Ad

şifa yolu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şifa yolu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Tohum ve Şifa: Doğanın Bilgeliği ile Sağlığınıza Kavuşun

Doğanın bize sunduğu mucizeler arasında en güçlü iyileştiricilerden biri de tohumlar. Her bir tohum, kendisinde saklı olan sonsuz bilgi ve evrensel bilgelikle birlikte bize sağlık, şifa ve içsel denge sunar. Sibiryalı Şaman Anastasya’nın aktardığı bilgilere göre, her tohumun içerisinde insan yapımı hiçbir şeyle kıyaslanamayacak kadar büyük bir bilgi deposu bulunur. Bu bilgi, tohumu doğanın mükemmel bir parçası haline getirir; hangi mineralleri alacağını, ne zaman büyüyeceğini ve kendini nasıl geliştireceğini bilir.

Tohumla kurulan bu özel bağ, sadece fiziksel sağlığımızı değil, zihinsel ve ruhsal iyiliğimizi de destekler. Besler Şifa- Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam ailesi olarak bizler, bu bilgelikten ilham alarak şifa yolculuğunuza katkıda bulunmak için buradayız. Tohumlarla kurulan bu bağlantının şifasını, doğal yaşam alanımızda sizlere sunmayı amaçlıyoruz.

Tohumun Şifası Nasıl Açığa Çıkar?

Anastasya’nın önerdiği yöntemlere göre, bir tohumun sizin için en şifalı hale gelmesi, onunla bilinçli bir etkileşime geçmenizle mümkün olur. İşte bu şifa dolu süreç adım adım nasıl gerçekleşir:

  1. Tohumu Dilinizin Altında Tutun: Her tohum, sizinle ilgili bilgiyi bedeninizden alabilir. Tohumu ekmeden önce birkaç dakika dilinizin altında tutmak, ona vücudunuzla ilgili bilgileri aktarır. Böylece tohum, ihtiyaç duyduğunuz iyileştirici özellikleri daha etkin bir şekilde size sunabilir.

  2. Tohumu Avucunuzda Tutun: Dilinizin altındaki tohumları avucunuza alın ve çıplak ayakla ekim yapacağınız toprağın üzerinde 30 saniye kadar bekletin. Bu temas, toprağın enerjisiyle de birleşerek tohumun şifa bilgisini almasını sağlar.

  3. Tohumu Nefesinizle Isıtın: Avucunuzdaki tohuma hafifçe üfleyin. Nefesinizle tohum arasında bir bağ kurun; artık tohum sizin bilgilerinizi ve iyileştirici özellikleri taşıyan bir güce sahip olacaktır.

  4. Tohumu Güneşle Buluşturun: Tohumu avucunuzda tutarak, 30 saniye boyunca güneş ışığında bekletin. Bu, tohumun doğayla tam uyum içinde olmasını sağlar. Artık tohum, sizin ihtiyaçlarınıza göre en uygun iyileştirici gücü geliştirecek şekilde toprağa ekilmeye hazırdır.

Doğal Tohumlar ile Şifa Yolculuğunuz

Bu yöntemlerle ekilen meyve ve sebzeler, tüketen kişiye özel bir şifa sağlar. Yalnızca bedensel hastalıkları iyileştirmekle kalmaz, yaşlanmayı geciktirir, zararlı alışkanlıklardan kurtulmayı kolaylaştırır, zihinsel kapasiteyi artırır ve iç huzuru destekler. Bitkilerin sunduğu bu doğrudan iyileşme, insan-doğa etkileşiminin büyüsünü deneyimlememizi sağlar.

Besler Şifa olarak, doğal yaşamı destekleyen ürünlerimizle size bu şifa yolculuğunda eşlik ediyoruz. Toprağın gücünü, doğanın bilgeliğini ve bitkilerin iyileştirici özelliklerini keşfetmek için doğal yöntemlerle üretilmiş kozmetik ve şifa dolu yaşam ürünlerimizi keşfedin. Çünkü her tohum, doğanın şifasıdır; ihtiyacımız olan tüm iyileştirici güç ise doğanın bağrında saklıdır.

Tohumlarla sağlıklı, mutlu ve dengeli bir hayat dileyerek, doğanın bu eşsiz hediyelerini yaşamınıza katmanız için sizleri Besler Şifa Ekoköy Evi’ne bekliyoruz.





Kış Aylarında Cilt Bakımı: Kuruluğa Karşı Doğal ve Etkili Çözümler

Kış aylarında cildimiz, soğuk hava ve düşük nem seviyeleri nedeniyle kuruluğa daha yatkın hale gelir. Bu dönemde cildimizin nemli ve yumuşak kalmasını sağlamak için pratik ve etkili bir bakım rutini oluşturmak oldukça önemlidir. Besler Şifa olarak, bitkisel ve doğal ürünlerle cildinizi kış aylarında nasıl koruyabileceğinize dair önerilerimizi paylaşıyoruz.

