Ad

yenilebilir kozmetik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yenilebilir kozmetik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Besler Şifa: Doğanın Şifalı Dokunuşunu Keşfedin

Besler Şifa, bitkisel, yenilebilir, helal, doğal kozmetik ve aromaterapi alanında uzmanlaşmış bir marka olarak sağlıklı yaşamı teşvik ediyor. Tıbbi ve aromatik bitkilerle yapılan şifa yolculuğumuz, hem bireysel bakım hem de toplum sağlığına katkı sağlamak amacıyla yola çıktı. Pandemiden önce, 2018 yılında, şifalı bitkilerin önemine vurgu yaparak çıktığımız bu yol, doğal sağlık ve sürdürülebilirlik konularında liderliğimizi pekiştirdi.

Genç Lokman Hekimler Projesi

"Genç Lokman Hekimler" projesiyle, 100’den fazla katılımcıya “Tıbbi Aromatik Bitkileri Kıymetlendirme” eğitimi verdik. Bu projede amaç, gençlerin bitkisel tıbba olan ilgisini artırmak ve doğal tedavi yöntemlerini yaygınlaştırmaktı. Eğitimler sonucunda birçok katılımcı, şifalı bitkilerin kullanım alanlarını keşfederek bu alanda bilinçlendi.

Sakinşehir Güdül Şifa Yolu Projesi

"Sakinşehir Güdül Şifa Yolu Projesi" kapsamında, Güdül’deki kadınlar ve gençlere aromaterapi ve tıbbi aromatik bitkilerin ekim-dikim eğitimi verildi. Bu eğitimler, yerel halkın hem ekonomik hem de doğal kaynaklardan yararlanma yetisini artırmayı amaçladı. Proje kapsamında ayrıca "Güdül İçin Şifalı Bitkiler Rehberi" yayınlanarak, bölgedeki 500 kişiyle paylaşıldı. Böylece Güdül, doğal şifa yöntemlerinin bir merkezi haline geldi.

Bitkisel Kozmetikte Lider

Besler Şifa, bitkisel kozmetik alanında attığı adımlarla doğal sağlıkta öncü bir firma olarak dikkat çekiyor. Her bir ürün ve proje, doğanın iyileştirici gücünü en doğal haliyle topluma sunmayı hedefliyor. Hem doğaya saygılı hem de insan sağlığını koruyan bu yaklaşımımız, doğal yaşam becerilerini geliştirmeye yönelik önemli bir misyon olarak öne çıkıyor.

Doğal Sağlık ve Sürdürülebilirlik

Besler Şifa olarak, doğal sağlık ve sürdürülebilirliği bir yaşam tarzı haline getiriyoruz. Her projede amacımız, insanlara doğanın sunduğu şifa kaynaklarını tanıtmak ve daha dengeli, sağlıklı bir yaşam için ilham vermek. Ürünlerimizle ve eğitimlerimizle doğanın şifalı dokunuşunu keşfetmeye davet ediyoruz.

Bu yolculukta siz de bize katılın ve Besler Şifa’nın sunduğu doğal sağlık çözümleriyle tanışın.


Ümran İlmi ve Toplumların Gelişimi: Geçmişin Bilgeliği, Geleceğin Rehberi

İbn Haldun’un 14. yüzyılda ortaya attığı Ümran ilmi, toplumların doğuş, gelişme ve çöküş süreçlerini anlamaya çalışan bir disiplin olarak ortaya çıkmıştır. İbn Haldun, toplumları bedevi (göçebe) ve hazari (yerleşik) olarak ikiye ayırmış ve bu iki toplumsal formun birbirini nasıl etkilediğini, nasıl geliştiğini açıklamaya çalışmıştır. Ümran ilmi, toplumların geçirdiği değişim sürecini nedensel bir döngüyle ele alarak devletlerin nasıl kurulduğunu, büyüdüğünü ve en sonunda çöktüğünü analiz eder. Bu kavramın günümüzdeki karşılığı ise sosyolojidir; fakat İbn Haldun’un bakış açısı sosyolojiden daha kapsamlıdır, çünkü toplumların maddi ve manevi bütün yönlerini ele alır.

Peki, ümran nedir? Ümran, toplumların bir arada yaşama şekillerini ve ürettikleri değerler bütününü ifade eder. Ancak bu, sadece maddi refah ve bilimsel ilerleme anlamına gelmez. Ümran, bir toplumun kültürel, manevi, ahlaki ve sosyal yapısının bütünüdür. Günümüz medeniyet kavramından farklı olarak, ümran hem bedevi hem de hazari toplumları kapsayan bir kavramdır; yani hem göçebe hem de yerleşik yaşam biçimlerini içine alır. Ümran, kültür ve medeniyetin sentezidir, doğa ile uyumlu bir yaşamı ve insanın fıtratına uygun bir gelişimi ifade eder.

Neden Ümran İlmi Şimdi Daha Önemli?

