Dünyanın belirlediği sınır değerleri, insan faaliyetlerinin çevresel etkilerini minimize etmek amacıyla kritik öneme sahiptir. Günümüzde, sürdürülebilir kalkınma amaçları, bu sınır değerlerinin belirlenmesi için bir dizi gösterge ve parametre sunmaktadır. Bu göstergeleri anlamak, çevresel sağlığımızı korumak ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak adına elzemdir. Bu bağlamda, "Neyiz ve bu hal neyin nesi?" sorularını sorarak kendimizi değerlendirebiliriz.
Azerbaycan’ın Şifalı Yiyecekleri ve Gelenekleri
Azerbaycan mutfağı, zengin çeşitliliği ve sağlık üzerindeki olumlu etkileri ile bilinir. Elçibey’in yaşadığı dönemde olduğu gibi günümüzde de Azerbaycan halkı, sağlıklı beslenme geleneklerini sürdürmektedir. Bu bağlamda, bazı şifalı yiyecekler ve içecekler şunlardır:
Şalgam: Şalgam suyu, özellikle kış aylarında tüketilen ve bağışıklık sistemini güçlendiren bir içecektir. İçeriğindeki vitaminler ve mineraller sayesinde sindirim sistemine de fayda sağlar.
Döner: Azerbaycan döneri, kuzu etinin baharatlarla marine edilip, şişte pişirilmesiyle hazırlanan lezzetli bir yemektir. Protein açısından zengin olup, kas sağlığına katkıda bulunur.
Bal: Azerbaycan’da üretilen doğal ballar, birçok hastalığın tedavisinde ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde etkilidir. Özellikle çörek otu ve propolis ile harmanlanmış ballar, sağlık açısından oldukça değerlidir.
Çay: Azerbaycan çayı, geleneksel bir içecek olup, genellikle taze nane veya kekik ile servis edilir. Sindirim sistemini rahatlatarak, stresi azaltmaya yardımcı olur.
Zerdeçal: Bu baharat, anti-inflamatuar özellikleri ile bilinir. Azerbaycan mutfağında çeşitli yemeklerde kullanılarak sağlık açısından birçok fayda sağlamaktadır.
Azerbaycan halkı, yalnızca yiyecekleri değil, aynı zamanda geleneksel sağlık ritüellerini de yaşatmaktadır. Örneğin, düğünlerde ve özel günlerde sunulan şekerli süt, misafirlere ikram edilen sağlıklı bir içecektir. Ayrıca, hastalık dönemlerinde hazırlanan bitkisel çaylar ve şifalı karışımlar, halk arasında yaygın olarak kullanılmaktadır.
Elçibey'in yaşamı ve Azerbaycan'ın kültürel zenginlikleri, sağlık ve beslenme konusunda köklü gelenekleri yansıtmaktadır. Bu gelenekler, hem bireylerin hem de toplumun sağlıklı yaşam biçimlerini sürdürmesine katkıda bulunmaktadır.
Elçibey'in kısa hayatı
Nahçıvan'da bulunan kaleki Köyü'nün Halil Yurdu yaylasında 24 Haziran 1938 yılında dünyaya geldi. Şimdiki Bakı Üniversitesi Şarkşunaslık yani Doğubilimciliği Fakültesi Arap dili ve edebiyatı bölümünü tamamladı.
Mısır'da tercümanlık görevinden sonra Asya ve Afrika ülkeleri tarihi kürsüsünde (Tolunoğulları Devleti tez konusu) dersler vermeye başladı. Daha sonra 41 yaşında 1979'da Halime hanımla evlendi ve Çilenay kızı, Erturgut oğlu dünyaya geldi. El yazmaları enstitüsünde 1980 çalışma hayatına devam etti. Bir yandan dernek gibi hareketlerle siyasi çalışmalar yaptı mesela 1988 yılında açık havada yaptığı konuşmada; "Azerbaycan ülkemiz Rus ve Fars emperyalizmi tarafından ikiye bölünerek köle bir milletin yurduna çevrildi. Tarihte Şah İsmail tanırsınız topraklarımızı birleştirerek bir buçuk milyon kilometrekare toprağı Malik büyük Azerbaycan Devleti'ni kurmuştu" dedi.
Ilk Azerbaycan Devleti (1918-1920) kurucusu Mehmet Emin Resulzade ve İsmail Gaspıralı takip etmiş milli bir ülkü çerçevesinde yürümüş, 'Bey' lakabıyla Azerbaycan lideridir başka bir tabirle azatlık Meydanı'nın Piri ve Aksakallı sıdır. 1993'te cumhurbaşkanı olması hasebiyle Sovyetler Birliği dağılmasından sonra ilk reisi Cumhurdur.
Cumhurbaşkanlığından (1993), vefatına (22 Ağustos 2000) kadar Güney Azerbaycan'ın ve mevcut Kuzey Azerbaycan'ın birleştirme ve Tebriz Başkentligi'nde Büyük Azerbaycan devletini kurma arzusuyla yaşamıştır.
Kendi tabiriyle Azerilerin 73 yıllık bağımsızlık arzunu rüşvet ve Rus yanlısı komutan ve valiler akamete uğratmıştır, demiştir. 17 Haziran 1993'te Gence isyanıyla düşürülmüştür. Yine kendi tabiriyle, "İsyanın 6 ilçeye ve bir milyon vatandaşın mülteci olacağını bilseydim görevimden kesinlikle ayrılmazdım", demiştir.
Kaynak;
Elçibey, Uğur Güler Ötüken Yayınları 2006 İstanbul
Besler Şifa, Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam Ürünlerini;
- İnstagram vitrininden yada
- Trendyol mağaza'mız yada
- Hepsiburada Mağaza'mızdan temin edebilirsiniz.
Şifanız daim olsun.
BRICS'in Yükselişi: Küresel Diplomasinin Yeni Dinamikleri
Çin, uzun yıllar içinde bulunduğu Maocu ideolojik sınırları aşarak küresel ekonomiye adım attı ve 2001’de Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) katılarak bu süreci hızlandırdı. Çin’in dünyaya açılması ve Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte yepyeni bir dünya düzeni şekillendi. Bu tarihi değişim, günümüzde Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan oluşan BRICS ülkelerinin yükselişiyle somutlaşıyor.
BRICS’e baktığımızda, Çin’in dominant pozisyonunun dikkat çektiğini görüyoruz. Ekonomik olarak diğer BRICS ülkelerinin çok üzerinde bir güce sahip olan Çin, bu işbirliği üzerinden küresel etkisini daha da derinleştirme potansiyeline sahip. Çin’in, özellikle bu işbirliğiyle stratejik bölgelerdeki varlığını ve ticaret yollarını güvence altına almayı hedeflediği de bazı analizlerde öne sürülüyor. Henüz Şangay İşbirliği Örgüyü gibi ismi kapsayıcı değil. BRICS gerçekten bağımsız, kapsayıcı ve eşitlikçi bir işbirliği mi, yoksa Çin’in baskın gücüyle empoze ettiği yeni bir tür “Bir Kuşak, Bir Yol” stratejisinin genişletilmiş bir versiyonu mu?
Ancak BRICS’in yükselişi, dünya için henüz yeni bir vizyon veya ideoloji sunmuş değil. Bu işbirliği, belirli bir kıta veya bölgeyi temsil etmekten çok, ekonomik çıkarlar etrafında toplanmış, sınırlı bir işbirliği modeli olarak kalıyor. Türkiye’nin Afrika kıtasıyla geliştirdiği anlamlı ilişkiler göz önüne alındığında, BRICS’in küresel açılımlarında bu denli bir derinlik henüz yok.
Batı ülkelerinin, bu ülkelerin meşru çıkarlarına yönelik savunmacı tavrını bırakması gerektiği artık çokça dile getiriliyor. Yükselen güçlerin, artan ekonomik etkilerinin kendilerine daha fazla sorumluluk yüklediğini anlamaları ve bu sorumlulukların gerekliliklerini yerine getirmeleri bekleniyor.