1. Cildinizi Tanıyın ve İhtiyaçlarına Göre Hareket Edin

Her cilt tipi farklıdır ve ihtiyaçları da buna göre değişir. Kış aylarında cildinizin durumunu gözlemlemek, bakım rutininizi oluşturmanın ilk adımıdır. Dirsekler, dizler ve ayaklar gibi bölgesel kurulukların yanı sıra hassasiyet, sivilce ve batık problemleri de ekstra ilgi gerektirebilir.

2. Duş Alırken Dikkat Edilmesi Gerekenler

Cilt bakımında duşun sıcaklığı büyük bir rol oynar. Çok sıcak su, cildin doğal yağ bariyerini zayıflatabilir ve kuruluğa yol açabilir. Ilık suyla duş almak, cildin nem dengesini korumasına yardımcı olur. Ayrıca, cildi kurutmayan doğal içerikli bir temizleyici kullanmak da önemlidir.

3. Nemlendirme Adımları

Duş sonrası nemlendirme, cildin nemi hapsetmesi için kritik bir aşamadır. Havluyla cildinizi nazikçe kurulayarak hafif nemli bırakın ve ardından şu sıralamayla ürünlerinizi uygulayın:

  • Losyon: Hafif yapılı bir nemlendirici ile başlayın.
  • Krem: Daha yoğun bir nemlendirme için cilt tipinize uygun bir krem kullanın.
  • Yağ: Son olarak, cilde nemi hapsetmek için doğal bir vücut yağı uygulayın.

4. Doğal İçerikler Tercih Edin

Kış bakım rutininizde doğal ve etkili içeriklere yer vermek önemlidir. İşte cildinize iyi gelecek bazı doğal içerikler:

  • Hiyalüronik Asit ve Gliserin: Cildin nem tutma kapasitesini artırır.
  • Shea Yağı ve Jojoba Yağı: Cildi yumuşatır ve nemi cilde hapseder.
  • Skualen ve Seramid: Cilt bariyerini koruyarak hassasiyeti azaltır.
  • Yulaf ve Aloe Vera: Hassasiyeti yatıştırır ve cilt bariyerini güçlendirir.
  • Yeşil Çay: Antioksidan etkisiyle cildi korur ve yatıştırır.

5. Akneye Meyilli Ciltler İçin Öneriler

Akneye yatkın bir cildiniz varsa, yağsız ve gözenekleri tıkamayan ürünler tercih etmelisiniz. Hiyalüronik asit ve skualen gibi içerikler, cilde nem sağlarken gözenekleri tıkamaz.

6. Nazik Eksfoliasyon ile Cildinizi Canlandırın

Haftada 1-2 kez doğal içerikli bir peeling kullanarak ölü derilerden kurtulabilirsiniz. Bu işlem, nemlendiricilerin cilde daha iyi nüfuz etmesini sağlar.

Besler Şifa’nın Önerisi

Kış aylarında cilt bakımınızı doğal ve etkili bir hale getirmek için bitkisel içeriklerle hazırlanan ürünlerimizi keşfedin. Doğal yağlar, nemlendiriciler ve nazik temizleyicilerle kışın zorlu koşullarına karşı cildinizi koruyun. Unutmayın, düzenli bakım ile kış mevsimini sağlıklı, yumuşak ve ışıldayan bir ciltle geçirebilirsiniz.

Doğal güzellik için, Besler Şifa yanınızda!

.......................

BESLER ŞİFA- "Doğallığın tam adresi"

Bitkisel kozmetik, aromaterapi ve kişisel bakım ürünleri, şifalı krem ve aromatik yağlar için bizi takip edebilirsiniz. Tüm ürünlerimiz doğal, bitkisel, helal ve Sağlık Bakanlığı (ÜTS) onaylıdır.

İnstagram Vitrin www.instagram.com/beslersifa

Hepsiburada Mağazası https://www.hepsiburada.com/magaza/besler-sifa

Trendyol Mağazası: https://www.trendyol.com/magaza/besler-sifa-m-872629?sst=0

aZall.com Mağazası: https://www.azall.com/besler-sifa/

Ürün, hizmet ve projelerimizle Ankara Sincan'daki atölyemize bekleriz.



