çeşitliliğini ve miktarını artırabilir

İspanya'da yapılan yeni bir inceleme, agroekolojik yöntemlerin tarım ürünlerinin çeşitliliğini ve miktarını artırabileceğini gösterdi. 

Endüstriyel tarımın ekosistemlere olan zararlarının daha fazla farkına varılması, tarım sektörünün daha sürdürülebilir bir modele geçme gerekliliğini vurguladı. İspanya'da yürütülen bir çalışma, 12 geleneksel/endüstriyel tarla ile 12 agroekolojik tarlada yapıldı ve agroekolojik çiftçilerin ekim çeşitliliği, hafif toprak işleme ve organik böcek kontrolü gibi uygulamalarının toprak verimliliğini artırmada, zararlıların kontrolünde ve tozlaşma hizmetlerinde daha başarılı olduğunu gösterdi.

Yeniden dönüşüm için agroekolojik tarımı benimsemeli ve akıllaca hareket ederek permakültür ilkeleri ile tasarımı önemsemeliyiz.

- Organik tarımın Avrupa’daki en büyük temsilcileri Avrupa’da Organik Tarım 10 Yılda Nereden Nereye Geldi Raporu

- AB tarım arazilerinde organik tarımın payı 2012-2020 yılları arasında %50’nin üzerinde artış gösterdi. 

- Organik ürünlerin satışı, 2015-2020 yılları arasında iki katına çıktı. Fransa, İspanya, İtalya ve Almanya oldu. 

- Organik tarım yapılan alanlar genellikle kalıcı otlaklara (%42), yemlere (%17), tahıllara (%16) ve meyve, zeytin ve üzüm gibi ürünlere (%11) ayrıldı.  

- Organik çiftlikler daha düşük verimliliğe sahip olsa bile AB’nin Ortak Tarım Politikası (Common Agricultural Policy-CAP) kapsamında verilen desteklerin ve halkın talebi sebebiyle tarım işçisi ve üreticisi başına düşen gelir, organik olmayan çiftliklerden daha yüksek.

Rapor; https://agriculture.ec.europa.eu/system/files/2023-04/agri-market-brief-20-organic-farming-eu_en.pdf

Kaynak; https://environment.ec.europa.eu/news/agroecological-practices-may-enhance-food-production-increasing-ecosystem-services-2023-03-15_en



Sürdürülebilir Beslenme Alışkanlıkları Nasıl Oluşturulur?

Günümüzde çevreyi korumak ve sağlığımızı desteklemek için beslenme alışkanlıklarımızı değiştirmek önemlidir. İşte adım adım sürdürülebilir beslenme alışkanlıkları kazanmanızı sağlayacak öneriler:

  1. Bilinçlenmek: Sağlıklı ve çevreye dostu beslenme hakkında bilgi edinmek için güvenilir kaynaklardan araştırma yapabilirsiniz.
  2. Çeşitli ve Dengeli Beslenmek: Meyve, sebze, tam tahıllar, protein kaynakları ve sağlıklı yağlar gibi farklı besinleri dengelemeye çalışın.
  3. Bitkisel Yiyeceklere Öncelik Verin: Sebzeler, meyveler, baklagiller ve kabuklu yemişler gibi bitkisel yiyecekleri daha fazla tüketin.
  4. Yerel ve Organik Ürünleri Seçin: Yerel ürünleri tercih ederek taşıma maliyetlerini azaltabilir ve doğal kaynakları koruyabilirsiniz.
  5. Gıda İsrafını Azaltmak: Bilinçli alışveriş yapın, gereksiz yere fazla yiyecek almayın ve artıkları değerlendirmek için kompost yapın.
  6. İşlenmiş Gıdalardan Kaçının: İşlenmiş gıdaların tüketimini azaltın, evde hazırlanan taze yemeklere yönelin.
  7. Su ve Enerji Tasarrufu: Suyu verimli kullanın, enerji yoğunluğu yüksek gıdalardan kaçının.

Unutmayın ki küçük adımlar büyük farklar oluşturabilir. Beslenme alışkanlıklarınızı yavaşça değiştirin ve çevrenize de örnek olun. Bu şekilde daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir geleceğe katkı sağlayabilirsiniz.



© beslersifa.com | Her hakkı sağlıklıdır.
Coded by @suleymancetinx | ile yapılmıştır.