Nükleer silah ve yapay zekanın hızla geliştiği günümüzde, uluslararası savaşlar her zamankinden büyük tehditler oluşturuyor. Hem G-7 hem de genişlemekte olan BRICS+ ittifakı, bu yeni çağın küresel riskleriyle yüzleşmek zorunda. BRICS’in, Çin ve Rusya gibi iki güçlü otoriter liderin önderliğinde olması, bu ittifakın diplomatik sorumluluklarını daha da kritik hale getiriyor. Uluslararası kamuoyunun, BRICS’in hangi kurallara uyacağını ve küresel ölçekte nasıl bir sorumluluk alacağını öğrenmeye hakkı var.
BRICS'in geleceği açısından Japonya, Malezya gibi Doğu Asya ülkelerinin Hint Okyanusu sahil ülkeleriyle birlikte bu işbirliğine katılması stratejik bir adım olabilir. Benzer şekilde, Güney Amerika’nın da dünya için yeni bir vizyon geliştirmesi, küresel ilişkilerin dengelenmesine katkı sağlayabilir. Bu süreçte Türkiye de savrulmalar yerine kendine yeni bir vizyon çizmeli ve bu dönüşümde etkin bir rol oynamalıdır.
Dünya, BRICS’ten ve tüm yükselen güçlerden net bir vizyon, sorumlu bir yaklaşım ve şeffaf bir politika bekliyor. Yeni bir dünya kurulur, Türkiye'de yerini alır.
Besler Şifa, Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam Ürünlerini;
- İnstagram vitrininden yada
- Trendyol mağaza'mız yada
- Hepsiburada Mağaza'mızdan temin edebilirsiniz.
Şifanız daim olsun.
Tarımsal Ormancılığın 5 Yöntemi
Doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilir tarım uygulamalarının önemi her geçen gün artıyor. Tarımsal ormancılık, bu ihtiyaçlara yanıt veren, doğayla uyumlu bir tarım sistemi olarak öne çıkıyor. Ağaçların, meraların ve tarım arazilerinin bir arada kullanılması anlamına gelen tarımsal ormancılık, toprağı koruma, biyolojik çeşitliliği artırma ve verimi iyileştirme gibi pek çok avantaja sahip.
Tarımsal ormancılık ağaçları ve çalıları, doldurulmamış kontur bantlarına, teras kenarlarına, kesme kanallarına, oluk kontrolüne, çitlere, meralara, nehir kıyılarına ve korunan alanlara değer katabilir. Azot fikse eden bakterilere sahip ağaçlar ve çalılar, uygun yöntemler ve türler kullanılıyorsa, başlamak için iyi ve değerli öncü bitkiler olabilir. Birçok orman ve meyve türü için açık infertil topraklarda başlamak zordur. Sadece çitle çevirmek ve bir alanın uzun yıllar kullanılmasını yasaklamak pahalı olabilir ve kabul edilmesi zor olabilir. Yerel fayda önemli olacak ve erken gelecekse, ortalama yıllarda yerel anlaşmalar yapılabilir ve bunlara saygı gösterilebilir. Sadece bitki örtüsünün “doğal” yeniden kurulmasını beklemek değişken sonuçlar verebilir. En bozulmuş, aşırı otlanmış ve aşınmış bölgelerde, yalnızca en az değerli türler hayatta kalmış olabilir, ayrıca sert tohumlar ve canlı kökler ve gövdeler bulunabilir. Yağmur ormanı ağaçları ve meyve ağacı tohumları genellikle sadece birkaç hafta hayatta kalır ve kururlarsa ölürler. Bu tür tohumlara ortodoks tohumlarının aksine inatçı denir. Ayrıca tozlaşma ve tohum yayma için özel hayvanlara da bağımlı olabilirler. Bozulmuş arazide minimum ve sabit bir besin kaynağı olmadan, hayvanları otlatmak için uygun olmayan en sert otları bile (sıklıkla kullanılan Vetiver türleri gibi) kurmak yavaş ve maliyetli olabilir. Örneğin meyve veya yem ağaçları içeren tarımsal ormancılık, teras kenarları da dahil olmak üzere kalıcı koruyucu bitki örtüsüne sahip kontur şeritlerine değer katmak için esastır ve çiftçilerin üzerlerinde, örneğin Kenya’da arazi kullanmaları için önemlidir.
Gelin, Avrupa Tarımsal Ormancılık Federasyonu'nun (EURAF) tarımsal ormancılık ve farklı uygulama türleri üzerine bir göz atalım.
1. Silvopastoral Tarımsal Ormancılık: Orman Mera Sistemleri
Silvopastoral sistemler, orman ve mera alanlarının bir arada kullanıldığı tarımsal ormancılık yöntemleridir. Bu yöntem, ormanlık alanlarda hayvanların otlatılmasına olanak tanıyarak hem tarımsal hem de çevresel yarar sağlar. Hayvanlar, orman zemininin temizlenmesine yardımcı olurken toprağa doğal gübre katkısında bulunur ve biyoçeşitliliği destekler. Bu yöntem özellikle su kaynaklarını ve toprağı koruma amacı taşıyan hassas bölgelerde tercih edilir.
2. Ormanlaştırılabilir Tarımsal Ormancılık: Ağaçlandırma Uygulamaları
Ormanlaştırılabilir tarımsal ormancılık, belirli alanların ağaçlandırılarak ekosistemi iyileştirmeyi amaçlar. Ağaçlandırma uygulamaları farklı yöntemlerle yapılabilir:
Ağaçlık Alan Ekimi: Çiftliklerde, bahçelerde ya da açık arazilerde ağaçların ekimiyle sürdürülebilir orman alanları oluşturulur.
Koruluk Alan Ekimi: Koruluklar, çeşitli ağaç türlerinin bir araya getirilmesiyle küçük orman alanları yaratır. Bu alanlar, toprak erozyonunu önleyerek ekosistemi güçlendirir.
Çok Katmanlı Ağaç Bahçeleri: Bu uygulama, farklı bitki ve ağaç katmanlarının bir arada bulunduğu bir tarımsal sistem sunar. Örneğin, ağaçlar ve çalılar altında sebze ekimi yapılarak alanın en iyi şekilde değerlendirilmesi sağlanır.
3. Kalıcı Ürün Tarımsal Ormancılık: Meyve Bahçesi Ara Ekimi ve Otlatma
Kalıcı ürün tarımsal ormancılık, meyve ağaçlarının altında ya da çevresinde başka ürünlerin yetiştirilmesini veya hayvan otlatılmasını kapsar. Bu yöntem, araziden maksimum verim almayı hedefler:
Meyve Bahçesi Ara Ekimi: Meyve ağaçlarının altına sebze veya tahıl ekimi yapılması, ürün çeşitliliğini artırarak araziyi daha verimli kullanma imkanı sağlar.
Meyve Bahçesi Otlatma: Hayvanların meyve bahçelerinde otlatılması, doğal gübre sağlarken yabani otları da kontrol altında tutar. Bu yöntem, özellikle meyve ağaçlarının büyümesini teşvik ederek toprak sağlığını destekler.
4. Tarımsal-Orman-Mera Sistemi: Dönüşümlü Ekim ve Otlatma
Dönüşümlü ekim ve otlatma yöntemi, tarla ekimi ve otlatma alanlarının sırayla kullanılmasıyla toprağın dinlendirilmesini sağlar. Bu döngüsel sistem, toprağın besin değerini koruyarak uzun vadede verimliliği artırır. Aynı zamanda, erozyonu önler ve toprakta daha fazla organik madde birikmesine katkıda bulunur.
5. Ağaç Peyzaj Özellikleri: CAP Koşulluluk Kuralları ile Korunan Alanlar
Tarımsal ormancılığın bir diğer önemli bileşeni ise Ağaç Peyzaj Özellikleridir. Bu alanlar, ekosisteme sağladıkları katkılar nedeniyle CAP (Ortak Tarım Politikası) Koşulluluk Kuralları ile korunmaktadır. Korunan alanlar şunları içerir:
Korunan Çitler: Tarla sınırlarına ekilen çit ağaçları, rüzgarı keserek toprağı korur ve yaban hayatı için yaşam alanı sunar.