Saç Dökülmesi: Kök Nedenler ve Doğal Çözümler

Saç dökülmesi, çoğu insanın hayatının bir döneminde karşılaştığı bir problemdir. Ancak bu konuda yalnız olmadığınızı bilmek önemlidir. Saç dökülmesi genetik yatkınlıkla bağlantılı olsa da, mesele bundan çok daha karmaşık. Hormonal dengesizlikler, insülin direnci, enflamasyon, besin eksiklikleri ve gıda hassasiyetleri gibi pek çok faktör bu sorunda rol oynayabilir. Kronik stres, yetersiz beslenme ve yaşlanma da saç kaybını hızlandırabilir. Bu nedenle, problemin kök nedenlerine odaklanmak ve doğru müdahalelerde bulunmak oldukça önemlidir.

Saç Dökülmesinin Kök Nedenleri

1. Hormonal Dengesizlikler ve Genetik Faktörler

Saç dökülmesinin en yaygın sebeplerinden biri erkek tipi kelliktir (androjenik alopesi). Bu durum genellikle erkeklik hormonlarıyla, özellikle DHT (dihidrotestosteron) hassasiyetiyle tetiklenir. Kadınlarda ise erkeklik hormonu seviyelerinin artışı, insülin direnci, prediyabet ve polikistik over sendromu (PCOS) gibi problemlerle birlikte saç dökülmesine yol açabilir.

2. Besin Eksiklikleri

Demir eksikliği, saç dökülmesinin yaygın sebeplerinden biridir. Anemi gelişmiş olmasa bile, vücuttaki demir eksikliği saç köklerini olumsuz etkileyebilir. Benzer şekilde, protein eksikliği de saç dökülmesine neden olabilir. Saçların ana yapı maddesi keratin proteini olduğu için yeterli miktarda protein almak çok önemlidir. Vegan beslenen bireylerde özellikle çinko, D vitamini ve B12 eksiklikleri daha sık görülmektedir. Bu vitamin ve minerallerin eksikliği, saç tökülmesini hızlandırabilir.

3. Yaşlanma ve Hormonal Değişiklikler

Yaşlanma, hormon seviyelerinde değişikliklere yol açarak saç dökülmesine neden olabilir. Kadınlarda menopoz döneminde östrojen seviyelerindeki düşüş, saçların incelmesine ve dökülmesine sebep olabilir. Erkeklerde de ilerleyen yaş, hormon seviyelerinde değişikliklere neden olarak saç kaybına katkıda bulunur.

4. Otoimmün Hastalıklar

Otoimmün hastalıklar da saç dökülmesinde etkili olabilir. Bunlardan biri, kelebek hastalığı olarak bilinen lupus hastalığıdır. Bu tür hastalıklar, vücudun kendi dokularına saldırmasıyla saç kaybına neden olabilir.

Doğal Çözümler ve Destekler

Saç dökülmesini azaltmak ve saç sağlığını desteklemek için doğal yöntemler ve beslenme alışkanlıklarında yapılacak değişiklikler oldukça etkili olabilir:

  1. Beslenme Düzeni:

    • Yeterli miktarda protein, çinko, demir, D vitamini, B12 vitamini ve biotin alın.

    • Omega-3 yağ asitleri içeren gıdalar tüketin (balık, ceviz, keten tohumu).

    • Antioksidan açısından zengin sebze ve meyveleri diyetinize ekleyin.

  2. Stres Yönetimi:

    • Meditasyon, yoga veya nefes egzersizleri gibi stres azaltıcı teknikler uygulayın.

    • Uyku düzenine dikkat edin ve yeterli uyku aldığınızdan emin olun.

  3. Bitkisel Destekler:

    • Saç derisini beslemek ve kan dolaşımını artırmak için hindistancevizi yağı, biberiye yağı ve argan yağı gibi doğal yağları kullanabilirsiniz.

    • Aloe vera jeli, saç derisini yatıştırır ve saç köklerini destekler.

  4. Takviyeler:

    • Kolajen, keratin, biotin ve D vitamini gibi takviyeler kullanın.

    • Vegan bireyler için B12 vitamini özellikle önemlidir.

  5. Saç Bakımı:

    • Saçlarınızı nazikçe tarayın ve çok sıkı toplamayın.

    • Kimyasal içerikli şampuanlar yerine doğal içerikli şampuanlar tercih edin.

Son Söz

Saç dökülmesi karmaşık bir sorun gibi görünse de, problemin kök nedenlerini anlamak ve doğru adımlar atmak çözüm yolunda çok önemlidir. Besler Şifa-Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam olarak, doğal çözümler sunuyoruz.

.......................

BESLER ŞİFA- "Doğallığın tam adresi"

Bitkisel kozmetik, aromaterapi ve kişisel bakım ürünleri, şifalı krem ve aromatik yağlar için bizi takip edebilirsiniz. Tüm ürünlerimiz doğal, bitkisel, helal ve Sağlık Bakanlığı (ÜTS) onaylıdır.