Bugün, hızla gelişen teknoloji ve bilimsel ilerlemelerle birlikte, toplumların daha “medenileştiği” iddia edilse de bu medenileşmenin beraberinde getirdiği sorunlar açıkça görülmektedir. İnsanoğlu, doğadan uzaklaşarak kendi fıtratına yabancılaşmaya başlamış, bu da derin sosyal ve psikolojik problemlere yol açmıştır. Freud’un da belirttiği gibi, uygar insan, uygarlaştıkça doğasından uzaklaşmaktadır ve bu durum toplumlarda bir hoşnutsuzluk yaratmaktadır. Ümran ilmi ise, toplumların maddi gelişimi ile manevi dengeyi birleştiren bir yaklaşım sunar.

İbn Haldun’un ümran anlayışı, insanın doğasına ve toplumsal yapısına uygun bir gelişme modeli sunar. Bugün, iklim değişikliği, çevre sorunları, sosyal adaletsizlikler ve manevi buhranlarla karşı karşıya olan dünya, İbn Haldun’un bu perspektifine daha çok ihtiyaç duymaktadır. Ümran ilmi, sadece ekonomik ve teknolojik ilerlemeyi değil, toplumun bütünsel gelişimini göz önünde bulundurur. Yani bir toplumun refahı, sadece maddi zenginlik ve bilimsel başarılarla değil, aynı zamanda kültürel, ahlaki ve sosyal yapısının dengesiyle sağlanır.

Ümranlaşma: Sürdürülebilir ve Fıtrata Uygun Bir Gelişim

Modern dünyada, “medeniyet” kavramı genellikle Batı merkezli bir anlayışla, yerleşik hayatın sunduğu maddi refah ve bilimsel başarılarla özdeşleştirilmektedir. Ancak, bu medeniyet anlayışı insanoğlunun doğayla uyumunu göz ardı etmektedir. Ümran ilmi, insanın doğasına aykırı davranmadan medenileşmeyi savunur. Yani, bir toplumun gelişimi, fıtratını ve manevi değerlerini koruyarak olmalıdır. Medenileşme, yalnızca bilimsel ve teknolojik ilerleme anlamına gelmemelidir; aynı zamanda toplumsal ahlak, adalet, kültürel değerler ve çevreye duyarlılık da bu sürecin bir parçası olmalıdır.

Günümüz dünyasında çevre krizleri, insan fıtratına aykırı yaşam tarzları ve toplumsal adaletsizlikler göz önüne alındığında, ümran kavramı modern medeniyet anlayışına alternatif bir bakış açısı sunmaktadır. Bu bakış açısı, sadece teknolojik gelişmelere odaklanmak yerine, insan ve doğa arasındaki dengeyi, toplumların ahlaki yapısını ve kültürel değerlerini de dikkate alarak sürdürülebilir bir gelişim modeli önerir.

Ümran İlmi ve Geleceğe Yön Veren Kavramlar

Bir toplumun gelişmişliğini belirleyen unsurlardan biri, kendi kavramlarını üretebilme yeteneğidir. Medeniyet kelimesi Batı'dan devralınmış ve Türkçeye uyarlanmış bir kavramdır. Oysa İbn Haldun’un geliştirdiği ümran kavramı, Batı medeniyeti yerine, doğaya ve insana uygun bir yaşam tarzını ifade eder. Ümran ilmi, Batı medeniyetinden farklı olarak insanın fıtratını, doğayla olan ilişkisini ve toplumsal ahlakı da göz önünde bulundurur.

Günümüz toplumlarının karşı karşıya olduğu sorunlar göz önüne alındığında, ümran kavramı ve İbn Haldun’un düşünceleri, daha sürdürülebilir ve dengeli bir gelişim modeli sunmaktadır. Toplumların sadece maddi anlamda değil, aynı zamanda manevi ve kültürel açıdan da gelişmesi, geleceğimiz için hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle, ümran ilmini hatırlamak ve toplumların gelişim süreçlerinde bu kavramı rehber edinmek, modern dünyada sürdürülebilir bir toplum inşa etmenin anahtarı olabilir.

Sonuç

İbn Haldun’un ümran ilmi, insanın doğası ve toplumsal yapısı ile uyumlu bir gelişim modelini ifade eder. Toplumların maddi ve manevi dengelerle büyümesi gerektiğini savunan bu anlayış, günümüzün sosyal, ekonomik ve çevresel sorunlarına çözüm olabilecek bir perspektif sunmaktadır. Ümranlaşma, insanın fıtratını ve toplumsal ahlakını koruyarak, doğaya uyumlu ve sürdürülebilir bir medeniyet inşa etmeyi amaçlar. Bugün, toplumların daha adil, dengeli ve sürdürülebilir bir geleceğe adım atmaları için ümran ilmi önemli bir rehber olabilir.



Ekmek Yapımına Yolculuk: 5 Günlük Kurs Programı

1. Gün: Temel Beyaz Ekmek Hamuru ve Zeytinyağlı Hamurlar

İlk günümüzde, klasik beyaz ekmek hamuru yapımıyla başlıyoruz. Yaş maya kullanarak, temel ekmek hamurunu oluşturmayı öğreneceğiz. Bu hamurla birçok farklı ekmek yapabilirsiniz; biz de "fougasse" ve "breadstick" hazırlayacağız. Ayrıca zeytinyağlı hamurdan nefis bir "focaccia" yapacağız. Hamurla ilgili deneyiminiz olsa bile, hamuru işleme ve gluteni geliştirme tekniklerinde ince detayları öğreneceksiniz.