Dağınık Tek Ağaçlar: Tek tek ağaçların dağınık halde bulunması, tarım alanında ekosistem dengesine katkıda bulunur.
Sıra Halinde Ağaçlar: Ağaç sıraları, estetik katkı sağlarken, rüzgar ve su erozyonunu engeller.
Küçük Ağaç Grupları
: Küçük ağaç grupları, toprak koruma ve mikrohabitat oluşturma konusunda önemli bir role sahiptir.Tarımsal Ormancılığın Avantajları
Tarımsal ormancılık sistemlerinin çevre dostu olması, toprak ve su kaynaklarını koruması, biyolojik çeşitliliği artırması gibi birçok avantajı vardır. Bu sistemler sayesinde tarımsal üretim yapılırken aynı zamanda sürdürülebilir bir doğal denge sağlanır. Çiftçiler için ise ekonomik çeşitlilik sunarak, uzun vadede maliyetleri düşürme ve gelir artırma potansiyeli taşır.
Avrupa Tarımsal Ormancılık Federasyonu'nun (EURAF) "MapMyTree" platformunu kullanarak yaptığı son analiz, Akdeniz bölgesindeki faaliyetlerin büyük ölçüde ağaçlandırma ve yeniden ağaçlandırmaya odaklandığını göstermektedir. Yeni tarımsal ormancılık sistemlerinin kurulması, yani tarımsal ormancılığın ilerlemesi ise mütevazı bir seviyede kalmıştır. Buna karşın, tarım arazilerine dikilen ağaç sayısı ve dikim faaliyetlerinin ölçeğinde önemli başarılar elde eden birkaç "tarımsal ormancılık şampiyonu" dikkat çekmektedir. Ayrıca, EURAF'ın tarımsal ormancılık tipolojisi 20’den fazla dile çevrilerek yaygınlaşmıştır.
Sonuç
Tarımsal ormancılık ve silvopastoral sistemler, sürdürülebilir tarım uygulamaları arayanlar için doğa dostu çözümler sunar. Toprağı ve suyu koruyan, biyolojik çeşitliliği artıran bu yöntemler, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir çevre bırakmamızı sağlar. Bu sistemlerin benimsenmesi, yalnızca çiftçilerin değil, hepimizin faydasına olacak çevresel ve ekonomik katkılar sunar.
bu konuda bir makale
Besler Şifa, Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam Ürünlerini
İnstagram vitrininden yada
Trendyol mağaza'mız veya
Yarının Köyleri: Kırsal Kalkınmaya Dijital Dönüşümle Güç Katmak
Dijitalleşme, kırsal kalkınmayı sürdürülebilir kılmak ve yerel ekonomileri güçlendirmek adına büyük bir fırsat sunuyor. Bu vizyonla Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Türkiye’nin önde gelen e-ticaret platformlarından Trendyol’un iş birliğiyle yürütülen "Yarının Köyleri" projesi, Türkiye’nin farklı köylerinde dijital merkezler kurarak yerel halkın teknolojiyle buluşmasını sağlıyor. Bu proje, doğal ve yerel üretimin değerini küresel pazarlara taşımanın kapısını aralıyor.
Taraklı’da Açılan Dijital Merkez ile Kırsal Güçleniyor
Projenin üçüncü dijital merkezi, Sakarya’nın tarihi ilçesi Taraklı’da açıldı. Bu merkez, Taraklı’nın geleneksel üretim kültürünü korurken, köy halkına en son teknolojileri öğrenme, ürünlerini dijital pazarlara taşıma ve yeni beceriler kazanma fırsatı sunuyor. Yerel ürünler için yeni pazarlara ulaşmak, akıllı tarımı teşvik etmek ve her yaştan insanın dijital beceriler edinmesini sağlamak gibi birçok hedefe hizmet ediyor.
Yerel Ürünlere Global Pazarlar: Anadolu’dan Dünya’ya
Projeye katılan her köy, yüksek satış potansiyeline sahip yerel ürünleri ön plana çıkarmak üzere destek alıyor. Taraklı’da ise ilk odak, yöresel tarım ve el işi ürünlerine verildi. Geyve ayvası, cennet hurması, beyaz kestane kabağı ve enginar gibi ürünler; ayrıca Taraklı’nın geleneksel dokuma ürünleri ve ahşap el sanatları da öncelikli ürünler arasında. Bu ürünler, yalnızca Türkiye’de değil, Almanya’dan Azerbaycan’a kadar pek çok ülkeye ulaşacak.
Geleceğin Çiftçileri için Akıllı Tarım
Taraklı’daki dijital merkezde tarımda verimliliği artırmaya yönelik "akıllı tarım" uygulamaları teşvik ediliyor. Bu kapsamda hava koşullarını ve toprak nemini izlemek için kurulan dijital sistemler sayesinde, çiftçiler ürün kalitesini artırarak maliyetleri düşürebiliyor ve doğal kaynakları daha etkin kullanabiliyorlar. Bu sayede, veriye dayalı ekim, sulama ve ilaçlama gibi uygulamalarla hem çevre korunuyor hem de tarımsal verimlilik artıyor.
Gençler İçin Robotik ve Kodlama Eğitimi
Taraklı’daki dijital merkezde, gençler robotik ve kodlama eğitimleri alarak dijital becerilerini geliştirme fırsatı buluyor. Eğitim salonları, 3D yazıcı, robotik setler ve küçük bir fotoğraf stüdyosuyla donatılan teknoloji atölyesinde, ortaokul öğrencileri yenilikçi teknolojileri öğrenerek geleceğin dijital dünyasına hazırlanıyor.
Dijitalleşme ve E-Ticaretin Gücüyle Kalkınma
Yarının Köyleri projesi, e-ticaret, e-ihracat, ürün geliştirme, paketleme, finans ve kalite yönetimi gibi pek çok alanda çevrimiçi eğitimler sunarak köy halkının becerilerini geliştiriyor. Taraklı’daki üreticiler, geleneksel el emeklerini modern pazarlarda daha geniş kitlelere ulaştırarak yeni gelir kapıları aralıyorlar. Bu sayede, köy halkı için ekonomik ve sosyal anlamda sürdürülebilir bir kalkınma sağlanıyor.
Besler Şifa’dan Not
Yarının Köyleri projesi gibi dijitalleşme ve yerel kalkınma odaklı çalışmalar, Besler Şifa olarak bizim de desteklediğimiz alanlarla örtüşmektedir. Kırsal bölgelerde doğal, yerel üretimi ve sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek, geleceğin doğaya ve topluma dost projelerini oluşturmak adına oldukça değerli. Bu gibi projelerle, Anadolu’nun kadim bilgeliğiyle modern teknolojiyi buluşturabilir ve Türkiye’nin dört bir yanında sağlıklı, doğal ürünlerin daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlayabiliriz.
Ayrıntılı bilgi için: Deniz Şilliler Tapan, UNDP Türkiye İletişim Uzmanı, deniz.tapan@undp.org
Besler Şifa, Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam Ürünlerini
İnstagram vitrininden yada
Trendyol mağaza'mız veya
BOŞNAKLARIN ANADOLUYA GETİRDİKLERİ
Anadolu toprakları Kırım Savaşı'ndan itibaren Merkezi İskan sahası durumundaydı. Özellikle 1877 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan sonra Bulgaristan, Romanya, Şarkı Rumeli, Bosna-Hersek ve Kafkaslardan Türkler ve Müslümanlar akın akın Anadolu'ya göç etmeye başlamışlardır. Muhacir kafileleri başlangıçta herhangi bir ön çalışma yapılmaksızın ulaşılabilen bir iskan sahasına yerleştirilmekteydiler. Bunun sonucunda Boşnak yerleşim alanları İzmit'ten İzmir'e doğru kıyı şeridini takip eden bir yay oluşturmuş, fakat Aydın ve Ankara gibi iç kesimlere düşen pay ise demiryolu bağlantısı ile ilgilidir. Fakat göçmenlerin iş gücü durumları ile meslekleri göz önüne alınmaksızın rastgele ve düzensiz olarak serpilmişlerdir. Diğer yandan, en kapsamlı raporun göç akının başlamasından 15 yıl sonra yani 1894'te kaleme alınması da neslin ne derece ihmal edildiğini göstermektedir. Dervişpaşa raporunda, göçmen iskan politikasını ikiye ayırmaktadır: memurların giriş kaydı istedikleri yeri gösteren pusula sevk, ulaşım ücreti gibi basit işlemler. Halbuki, vasıflı, sanat ve meslek sahiplerinin kasabalara, ziraat erbabının köylere yerleştirilmesi gerekirdi. Diğer yandan, muhacirlerin süratli bir şekilde üretici duruma geçişleri ve zirai tedbirler için önemliydi. İskan yerlerinin ticari ve siyasi açıdan muhacir muhtaç yerler olması, özel menfaat gerektiren yerlerde hızlı istimlak ve iskan yapılmalıydı. Diğer yandan, muhacir komisyonu mahalli memurlar yerine askeri ricalden atanmış olmalıydı.