İnstagram Vitrin www.instagram.com/beslersifa

Hepsiburada Mağazası https://www.hepsiburada.com/magaza/besler-sifa

Trendyol Mağazası: https://www.trendyol.com/magaza/besler-sifa-m-872629?sst=0

aZall.com Mağazası: https://www.azall.com/besler-sifa/

Ürün, hizmet ve projelerimizle Ankara Sincan'daki atölyemize bekleriz.



Avrupa'da Tarımsal Endişeler ve Türkiye için Çıkarılacak Dersler

 Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in açıkladığı AB-MERCOSUR serbest ticaret anlaşması, 20 yılı aşkın müzakerelerin ardından 6 Aralık 2024 tarihinde imzalanarak önemli bir dönüm noktası oldu. 780 milyon kişiyi kapsayan dünyanın en büyük serbest ticaret alanlarından birini yaratacak olan bu anlaşma, Avrupa Birliği içinde tarım sektörü ve çevresel etkiler konusunda ciddi tartışmalara yol açtı. Fransa'nın direnci ve tarımsal endişeler, Türkiye gibi tarımsal potansiyele sahip ülkeler için önemli dersler içeriyor. Besler Şifa olarak bu süreci değerlendirerek tarımsal üretim, çevresel sürdürülebilirlik ve yerel üreticiyi destekleme konularına odaklanıyoruz.


Fransa Neden Direniyor?

Fransa'nın AB-MERCOSUR anlaşmasına karşı çıkışının temel nedeni, MERCOSUR ülkelerinin tarımsal ihracat gücünün AB'nin tarım sektörüne tehdit oluşturacağı endişesidir. Özellikle Brezilya ve Arjantin gibi ülkelerin düşük maliyetli ve geniş çaplı tarımsal üretimi, Fransa’nın kaliteli ancak maliyetli tarım ürünleriyle rekabetini zorlaştırıyor.

Fransız çiftçilerin endişesi sadece ekonomik değil, aynı zamanda çevresel ve sağlık standartlarına dayanıyor. AB'nin sıkı düzenlemelerine karşılık, MERCOSUR ülkelerinden gelen ürünlerin daha esnek düzenlemelere tabi olması, bu ürünlerin AB pazarına girişini kolaylaştırırken yerel üreticiyi zorluyor. Ayrıca Brezilya’nın Amazon Ormanları’ndaki çevresel politikaları, AB’nin Yeşil Mutabakat hedefleriyle çelişiyor ve Fransa’nın direncini artırıyor.


AB Tarım Ülkeleri İçin Riskler

AB-MERCOSUR anlaşması, tarımsal üretime dayalı ekonomilere sahip ülkeler için ciddi riskler taşıyor. Fransa, İtalya, İspanya ve Yunanistan gibi ülkelerde küçük çaplı tarım yapan çiftçiler, MERCOSUR’dan gelen düşük maliyetli ürünlerle rekabet etmekte zorlanabilir. Bu durum, tarımsal istihdamın azalması ve kırsal ekonomilerin zayıflaması gibi sorunları beraberinde getirebilir.

Çevresel ve sağlık standartları açısından da riskler mevcut. MERCOSUR’dan gelen ürünlerin, AB’nin katı standartlarına uymaması tüketici güvenini zedeleyebilir. Örneğin, Brezilya’dan ithal edilen et ve soya ürünlerinin, ormansızlaşma ve tarım ilacı kullanımı gibi çevresel sorunlarla gündeme gelmesi AB kamuoyunda tepki yaratıyor.


Türkiye İçin Çıkarılacak Dersler

Besler Şifa olarak, Türkiye’nin bu süreçten çıkarabileceği dersleri değerlendiriyoruz:

  1. Tarımsal Üretimde Verimlilik ve Teknoloji:
    Türkiye, tarımda verimliliği artıracak teknolojilere yatırım yapmalı ve çiftçilerin üretim maliyetlerini düşürecek destek mekanizmaları geliştirmelidir.

  2. Yerel Üreticiyi Koruma:
    Türkiye, serbest ticaret anlaşmaları yaparken tarım ve hayvancılık gibi hassas sektörlerini koruyacak politikalar oluşturmalıdır. Çevresel ve sağlık standartlarının korunması, hem tüketici güveni hem de yerli üreticinin rekabet gücü açısından kritik öneme sahiptir.

  3. Çevresel Sürdürülebilirlik:
    Dünya pazarlarında yer bulmak için çevre dostu üretim standartlarını benimsemek gereklidir. AB’nin talep ettiği çevre dostu standartlara uygun üretim, Türkiye’nin rekabet avantajını artırabilir.

  4. Yerli Üretimin Teşviki:
    Yerel üreticiyi destekleyen politikalarla iç piyasada yerli ürünlere olan talep artırılabilir. Aynı zamanda ihracat kapasitesinin geliştirilmesi, Türkiye’nin küresel pazardaki yerini güçlendirecektir.