2. Gün: Fransız Ekmeklerine Giriş
İkinci gün, Fransız ekmeklerinin dünyasına adım atıyoruz. İlk olarak baget yapımını öğreniyoruz, ardından çavdar katkılı "Pain de campagne" yapıyoruz. Bu aşamada cıvık hamurlarla başa çıkmayı ve onları doğru yöntemlerle işlemeyi öğreneceğiz. Yapışkan hamurlar artık size zorluk çıkarmayacak!

3. Gün: İtalyan Ekmekleri
Üçüncü gün İtalyan ekmeklerine ayrılmış. Günün yıldızı "ciabatta" olacak. Cıvık yapısı nedeniyle başta zorlayıcı görünen bu ekmek, doğru tekniklerle ele alındığında keyifli hale geliyor. Hamuru geliştirip biçimlendirme süreçlerinde ellerinizle ustalaşacaksınız.

4. Gün: Tatlı Hamurlar ve Ekşi Maya ile Tanışma
Dördüncü gün, hem tatlı hamurlara hem de ekşi maya ekmeklerine giriş yapıyoruz. Zenginleştirilmiş hamur denilen, yağ ve yumurta katkılı iki farklı hamur yapıp, dolgu malzemeleriyle çeşitlendiriyoruz. Ardından ekşi maya ekmek hamurunu hazırlayıp, katlama ve dinlendirme süreçlerini uyguluyoruz.

5. Gün: Ekşi Maya Ekmekleri ve Genel Tekrar
Son gün, ekşi maya ekmeklerini pişiriyoruz ve bagetlerimize son şekillerini veriyoruz. Bugüne kadar öğrendiğimiz tüm teknikleri yeniden gözden geçiriyor ve uygulamalı olarak pekiştiriyoruz. Bu gün, tüm kurs boyunca edindiğiniz bilgilerle kendi ekmeklerinizi mükemmelleştirme yolunda atacağınız adımlara odaklanacağız.

Kurs sonunda, ekmek yapımına dair pratik ipuçları, hamuru işleme yöntemleri ve metodik düşünmenin önemini öğrenmiş olacaksınız. Artık sıra, öğrendiklerinizin ışığında kendi ekmeklerinizi geliştirmekte!


Fare Çuvalı Teorisi: İçsel Barış ve Dışsal Tehditler

Bir Anadolu kasabasında tarım mühendisi olarak çalışan bir adamın, Ankara'ya gitmek üzere trene binmesiyle başlayan bir yolculuk, "Fare Çuvalı Teorisi" adı verilen etkileyici bir metaforla anlatılmaktadır. Yolculuk sırasında, yanında oturan yaşlı bir köylü çiftçi, ayaklarının altında bir çuval taşımaktadır. Mühendis, çuvalın içindekileri merak eder ve çiftçiye sorduğunda, çiftçi bu çuvalın fareler ve sıçanlarla dolu olduğunu ve bunları Ankara'daki Ulusal Araştırma Merkezi'ne satmak üzere yola çıktığını açıklar.

Çiftçi, her çeyrek saatte bir çuvalı çevirip sallayarak farelerin yerleşmelerini engellemeye çalışmaktadır. Çünkü eğer çuvalı uzun süre sallamazsa, fareler ve sıçanlar rahatlayacak ve çuvalı kemirmeye başlayacaktır. Bu durum, çiftçinin zihninde bir strateji oluşturur: Farelerin gerginliklerini artırmak ve içgüdülerini harekete geçirmek, çuvalı unutmalarını sağlamak.

Bu metafor, günümüzde karşılaştığımız iç ve dış tehditlerin güzel bir temsilidir. Ülke olarak huzur ve istikrar hissettiğimiz anlarda, dost ve müttefik stratejik ortaklarımız içten ve dıştan çuvalı sallamakta, toplumsal huzurumuzu bozmaya çalışmaktadır. Bu noktada, manipülasyonlara maruz kalmamak ve içgüdülerimizi yönlendirenlerin ardına düşmemek kritik bir öneme sahiptir.

Toplumlar, bu tür manipülasyonlar karşısında uyanık olmalı ve gerçek tehditlerin farkında olmalıdır. "Çuvalı kemirip delme" gerekliliğini unutmadan, kendi milli ve manevi değerlerimize dönüş yapmalıyız. Besler Şifa olarak, bu bilinçle hareket ederek, doğa ve insan arasındaki dengeyi korumak için çaba gösteriyoruz.

Doğal kaynaklarımızı kullanırken, toplumumuzu bilinçlendirmek ve iç huzuru sağlamak için elimizden geleni yapmalıyız. Bu yolda ilerlerken, bireylerin ve toplumların sağlıklı bir geleceğe adım atması için birlikte çalışmalıyız. Uyan, ülkem, uyan! Titreyin ve kendi özünüze dönün!

© www.beslersifa.com | Her hakkı sağlıklıdır.
Coded by @suleymancetinx | ile yapılmıştır.