Tamam, iskan edilmemesi, havası latif, suyu bol yerler olmaması, yevmiyelerinin tam iskan edildikleri kesileceği yaygarası, hasılı umduklarını bulamamaları nedeniyle kendi içlerinde en iyi yer bulma umuduyla gezinti veya Bosna'ya dönme arzuları gibi sorunlar mevcut idi.
Osmanlı, Boşnak muhacirlerin iskan ettiği yerler şu şekilde sıralanabilir: Rumeli, İşkodra, Yenipazar, Kosova, Selanik, Preveze, Yanya yanında Anadolu'daki Karamürsel, Bursa, İnegöl, Adapazarı, Kütahya, Afyonkarahisar, Biga, İzmir, Konya, Ankara'nın Sivrihisar, Haymana, Zir kazası (Yenikent) ve İstanbul olarak sıralanabilir. Başlangıçta Bosna iklimine yakın "havası latif, suyu bol" yerler tercih edilmişse de daha sonra bu göz ardı edilmiştir. Ulaşım imkanları ona göre serpiştirilmiştir. Bosna iklimi ile asla uyuşmayan Ankara'dakiler en büyük zorlukları yaşamışlardır. Takriben 20-25 bin aile yani 100.000 ila 120.000 arasında bir nüfus göç ettiği tahmin edilmektedir.
Muhacir komisyonu raporuna göre, iskan olunan her aileye çift hayvanı, ziraat aletleri ve tohumluk buğday verilmiş, meslek sahiplerine de sermaye dağıtılmıştır. Yerel mahallede ise evler yapılmıştır. Göç edenlerin birçok sorun bekliyordu: sicil kaydı parçalarının aileler, vasıflı olup olmaması, genelde çiftçi, ziraatçı, fakir ailelerden oluşması, okuryazarlık durumu, eğitim yardımı, muhtaçlık, tutunamama... Geri dönenleri veya göç edenleri Avusturya idaresi devlet yönetiminde basiretsizliği ve siyasi kriz olmadığını göstermek adına istemiyordu.
Boşnak göçünü arttıran ve tetikleyen sebepler arasında Avusturya idaresinin İslami kurumları tasfiyesi, bazı dini aydınların gerek gerçek inanış ya da ucuz arsa devşirme arzularından ülkenin Darül harp olduğu ve Darül İslam olan bölgeye göç etmenin farziyetini anlatmaları ve en önemlisi, Bostan'ın içinde bulunduğu iktisadi krizin, yoksul ulaşmayı, hayat şartlarını artırdığı gibi sorunlar yer almaktadır.
Boşnakların Anadolu'ya göçüyle birlikte, bu topluluk beraberlerinde çeşitli kültürel ve geleneksel unsurlar getirmiştir. Özellikle şifalı içecekler, yemekler ve diğer alışkanlıklar önemli bir yer tutar. Boşnak mutfağı, zengin tatlar ve doğal malzemelerle doludur. Göç eden topluluk, Anadolu'daki yaşamlarına şifalı bitkilerle hazırlanan çeşitli içecekleri ve yemekleri de dahil etmiştir. Örneğin:
Şifalı İçecekler: Boşnaklar, genellikle adaçayı, ıhlamur, kuşburnu ve diğer bitkisel çayları tüketerek, sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemişlerdir. Bu içecekler, hem sağlık açısından faydalı hem de geleneksel olarak önemli bir yer tutmaktadır.
Yiyecek Alışkanlıkları: Boşnaklar, Anadolu'ya getirdikleri börek, mantı ve kebap gibi lezzetli yemeklerle tanınır. Bu yemekler, yerel malzemelerle harmanlanarak farklı varyasyonlar oluşturmuştur. Özellikle et yemekleri ve hamur işleri, Boşnak mutfağının vazgeçilmezlerindendir.
Diğer Alışkanlıklar: Boşnak kültüründe misafirperverlik önemli bir yer tutar. Göç ettikleri yerlerde, misafirlerine şifalı içecekler ve lezzetli yemekler sunarak, kültürel etkileşimi artırmışlardır. Ayrıca, geleneksel müzik ve danslarını da Anadolu'ya taşımışlardır, bu da yerel kültürle birleşerek zengin bir kültürel mozaik oluşturmuştur.
Sonuç olarak, Boşnakların Anadolu'ya göçü, sadece demografik değişim değil, aynı zamanda kültürel zenginlik ve çeşitlilik getirmiştir. Şifalı içecekler, yiyecekler ve diğer geleneksel alışkanlıklar, bu topluluğun Anadolu topraklarına entegre olmasında önemli bir rol oynamıştır.
Besler Şifa, Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam Ürünlerini;
- İnstagram vitrininden yada
- Trendyol mağaza'mız yada
- Hepsiburada Mağaza'mızdan temin edebilirsiniz.
Şifanız daim olsun.
Sürdürülebilirlik Ölçütü: İlerlemenin Temeli
"Sürdürülebilirlik ölçütü olmadan, yönetim imkansızdır." Bu, iş dünyasında sıkça kullanılan bir deyiştir. Ancak çoğu zaman, ölçülmesi zor olan unsurların da yönetilmesi gerektiği gerçeği göz ardı edilir. Pazarlama alanında sıkça "sürdürülebilir" etiketini ürünlere, hizmetlere veya şehirlerimize koyarak bu kavramı kullanmaktayız, ancak bu durum, bağımsız bir doğrulama veya nicelleştirme gerektirmemektedir. Sağlıklı bir çevre ve sürdürülebilir bir medeniyet oluşturmak istiyorsak, ilerlememizi bilimsel verilere dayalı olarak tartabilmeliyiz.
Sürdürülebilirliğin bazı ölçütleri oldukça açıktır. Örneğin, insanlığın atmosfere saldığı sera gazı miktarı, dünyanın absorbe edebileceği miktarı aşmadığı sürece denge sağlanır. Küresel emisyonların sürdürülebilirliği takip edilebilir; fakat bireysel ve ulusal düzeyde sürdürülebilirliği değerlendirmek daha karmaşık bir hal alır. Her yıl daha fazla sera gazı saldığımızı ve dolayısıyla sürdürülebilirliğimizin her geçen saat azaldığını biliyoruz. Peki, biyolojik çeşitliliği koruyup koruyamadığımızı nasıl ölçebiliriz? Türlerin farklı nedenlerle ve farklı hızlarla yok olmaya devam ettiği günümüzde, bu soruya yanıt bulmak daha da zorlaşıyor (Díaz et al., 2019).
Biyolojik çeşitliliği sürdürülebilir kılmak, ekosistemlerin sağlık ve işlevselliğini korumak için hayati öneme sahiptir. Sürdürülebilirlik ölçütleri geliştirmek ve bu ölçütleri düzenli olarak gözden geçirmek, hem çevresel hem de ekonomik hedeflerimizi uyumlu hale getirmek için gereklidir. Besler Şifa olarak, çevresel etkilerimizi değerlendirmek ve sürdürülebilir uygulamaları benimsemek adına bu ölçütlere odaklanıyoruz. Bu sayede, hem ürünlerimizde hem de iş süreçlerimizde sürdürülebilir bir yaklaşım geliştirmeyi hedefliyoruz.