  5. Tüketici Bilinci ve Eğitim:
    Tüketici bilincini artırarak, yerel ve kaliteli tarım ürünlerine yönelimi teşvik etmek, tarımsal üretimin sürdürülebilirliği açısından önemlidir.


Sonuç

AB-MERCOSUR anlaşması, küresel ticaretin dinamiklerini değiştirirken, Türkiye gibi ülkeler için de tarımsal sürdürülebilirlik ve rekabetçi politikalar geliştirmenin önemini ortaya koyuyor. Besler Şifa olarak, yerli üreticiyi destekleyen ve çevresel sürdürülebilirlik ilkelerini benimseyen bir yaklaşımı savunuyoruz. Tarımsal üretimin korunması, ekonomik bağımsızlık ve gıda güvenliğinin temel taşıdır.

Bu anlaşmadan çıkarılacak derslerle, Türkiye’nin tarım sektöründe daha güçlü ve sürdürülebilir bir geleceğe adım atabileceğine inanıyoruz.



Ticaretin Dönüşen Yüzü

Pasajda Yerin Olsun, AVM’de Yerin Olsun, E-Pazar Yerlerinde Yerin Olsun

Ticaretin tarihine baktığımızda, insanların ürünlerini satmak ve alışveriş yapmak için bir araya geldikleri yerlerin her zaman sosyal ve ekonomik hayatın merkezi olduğunu görürüz. Eski çağlarda bu yerler köy meydanları, hanlar veya şehirlerin önemli pazar alanlarıydı. Günümüzde ise bu fiziksel alanlar yerini, teknolojinin hızla ilerlemesiyle birlikte dijital platformlara bırakıyor. “Pasajda yerin olsun” anlayışıyla başlayan küçük esnafın hikayesi, AVM'lerin yükselişiyle yeni bir boyut kazanmış, bugün ise e-pazar yerlerinin hakimiyetiyle tamamen farklı bir çehreye bürünmüştür.

Pasajdan AVM’ye: Alışveriş Kültürünün Değişimi

Bir zamanlar pasajlar, özellikle küçük işletmelerin hem toplulukla bağ kurduğu hem de geçimlerini sağladığı yerlerdi. Pasajlarda dolaşmak, farklı esnaflarla sohbet etmek ve ürünleri incelemek sosyal bir deneyim sunardı. Ancak 90’lı yıllardan itibaren AVM’lerin hayatımıza girmesiyle bu dinamik değişti. AVM’ler, alışverişi bir “deneyim” haline getirdi. Tek bir çatı altında alışveriş, eğlence ve yeme-içme imkanlarını birleştirerek tüketicilere konforlu bir ortam sundu. Bu durum, küçük esnafın daha büyük rekabetlerle karşılaşmasına neden oldu.

E-Pazar Yerleri: Ticaretin Yeni Merkezi

Son 10 yılda ticaretin merkezi artık dijital platformlara kaydı. N11, Hepsiburada, Trendyol gibi e-pazar yerleri, işletmelere fiziksel bir dükkana ihtiyaç duymadan milyonlarca tüketiciye ulaşma imkanı sunuyor. Özellikle pandemi süreci, bu dönüşümü hızlandırarak online alışverişin hayatımızdaki yerini sağlamlaştırdı. Artık “e-pazar yerlerinde yerin olsun” demek, bir işletme için neredeyse zorunlu hale geldi.

E-pazar yerleri, girişimcilere düşük maliyetle geniş bir kitleye ulaşma fırsatı sunarken, tüketicilere de farklı ürünleri karşılaştırma ve kolayca satın alma imkanı tanıyor. Ancak bu dijital dönüşüm, beraberinde yeni zorluklar da getiriyor. Artan rekabet, dijital pazarlama stratejilerinin önemini artırırken, müşteri memnuniyetini sağlamak ve online mağazaların sürdürülebilirliğini korumak için sürekli bir yenilik gerekiyor.

Sonuç: Dönüşen Ticarette Yerini Al

Pasajdan AVM’ye, oradan da e-pazar yerlerine uzanan bu ticaret yolculuğu, değişimin kaçınılmaz olduğunu gösteriyor. Gelenekselden dijitale evrilen bu süreçte, esnafın ve işletmelerin en önemli stratejisi değişime ayak uydurmak ve yeniliklere açık olmak olmalıdır. Günümüz ticaret dünyasında başarı, sadece fiziksel bir dükkana sahip olmakla değil, dijital dünyada da güçlü bir varlık göstermekle mümkün hale geldi.

Bugün bir işletme sahibi olarak sorulması gereken soru şudur: “Benim yerim nerede?” Cevap artık çok net: Hem dijital hem fiziksel platformlarda yerinizi alarak müşterilerinize her kanaldan ulaşmalısınız. Çünkü ticaretin geleceği, değişime ayak uydurabilenlerin elinde şekilleniyor.



Gül Sirkesinin Faydaları

Gül sirkesi, doğal şifa kaynağı olarak pek çok faydaya sahip olan, geleneksel kullanım alanlarıyla dikkat çeken bir üründür. Hem içeriğindeki besin öğeleriyle hem de cilt ve vücut üzerindeki etkileriyle birçok sağlık sorununa çözüm sunar. İşte gül sirkesinin Besler Şifa- Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam için öne çıkan faydaları:

Zayıflama ve Metabolizma Desteği

Gül sirkesi, metabolizmayı hızlandırarak vücudun yağ yakımını destekler. Düzenli kullanımda zayıflama sürecine yardımcı olur ve doğal bir iştah kesici özelliği ile fazla kalori alımını engeller. Sabah ve akşam bir kaşık gül sirkesi, yarım bardak su ile karıştırılarak içildiğinde kilo alımını önleyebilir ve sağlıklı bir şekilde zayıflamanıza yardımcı olur.

Cilt Bakımı ve Sıkılaştırıcı Etki

Cilt üzerinde tonik olarak kullanıldığında, gül sirkesi cildin parlaklığını artırır ve sivilce ile akne izlerini azaltır. Ayrıca, ciltteki lekeleri yok eder ve cildin sıkılaşmasını sağlar. Gergin, berrak ve sağlıklı bir cilt görünümüne kavuşmanıza yardımcı olur.

Ağız ve Diş Sağlığına Destek

Gül sirkesi, diş etlerini güçlendirmekte ve ağız sağlığını iyileştirmekte etkilidir. Diş eti çekilmesi gibi sorunlara karşı doğal bir çözüm sunar. 1 yemek kaşığı gül sirkesi, 1 su bardağı ılık suya eklenerek gargara yapılabilir, böylece diş etleri güçlenir ve ağız sağlığı korunur.

Ateş Düşürme ve Baş Ağrısı İyileşmesi

Gül sirkesi, geleneksel olarak ateşi düşürmek ve baş ağrılarını hafifletmek için kullanılmıştır. Pamuklu bir beze dökülen gül sirkesi, hasta bireylerin alnına, başına ve bileklerine uygulanarak ateşi düşürür ve ağrıyı hafifletir.

Sindirim Sistemi ve Hazmı Kolaylaştırır

Gül sirkesi, hazmı kolaylaştırarak sindirim sisteminin düzenli çalışmasına yardımcı olur. Ayrıca salatalarda kullanılabilir ve diğer yiyecekler ile birlikte rahatlıkla tüketilebilir.

Cilt Sorunları ve Bebek Bakımı

Sivilce ve akne lekeleri için etkili bir tonik olarak kullanılan gül sirkesi, aynı zamanda bebeklerin pişik sorunlarına da iyi gelir. Doğal formülü sayesinde cilt üzerinde nazik bir etki bırakır ve rahatlık sağlar.

Besler Şifa- Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam olarak, doğanın sunduğu bu şifalı ürünleri sizlere sunarak sağlıklı ve doğal yaşam tarzınızı destekliyoruz. Gül sirkesi, hem vücudunuza hem de cildinize doğal bakım sağlayan mükemmel bir çözüm! 🌸



Sarı Kantaron Yağının Faydaları

Sarı kantaron yağı, doğanın sunduğu en değerli şifalı bitkilerden biridir ve faydaları saymakla bitmez. Alternatif tıbbın önemli bir parçası olarak, pek çok rahatsızlığın tedavisinde kullanılır. Sarı kantaron yağı, bilimsel araştırmalara konu olmuş ve doğal tedavi yöntemleri arasında kendine sağlam bir yer edinmiştir. Peki, sarı kantaron yağı ne işe yarar? İşte sarı kantaron yağının sağlığa faydaları:

Cilt Bakımında Mucizeler Yaratır

  • Cilt hücrelerini yeniler: Sarı kantaron yağı, ciltteki hücre yenilenmesini hızlandırır ve cildin sağlıklı bir şekilde onarılmasına yardımcı olur.
  • Yaşlanmayı geciktirir: Ciltteki ince çizgileri ve kırışıklıkları azaltarak yaşlanma belirtilerinin önüne geçer, cildin daha genç ve canlı görünmesini sağlar.
  • Pürüzsüz ve parlak cilt: Düzenli kullanımda ciltteki pürüzleri giderir, cildi yumuşatarak daha parlak ve sağlıklı bir görünüm kazandırır.
  • Enfeksiyonlarla mücadele eder: Sarı kantaron yağı, bakteriler, virüsler ve mantarlar gibi mikroorganizmalarla savaşarak ciltteki enfeksiyonların iyileşmesini hızlandırır.
  • Deri enfeksiyonlarını tedavi eder: Özellikle ayak mantarı, herpes virüsü kaynaklı yaralar ve diğer cilt enfeksiyonlarını iyileştirici etkisi vardır.
  • Akne izlerine karşı etkilidir: Akne sonrası kalan izlerin giderilmesine yardımcı olur, ciltteki leke ve izlerin görünümünü azaltır.
  • Pişik ve egzama tedavisinde faydalıdır: Ciltteki tahrişleri ve egzama gibi sorunları iyileştirerek rahatlama sağlar.

İç Organlar İçin Koruma Sağlar

  • Sindirim sistemini düzenler: Sarı kantaron yağı, sindirimi hızlandırarak sindirim sistemi sağlığını destekler.
  • Böbrekleri korur: Böbrekleri güçlendirir, vücuttan toksinlerin atılmasına yardımcı olur ve böbrek sağlığını destekler.

Saç Sağlığına Yarar

  • Saç sağlığını destekler: Vitamin ve mineraller açısından zengin olan sarı kantaron yağı, saç köklerini besleyerek sağlıklı saçların büyümesine yardımcı olur.
  • Kepek ve pullanmayı giderir: Saç derisindeki kepek ve pullanmayı tedavi eder, saç derisini besler ve rahatlatır.
  • Saç dökülmesini önler: Saç dökülmesine karşı etkilidir ve saçın güçlenmesine yardımcı olur.

Besler Şifa- Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam olarak, doğanın sunduğu bu eşsiz yağları, cildinizin ve vücudunuzun ihtiyaçlarına göre özenle hazırlıyor ve doğal güzelliğinizi korumanız için size sunuyoruz. Sarı kantaron yağı, doğal bakım rutinlerinizin vazgeçilmezi olabilir. Doğal şifa için Besler Şifa'yı tercih edin! 🌿



2024 Promosyon Dönemi: Doğal Yaşamın ve Bitkisel Güzelliğin Yükselişi

2024 promosyon dönemi, değişen tüketici davranışları ve doğallığa yönelen artan taleple, bitkisel kozmetik ve doğal yaşam ürünleri sunan markalar için benzersiz fırsatlar sunuyor. Besler Şifa olarak, bu dönemde hem çevre dostu hem de sağlıklı yaşamı teşvik eden ürünlerimizle öne çıkmaya kararlıyız. Bu yazıda, promosyon sezonunun temel trendlerini ve bu fırsatları değerlendirmenin yollarını sizlerle paylaşacağız.

1. Mobil Alışveriş ve Doğal Ürünlere Erişim Kolaylığı

Mobil alışveriş, doğallık arayışındaki tüketicilerin en çok tercih ettiği yöntemlerden biri haline geldi. 2023'teki Black Friday alışverişlerinin yüzde 50'sinden fazlasının mobil cihazlardan yapılmış olması, bu trendin daha da güçleneceğini gösteriyor. Besler Şifa olarak, mobil dostu web sitemizle kolay gezilebilir, hızlı yüklenen ve güvenli ödeme seçenekleri sunan bir alışveriş deneyimi sağlamaya özen gösteriyoruz. Bu, müşterilerimizin doğal kozmetik ürünlerine her yerden rahatça ulaşabilmelerini mümkün kılacaktır.

2. Sezona Erken Başlamak ve Bilinçli Tüketici Taleplerine Cevap Vermek

Tüketiciler, artık daha erken dönemlerde fırsatları araştırmaya ve bilinçli seçimler yapmaya başlıyorlar. Besler Şifa olarak, promosyon sezonu başlamadan önce cazip indirimler sunmaya ve stoklarımızı hazırlamaya dikkat ediyoruz. Müşterilerimize bitkisel yağlar, doğal kremler ve aromaterapi ürünlerimizle bu dönemin ruhuna uygun sağlık ve güzellik çözümleri sunmayı hedefliyoruz.

3. Kişiselleştirilmiş Doğal Bakım Önerileri ile Müşterilere Değer Katmak

Doğal yaşamın öncüsü olarak, her müşterimizin kendine has ihtiyaçlarını anlıyor ve kişisel bakım önerilerimizi bu doğrultuda sunuyoruz. Araştırmalar, tüketicilerin yüzde 88'inin kişiselleştirilmiş öneriler beklediğini gösteriyor. Besler Şifa, müşterilerimizin geçmiş siparişlerini ve kişisel tercihlerine uygun önerilerde bulunarak doğal yaşam ürünlerimizle kişiye özel bakım rutinleri oluşturmaya önem veriyor.