Kaynaklar
- Díaz, S., Settele, J., Brondízio, E. S., & Larigauderie, A. (2019). Global assessment of biodiversity and ecosystem services. The Intergovernmental Science-Policy Platform on Biodiversity and Ecosystem Services (IPBES).
- United Nations. (2015). Transforming our world: the 2030 agenda for sustainable development. New York: United Nations.
- Porter, M. E., & Kramer, M. R. (2011). Creating shared value. Harvard Business Review, 89(1/2), 62-77.
İnstagram vitrininden yada
Trendyol mağaza'mız veya
Besler Şifa: Doğanın Şifalı Dokunuşunu Keşfedin
Besler Şifa, bitkisel, yenilebilir, helal, doğal kozmetik ve aromaterapi alanında uzmanlaşmış bir marka olarak sağlıklı yaşamı teşvik ediyor. Tıbbi ve aromatik bitkilerle yapılan şifa yolculuğumuz, hem bireysel bakım hem de toplum sağlığına katkı sağlamak amacıyla yola çıktı. Pandemiden önce, 2018 yılında, şifalı bitkilerin önemine vurgu yaparak çıktığımız bu yol, doğal sağlık ve sürdürülebilirlik konularında liderliğimizi pekiştirdi.
Genç Lokman Hekimler Projesi
"Genç Lokman Hekimler" projesiyle, 100’den fazla katılımcıya “Tıbbi Aromatik Bitkileri Kıymetlendirme” eğitimi verdik. Bu projede amaç, gençlerin bitkisel tıbba olan ilgisini artırmak ve doğal tedavi yöntemlerini yaygınlaştırmaktı. Eğitimler sonucunda birçok katılımcı, şifalı bitkilerin kullanım alanlarını keşfederek bu alanda bilinçlendi.
Sakinşehir Güdül Şifa Yolu Projesi
"Sakinşehir Güdül Şifa Yolu Projesi" kapsamında, Güdül’deki kadınlar ve gençlere aromaterapi ve tıbbi aromatik bitkilerin ekim-dikim eğitimi verildi. Bu eğitimler, yerel halkın hem ekonomik hem de doğal kaynaklardan yararlanma yetisini artırmayı amaçladı. Proje kapsamında ayrıca "Güdül İçin Şifalı Bitkiler Rehberi" yayınlanarak, bölgedeki 500 kişiyle paylaşıldı. Böylece Güdül, doğal şifa yöntemlerinin bir merkezi haline geldi.
Bitkisel Kozmetikte Lider
Besler Şifa, bitkisel kozmetik alanında attığı adımlarla doğal sağlıkta öncü bir firma olarak dikkat çekiyor. Her bir ürün ve proje, doğanın iyileştirici gücünü en doğal haliyle topluma sunmayı hedefliyor. Hem doğaya saygılı hem de insan sağlığını koruyan bu yaklaşımımız, doğal yaşam becerilerini geliştirmeye yönelik önemli bir misyon olarak öne çıkıyor.
Doğal Sağlık ve Sürdürülebilirlik
Besler Şifa olarak, doğal sağlık ve sürdürülebilirliği bir yaşam tarzı haline getiriyoruz. Her projede amacımız, insanlara doğanın sunduğu şifa kaynaklarını tanıtmak ve daha dengeli, sağlıklı bir yaşam için ilham vermek. Ürünlerimizle ve eğitimlerimizle doğanın şifalı dokunuşunu keşfetmeye davet ediyoruz.
Bu yolculukta siz de bize katılın ve Besler Şifa’nın sunduğu doğal sağlık çözümleriyle tanışın.
Ümran İlmi ve Toplumların Gelişimi: Geçmişin Bilgeliği, Geleceğin Rehberi
İbn Haldun’un 14. yüzyılda ortaya attığı Ümran ilmi, toplumların doğuş, gelişme ve çöküş süreçlerini anlamaya çalışan bir disiplin olarak ortaya çıkmıştır. İbn Haldun, toplumları bedevi (göçebe) ve hazari (yerleşik) olarak ikiye ayırmış ve bu iki toplumsal formun birbirini nasıl etkilediğini, nasıl geliştiğini açıklamaya çalışmıştır. Ümran ilmi, toplumların geçirdiği değişim sürecini nedensel bir döngüyle ele alarak devletlerin nasıl kurulduğunu, büyüdüğünü ve en sonunda çöktüğünü analiz eder. Bu kavramın günümüzdeki karşılığı ise sosyolojidir; fakat İbn Haldun’un bakış açısı sosyolojiden daha kapsamlıdır, çünkü toplumların maddi ve manevi bütün yönlerini ele alır.
Peki, ümran nedir? Ümran, toplumların bir arada yaşama şekillerini ve ürettikleri değerler bütününü ifade eder. Ancak bu, sadece maddi refah ve bilimsel ilerleme anlamına gelmez. Ümran, bir toplumun kültürel, manevi, ahlaki ve sosyal yapısının bütünüdür. Günümüz medeniyet kavramından farklı olarak, ümran hem bedevi hem de hazari toplumları kapsayan bir kavramdır; yani hem göçebe hem de yerleşik yaşam biçimlerini içine alır. Ümran, kültür ve medeniyetin sentezidir, doğa ile uyumlu bir yaşamı ve insanın fıtratına uygun bir gelişimi ifade eder.
Neden Ümran İlmi Şimdi Daha Önemli?
Bugün, hızla gelişen teknoloji ve bilimsel ilerlemelerle birlikte, toplumların daha “medenileştiği” iddia edilse de bu medenileşmenin beraberinde getirdiği sorunlar açıkça görülmektedir. İnsanoğlu, doğadan uzaklaşarak kendi fıtratına yabancılaşmaya başlamış, bu da derin sosyal ve psikolojik problemlere yol açmıştır. Freud’un da belirttiği gibi, uygar insan, uygarlaştıkça doğasından uzaklaşmaktadır ve bu durum toplumlarda bir hoşnutsuzluk yaratmaktadır. Ümran ilmi ise, toplumların maddi gelişimi ile manevi dengeyi birleştiren bir yaklaşım sunar.
İbn Haldun’un ümran anlayışı, insanın doğasına ve toplumsal yapısına uygun bir gelişme modeli sunar. Bugün, iklim değişikliği, çevre sorunları, sosyal adaletsizlikler ve manevi buhranlarla karşı karşıya olan dünya, İbn Haldun’un bu perspektifine daha çok ihtiyaç duymaktadır. Ümran ilmi, sadece ekonomik ve teknolojik ilerlemeyi değil, toplumun bütünsel gelişimini göz önünde bulundurur. Yani bir toplumun refahı, sadece maddi zenginlik ve bilimsel başarılarla değil, aynı zamanda kültürel, ahlaki ve sosyal yapısının dengesiyle sağlanır.
Ümranlaşma: Sürdürülebilir ve Fıtrata Uygun Bir Gelişim
Modern dünyada, “medeniyet” kavramı genellikle Batı merkezli bir anlayışla, yerleşik hayatın sunduğu maddi refah ve bilimsel başarılarla özdeşleştirilmektedir. Ancak, bu medeniyet anlayışı insanoğlunun doğayla uyumunu göz ardı etmektedir. Ümran ilmi, insanın doğasına aykırı davranmadan medenileşmeyi savunur. Yani, bir toplumun gelişimi, fıtratını ve manevi değerlerini koruyarak olmalıdır. Medenileşme, yalnızca bilimsel ve teknolojik ilerleme anlamına gelmemelidir; aynı zamanda toplumsal ahlak, adalet, kültürel değerler ve çevreye duyarlılık da bu sürecin bir parçası olmalıdır.
Günümüz dünyasında çevre krizleri, insan fıtratına aykırı yaşam tarzları ve toplumsal adaletsizlikler göz önüne alındığında, ümran kavramı modern medeniyet anlayışına alternatif bir bakış açısı sunmaktadır. Bu bakış açısı, sadece teknolojik gelişmelere odaklanmak yerine, insan ve doğa arasındaki dengeyi, toplumların ahlaki yapısını ve kültürel değerlerini de dikkate alarak sürdürülebilir bir gelişim modeli önerir.
Ümran İlmi ve Geleceğe Yön Veren Kavramlar
Bir toplumun gelişmişliğini belirleyen unsurlardan biri, kendi kavramlarını üretebilme yeteneğidir. Medeniyet kelimesi Batı'dan devralınmış ve Türkçeye uyarlanmış bir kavramdır. Oysa İbn Haldun’un geliştirdiği ümran kavramı, Batı medeniyeti yerine, doğaya ve insana uygun bir yaşam tarzını ifade eder. Ümran ilmi, Batı medeniyetinden farklı olarak insanın fıtratını, doğayla olan ilişkisini ve toplumsal ahlakı da göz önünde bulundurur.
Günümüz toplumlarının karşı karşıya olduğu sorunlar göz önüne alındığında, ümran kavramı ve İbn Haldun’un düşünceleri, daha sürdürülebilir ve dengeli bir gelişim modeli sunmaktadır. Toplumların sadece maddi anlamda değil, aynı zamanda manevi ve kültürel açıdan da gelişmesi, geleceğimiz için hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle, ümran ilmini hatırlamak ve toplumların gelişim süreçlerinde bu kavramı rehber edinmek, modern dünyada sürdürülebilir bir toplum inşa etmenin anahtarı olabilir.
Sonuç
İbn Haldun’un ümran ilmi, insanın doğası ve toplumsal yapısı ile uyumlu bir gelişim modelini ifade eder. Toplumların maddi ve manevi dengelerle büyümesi gerektiğini savunan bu anlayış, günümüzün sosyal, ekonomik ve çevresel sorunlarına çözüm olabilecek bir perspektif sunmaktadır. Ümranlaşma, insanın fıtratını ve toplumsal ahlakını koruyarak, doğaya uyumlu ve sürdürülebilir bir medeniyet inşa etmeyi amaçlar. Bugün, toplumların daha adil, dengeli ve sürdürülebilir bir geleceğe adım atmaları için ümran ilmi önemli bir rehber olabilir.
Ekmek Yapımına Yolculuk: 5 Günlük Kurs Programı
Besler Şifa atölyesi olarak doğal ekmeğin peşinden koşan bir grubu temsil ediyoruz. Daha önce bir proje kapsamında birkaç köyde ekşi maya atölyesi yapmış bir girişim olarak doğal ekmeğin önemini çok iyi biliyorduk.
Yine Beşiktaş Şifa atölyesi olarak bir grup arkadaş bir eğitime katıldık. Bu eğitim notlarına sizinle paylaşmaktan onur duyuyoruz.
1. Gün: Temel Beyaz Ekmek Hamuru ve Zeytinyağlı Hamurlar
İlk günümüzde, klasik beyaz ekmek hamuru yapımıyla başlıyoruz. Yaş maya kullanarak, temel ekmek hamurunu oluşturmayı öğreneceğiz. Bu hamurla birçok farklı ekmek yapabilirsiniz; biz de "fougasse" ve "breadstick" hazırlayacağız. Ayrıca zeytinyağlı hamurdan nefis bir "focaccia" yapacağız. Hamurla ilgili deneyiminiz olsa bile, hamuru işleme ve gluteni geliştirme tekniklerinde ince detayları öğreneceksiniz.
2. Gün: Fransız Ekmeklerine Giriş
İkinci gün, Fransız ekmeklerinin dünyasına adım atıyoruz. İlk olarak baget yapımını öğreniyoruz, ardından çavdar katkılı "Pain de campagne" yapıyoruz. Bu aşamada cıvık hamurlarla başa çıkmayı ve onları doğru yöntemlerle işlemeyi öğreneceğiz. Yapışkan hamurlar artık size zorluk çıkarmayacak!
3. Gün: İtalyan Ekmekleri
Üçüncü gün İtalyan ekmeklerine ayrılmış. Günün yıldızı "ciabatta" olacak. Cıvık yapısı nedeniyle başta zorlayıcı görünen bu ekmek, doğru tekniklerle ele alındığında keyifli hale geliyor. Hamuru geliştirip biçimlendirme süreçlerinde ellerinizle ustalaşacaksınız.
4. Gün: Tatlı Hamurlar ve Ekşi Maya ile Tanışma
Dördüncü gün, hem tatlı hamurlara hem de ekşi maya ekmeklerine giriş yapıyoruz. Zenginleştirilmiş hamur denilen, yağ ve yumurta katkılı iki farklı hamur yapıp, dolgu malzemeleriyle çeşitlendiriyoruz. Ardından ekşi maya ekmek hamurunu hazırlayıp, katlama ve dinlendirme süreçlerini uyguluyoruz.
5. Gün: Ekşi Maya Ekmekleri ve Genel Tekrar
Son gün, ekşi maya ekmeklerini pişiriyoruz ve bagetlerimize son şekillerini veriyoruz. Bugüne kadar öğrendiğimiz tüm teknikleri yeniden gözden geçiriyor ve uygulamalı olarak pekiştiriyoruz. Bu gün, tüm kurs boyunca edindiğiniz bilgilerle kendi ekmeklerinizi mükemmelleştirme yolunda atacağınız adımlara odaklandık.
Kurs sonunda, ekmek yapımına dair pratik ipuçları, hamuru işleme yöntemleri ve metodik düşünmenin önemini öğrenmiş olduk. Artık sıra, öğrendiklerinizin ışığında kendi ekmeklerinizi geliştirmekte!
Bu eğitim ile doğal ekmeğin önemini ve seyrini öğrendik.Fare Çuvalı Teorisi: İçsel Barış ve Dışsal Tehditler
Bir Anadolu kasabasında tarım mühendisi olarak çalışan bir adamın, Ankara'ya gitmek üzere trene binmesiyle başlayan bir yolculuk, "Fare Çuvalı Teorisi" adı verilen etkileyici bir metaforla anlatılmaktadır. Yolculuk sırasında, yanında oturan yaşlı bir köylü çiftçi, ayaklarının altında bir çuval taşımaktadır. Mühendis, çuvalın içindekileri merak eder ve çiftçiye sorduğunda, çiftçi bu çuvalın fareler ve sıçanlarla dolu olduğunu ve bunları Ankara'daki Ulusal Araştırma Merkezi'ne satmak üzere yola çıktığını açıklar.
Çiftçi, her çeyrek saatte bir çuvalı çevirip sallayarak farelerin yerleşmelerini engellemeye çalışmaktadır. Çünkü eğer çuvalı uzun süre sallamazsa, fareler ve sıçanlar rahatlayacak ve çuvalı kemirmeye başlayacaktır. Bu durum, çiftçinin zihninde bir strateji oluşturur: Farelerin gerginliklerini artırmak ve içgüdülerini harekete geçirmek, çuvalı unutmalarını sağlamak.
Bu metafor, günümüzde karşılaştığımız iç ve dış tehditlerin güzel bir temsilidir. Ülke olarak huzur ve istikrar hissettiğimiz anlarda, dost ve müttefik stratejik ortaklarımız içten ve dıştan çuvalı sallamakta, toplumsal huzurumuzu bozmaya çalışmaktadır. Bu noktada, manipülasyonlara maruz kalmamak ve içgüdülerimizi yönlendirenlerin ardına düşmemek kritik bir öneme sahiptir.
Toplumlar, bu tür manipülasyonlar karşısında uyanık olmalı ve gerçek tehditlerin farkında olmalıdır. "Çuvalı kemirip delme" gerekliliğini unutmadan, kendi milli ve manevi değerlerimize dönüş yapmalıyız. Besler Şifa olarak, bu bilinçle hareket ederek, doğa ve insan arasındaki dengeyi korumak için çaba gösteriyoruz.
Doğal kaynaklarımızı kullanırken, toplumumuzu bilinçlendirmek ve iç huzuru sağlamak için elimizden geleni yapmalıyız. Bu yolda ilerlerken, bireylerin ve toplumların sağlıklı bir geleceğe adım atması için birlikte çalışmalıyız. Uyan, ülkem, uyan! Titreyin ve kendi özünüze dönün!
Kök Hücrelerin Gücü: Gençleşmenin ve Şifa Bulmanın Anahtarı mı?
Günümüzde bilim dünyasında büyük bir yankı uyandıran kök hücre tedavileri, gençleşme ve hastalıkların tedavisinde devrim niteliğinde gelişmelere kapı aralıyor. Ancak burada bahsedilen kök hücreler, geleneksel anlamda bildiğimiz kök hücreler değil; indüklenmiş kök hücreler. Bu hücreler, aslında normal doku hücreleridir fakat yaşları geriye çevrilmiş, yani adeta "gençleştirilmiş" hücrelerdir.
Peki bu tam olarak ne anlama geliyor? Eğer 50 yaşındaysak, vücudumuzdaki hücreler de aşağı yukarı aynı yaşta olur. Ancak bu hücreleri indükleyerek yani bir şekilde “dürterek”, gençlik dönemlerine döndürmek mümkündür. Bu teknoloji, yakın gelecekte gençleşme ve hastalıkların tedavisinde devrim yaratacak yöntemlerden biri olmaya aday.
Tip 1 Diyabet ve İndüklenmiş Kök Hücreler
Son dönemde indüklenmiş kök hücrelerle ilgili belki de en heyecan verici gelişmelerden biri, Tip 1 diyabetli hastalarda yaşanıyor. İnsüline bağımlı olarak yaşayan bu hastaların, indüklenmiş kök hücre tedavisi ile tekrar insülin üretebilen hücrelere sahip olması ve insülin enjeksiyonlarına ihtiyaç duymaması, bilim dünyasında büyük bir umut ışığı olarak kabul ediliyor. Bu, kök hücrelerin gençleştirici ve onarıcı gücünün ne kadar büyük olduğuna dair en somut örneklerden biri.
Yaşlanma ve Hücrelerimizi Gençleştirme
Hepimiz biyolojik olarak farklı hızlarda yaşlanıyoruz. Kimi zaman kronolojik yaşımıza göre daha yaşlı ya da genç olabiliriz. Ancak her durumda yaşlanma sürecimiz yavaş ya da hızlı bir şekilde ilerlemeye devam eder. Yaşlanmayı durdurmak ya da yavaşlatmak adına kök hücre tedavileri büyük bir potansiyele sahip. Fakat geleneksel kök hücreler, bazı sorunlara neden olabiliyor.
İşte bu noktada, Nobel ödüllü bir çalışma devreye giriyor: Yamanaka Faktörleri. Bu dört madde, vücudumuzdaki normal yaşlanmış hücrelerle bir araya geldiğinde, hücrelerin yaşını unutmasına ve adeta sıfır yaşına dönmesine neden oluyor. Yani, bu faktörlerle hücrelerimizi gençleştirmek, onları yeniden canlandırmak mümkün hale geliyor.
Besler Şifa Ekoköy Evi'nde Doğanın Şifasıyla Gençleşmek
Bilimin bu büyük keşifleri, doğadan aldığımız ilhamla birleştiğinde, sağlıklı bir yaşamın kapılarını aralayabiliriz. Besler Şifa Ekoköy Evi’nde, doğanın bize sunduğu iyileştirici güçlerden ilham alarak, bedenlerimizi genç tutmak ve hastalıklarla mücadele etmek mümkün. Doğru beslenme, aralıklı oruç ve bitkisel tedavilerle birlikte, hücrelerimizi doğal yollarla gençleştirmek ve sağlığımızı korumak için gerekli adımları atabiliriz.
Kök hücrelerin gelecekte neler yapabileceğini göreceğimiz günler çok yakın!
Bu yazı Oksijen gazetesinden değiştirilerek ve kısaltarak alınmıştır.
Dr. Ayşegül Çoruhlu; aysegulcoruhlu@hotmail.com
Kırsal Kalkınmaya Model olarak Sakinşehir Güdül Şifa Yolu Projesi'nin Yayınları
"Şifa Yolu" projesi, insanların sağlıklı ve doğal yöntemlerle yaşamlarını sürdürdüğü, şifalı bitkilerin ve doğal kaynakların kullanıldığı yaşam alanlarını içeren bir kavramdır. Bu projenin ortaya çıkışı, doğanın sunduğu şifalı kaynakların değerinin farkına varılmasıyla Güdül'de olmuştur.
"Şifa
Yolu" projesinin önemli bir bileşeni de bilgi paylaşımı ve eğitimdir. Bu
projenin bir parçası olarak, insanlara doğal şifa kaynakları hakkında bilgi
verilir, şifalı bitkilerin yetiştirilmesi ve kullanımı konusunda eğitimler
düzenlenir ve sağlıklı yaşam biçimleri konusunda bilinçlendirme çalışmaları
yapıldı. Proje kapsamında Doğal Yaşam
Atölyesi, Doğa yürüyüşleri ve güdül destinasyonlarının tanıtımından sonra
eğitim ve seminerler yapılmıştır.
1. Tıbbi
ve Aromatik Bitki Yetiştiriciliği Eğitimi: 20 köylü, tıbbi ve aromatik
bitki yetiştiriciliği konusunda eğitim almıştır. Bu eğitimler Ekolojik bahçe
tasarımı semineri ile tamamlandı. Bu eğitim kaydı: https://www.youtube.com/live/Kj0crBvw3D4?si=NNcSQsfcTmYY7yAA
2. Güdül İçin Şifalı Bitkiler Rehberi adında bir çalışma da yayınlanmıştır. Bu
rehberde özellikle Güdül civarında yetiştirilebilecek 25 bitkinin literatüre dayalı toprak ve iklim talepleri; arazi hazırlığı ve ekim-
dikim; sulama, gübreleme ve bakım; kullanım alanları; hasat ve kurutma özellikleri
verilmiştir. Yetiştiricilik için önemli ve kısa bilgiler yanında her bitkinin
fotoğrafı verilmiştir. Bu yayın proje köylerinden talep edenlere, köy
muhtarlıklarına, belediyeye, kaymakamlığa, ilçe tarım müdürlüğüne, çevredeki
üreticilere 100 adet dağıtılmıştır ve yayın 5 farklı dijital mecrada
yayınlanmıştır. Eğitimin devamı olarak bitki ve tohum paylaşımları yapılmıştır.
Rehber: https://blog.beslersifa.com/2023/03/gudul-icin-sifal-bitkiler-rehberi.html
3. Orman
Okulu Liderliği Eğitimi: Güdül'de doğa temelli eğitimlerin
gerçekleştirilebileceğine dair öğretmenlere yönelik 30 saat çevrimiçi ve 30
saat yüzyüze eğitim düzenlenmiştir. Eğitime 10 farklı ilden 30 kişi
katılmıştır. Bu konuda orman okulu yayınlarına buradan ulaşabilirsiniz; https://www.yesilormanokulu.com/p/kutuphane.html
4.
Güdül Ekoturizm Çalıştayı: 63 farklı
kurumdan 100 kişi, Güdül için düzenlenen ekoturizm çalıştayına
katılmıştır. Çalıştay sürecinde, uzmanlar tarafından belirlenen yöntem,
konular ve elde edilen sonuçlar, Türkiye genelinde uygulanabilir bir model
teşkil etmektedir. Çalıştayda 9 farklı sunuma ve 9 serbest görüşe yer verilmiştir.
Kayıt izleyebilirsiniz; https://www.youtube.com/watch?v=hynxpLQqLEs
5.
Sonuç kitabında 19 uzun vadeli ve 14 kısa vadeli olmak
üzere toplam 33 karar alınmıştır. Bu etkinlik, Güdül'ün turistik potansiyelini
ve sürdürülebilir turizm modellerini geliştirmeye yönelik bir adım olmuştur. Bu
çalıştay; konu çeşitliliği, yapılan sunumları ve alınan kararları, Güdül'ün
turizm açısından değerini artırmak ve bu alanda öncü bir rol oynamak adına
önemli bir katkı sağlamıştır. Çalıştay kırsal kalkınma ve ekoturizmle kalkınma
konusunda model olarak alınabilir. Sakin Şehir Güdül Şifa Yolu Projesi'nin
ikinci ulusal yayınıdır. https://blog.beslersifa.com/2023/11/gudul-ekoturizm-ve-agroturizm-calstay.html
6.
Ekoköy Evi Kuruldu; Ekoköy Evi proje
kapsamında şark köşesi ve diğer müştemilatıyla kuruldu. 1- Doğal Yaşam
bilgileri ve tecrübeleri edinmek, 2- Şifa Yolu’nda keşifler yapmak, 3- Şifalı
Duraklar keşfetmek, 4- Doğal Yaşam Üreticilerini desteklemek, 5- Atalık Tohum
takası ve fide temin etmek, 6- Ücretsiz eğitimler ve fırsatlara katılmak, 7-
Sürdürülebilir ekoturizm kültürü için, 8- Ankara ekoloji gündemini takip etmek
için kurulmuştur. Böylece projenin sürdürülebilirliği sağlanması ve projenin
etkin yönetimi sağlanması hedeflenmiştir. Ekoköy Evi olarak Osmanlı Tıbbında Gıdalarla
Tedavi konusunu kıymetli hocamız Dr. Gülay Çoksarı eğitim verdiler. Eğitim
kaydı: https://www.youtube.com/live/PUjzRb76nvA?si=lvwhgTBjyTGpZYDo
7. Projenin
her faaliyeti görünürlük çalışmaları yaklaşık 1000 kişilik whatsapp gruplarında
ve yaklaşık 2500 kişinin takip ettiği www.instagram.com/beslersifa.ekokoyevi sayfasında
yapılmıştır. Proje faaliyetleri detaylıca www.beslersifa.com web sayfasında yayımlanmıştır.
Ekoköy Evi whatsapp grubu için tıklayınız: https://chat.whatsapp.com/LJJ0Ur5ggAOByiIa8C2o3u
Sonuç
olarak; Doğal yaşam için gerekli gıda tedarik zincirlerine ve
becerilerinin önemine vurgu yapılmış ve bununla ilgili Güdül'deki
destinasyonlarda (şifa yolu) kapasite geliştirme çalışmaları yapılmıştır. Tıbbi
ve aromatik bitkilerle çevremizi ve yaşamımızı güzelleştirebileceğimize vurgu
yapılmıştır. Güdül'de ekoturizm ve agro turizmle sürdürülebilir ve insani
kalkınma hakkına vurgu yapılmıştır ve bu konuda yapılan çalıştay rol model
olmuştur. Proje sonuçları: https://blog.beslersifa.com/2024/05/sakinsehir-gudul-sifa-yolu-projesi.html
Projeye
destek veren kurumlar ve bireyler, doğal yaşam alanlarının korunması ve
insanların sağlıklı yaşamlarını sürdürebilmeleri için önemli bir rol
oynamaktadır. Şifa Yolu, doğal kaynaklardan faydalanarak insanların sağlıklı ve
mutlu bir yaşam sürmelerine katkı sağlayacak önemli bir girişim olan Ekoköy Evi
olarak faaliyetlerine devam edecektir.
Besler Şifa, Bitkise Kozmetik ve Doğal Yaşam Ürünlerini İnstagram vitrininden yada Trendyol mağazamızdan temin edebilirsiniz.
TADYA Kahvaltı Şenliği 14 Eylül’de Gerçekleşti
Tahtacıörencik Doğal Yaşam Kolektifi (TADYA) olarak her yıl düzenlediğimiz geleneksel kahvaltı şenliğimizi, 14 Eylül Cumartesi günü Süvari Çayı kıyısındaki Süvari Ekokamp alanında gerçekleştirdik. Sabah 10:00’da başlayan etkinliğimize katılan misafirlerimiz, TADYA üreticilerinin doğal ürünlerinden hazırlanan ikramların tadını çıkararak keyifli bir kahvaltı yaptılar. Kahvaltı ücretleri, TADYA’nın iç denetim çalışmaları kapsamında pestisit testleri için kullanıldı.
Kahvaltı sonrası misafirlerimiz, Süvari Çayı kıyısında ve köyde vakit geçirip köylüler ve TADYA üreticileriyle tanışma fırsatı buldular. Aynı zamanda, çiftlik ziyaretleri yapılarak doğal üretim süreci hakkında bilgi sahibi olundu ve misafirler, doğal ürünlerden satın alma imkânı elde ettiler.
TADYA olarak uzun süredir köyümüzde doğal üretimi artırmak, çevreyi korumak ve kırsal turizmi yaygınlaştırmak için çalışmalar yapıyorduk. Bu etkinlikle şehirdeki destekçilerimize aracısız bir şekilde ulaşmayı başardık. Etkinliğimizde, köy ve TADYA hakkında çeşitli bilgiler www.tahtaciorencik.org web sitemizde de paylaşılmıştı.
Etkinlik sırasında toplu ulaşım sağlanmamış, katılımcılar köye kendi araçlarıyla gelmişlerdi. Şenliğe katılım için kayıt zorunluluğu olmasa da katılanlar, planlama yapmamız adına isim ve katılımcı sayısını önceden bildirmişti. Gün boyunca gerekli duyurular ve bilgilendirmeler Whatsapp koordinasyon grubundan paylaşılmıştı.
Katılımcılarımıza atık çıkarmamak adına piknik örtüsü, tabak, çatal, kaşık ve bardaklarını beraberlerinde getirmeleri rica edilmişti. Kahvaltı sonrası köy pazarı gezilmiş, çiftlik ziyaretleri yapılmış ve gün sonunda köyde yapılan bir değerlendirme toplantısı ile etkinlik sona ermişti.
Programımız:
- 10:00-12:30 Süvari Çayı kıyısında eko-kamp alanında sabah kahvaltısı
- 12:30-13:00 Tanışma ve TADYA ile ilgili bilgilendirme
- 13:00-14:00 Süvari Çayı kıyısında gezinti
- 14:30-18:00 Köy pazarı ve çiftlik ziyaretleri
- 18:00 Değerlendirme toplantısı
Etkinlikte katılımcılar, kendi su mataralarını, oturmak için kilim ve oturaklarını, kişisel tabak ve çatal-bıçak takımlarını getirmişlerdi. Aynı zamanda, çocuklar için Süvari Çayı’nda suya girme fırsatı sunulmuştu.
Etkinliğe katılan herkes, köy halkı ve TADYA üreticileriyle unutulmaz bir gün geçirdiler.
Köy rehberi:
https://tahtaciorencik.org/koy-ziyaret-rehberi/?fbclid=IwAR0PxdDAHFd3UKHLMiIuLKa1JAqHFAAM9QMOQ9lO07tlf_7TzBHi0JPlmW4
Köyden alışveriş için tadya ürün liste ve fiyatları:
https://docs.google.com/spreadsheets/d/e/2PACX-1vThUf56TKztv4wPTWEjIdI_PSKXV1MFbM-bvy65Ujipv4WWzWaFnJLS_-8Xy4cZRcYbkg6N3quLzFsA/pubhtml?gid=1525126677&single=true
Besler Şifa, Bitkise Kozmetik ve Doğal Yaşam Ürünlerini İnstagram vitrininden yada Trendyol mağazamızdan temin edebilirsiniz.
İNSTAGRAM SİPARİŞ:
En Çok Okunanlar
BESLENME
BeslerŞifa
SU
İletişim Formu
EĞİTİMLER
PROJELER
KATEGORİLER
- Aromaterapi (89)
- fitoterapi (58)
- ekoturizm (50)
- tıbbi ve aromatik bitkiler (44)
- permakültür (3)
- Lavanta (2)
- ay takvimi (2)
- udi hindi (2)
- Hastalıklar (1)
- İntegratif ve Anadolu Tıbbı (1)
- şifalı otlar (1)