4. Doğal Ürünlerle Planlanmamış Alışverişlerin Gücünü Keşfetmek

Doğal kozmetik ve yaşam ürünlerine olan ilgi arttıkça, tüketicilerin anlık kararlarla ürünlerimizi tercih etmeleri de yaygınlaşıyor. Araştırmalara göre, tüketicilerin yüzde 52'si plansız alışverişlerinde fiyatın en önemli faktör olduğunu belirtiyor. Besler Şifa olarak, rekabetçi fiyatlandırmamız ve kalitesiyle öne çıkan ürün seçeneklerimizle bu eğilimi avantaja çeviriyoruz. Özellikle bitkisel içerikli ürünlerimizle hem sağlığa hem de bütçeye uygun çözümler sunuyoruz.

5. Gelişmiş Etkileşim ve Yeniden Hedefleme Stratejileri

Bitkisel yaşam ürünlerimizi daha geniş kitlelerle buluşturmak için yeniden hedefleme kampanyaları yürütmek, promosyon döneminin başarı anahtarlarından biridir. Sepetini terk eden müşterilere özel teklifler sunarak onları geri kazanmak ve ilgilerini gerçek alışverişe dönüştürmek üzerine çalışıyoruz. Yeniden hedefleme stratejileri, Besler Şifa'nın doğadan ilham alan ürünlerini yeni müşterilerle buluşturmanın en etkili yollarından biri.

6. Yeni Müşteri Kazanımı ve Doğal Yaşam Farkındalığı

Besler Şifa olarak, doğal yaşamı destekleyen ürünlerimizle yeni müşterilere ulaşmak için sürekli büyümeye odaklanıyoruz. Potansiyel müşterilerle doğal kozmetik çözümlerimizi tanıştırmak için kampanyalar ve tanıtımlar düzenliyoruz. Yüksek potansiyelli kullanıcılarla etkileşim kurarak, bitkisel içerikli ürünlerimizin faydalarını daha geniş kitlelere sunmayı hedefliyoruz.

7. Markamızın Farkındalığını Artırmak ve Doğal Yaşam Tutkusunu Paylaşmak

Promosyon döneminde, bitkisel kozmetik ürünlerimizin kalitesini ve doğal yaşam felsefemizi vurgulayan kampanyalarla müşterilerimize dokunuyoruz. İlgili video ve görsel içeriklerle, markamızın doğallık ve sürdürülebilirlik üzerine kurulu değerlerini yeni kitlelere tanıtmayı amaçlıyoruz.

8. Veriye Dayalı Kararlar ve Optimizasyon Stratejileri

Besler Şifa olarak, veri analizi ve optimizasyonu işimizin merkezine koyuyoruz. Kampanyalarımızın performansını yakından izleyerek sürekli olarak iyileştirmeler yapıyor ve geçmiş promosyon dönemlerinden elde ettiğimiz verilerle gelecekteki stratejilerimizi şekillendiriyoruz. Bu sayede müşterilerimize her zaman en iyi deneyimi sunmayı hedefliyoruz.

Sonuç: 2024 Promosyon Dönemine Hazır Mısınız?

Besler Şifa olarak, 2024 promosyon dönemine doğal kozmetik ürünlerimizle ve sağlıklı yaşam çözümlerimizle güçlü bir şekilde hazırlanıyoruz. İster mobil alışverişte, ister kişiselleştirilmiş önerilerde, isterse de yeni müşteri kazanımında olsun, bu dönemi en iyi şekilde değerlendirmek için stratejilerimizi geliştirdik. Doğadan gelen güzellik ve sağlık ürünlerimizi bu fırsatlarla buluşturmak için sabırsızlanıyoruz.

Unutmayın, Besler Şifa olarak her zaman sağlıklı yaşamı ve doğal güzelliği sizlere sunmayı hedefliyoruz. Müşterilerimizle kurduğumuz bağları güçlendirerek, birlikte sağlıklı ve doğal bir geleceğe adım atıyoruz.



Sürdürülebilirlik ve Küresel Sınır Değerler: Geleceğimiz İçin Hedefler

Dünyanın belirlediği sınır değerleri, insan faaliyetlerinin çevresel etkilerini minimize etmek amacıyla kritik öneme sahiptir. Günümüzde, sürdürülebilir kalkınma amaçları, bu sınır değerlerinin belirlenmesi için bir dizi gösterge ve parametre sunmaktadır. Bu göstergeleri anlamak, çevresel sağlığımızı korumak ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak adına elzemdir. Bu bağlamda, "Neyiz ve bu hal neyin nesi?" sorularını sorarak kendimizi değerlendirebiliriz.

İlk belirlenen parametreler, aşağıdaki gibi önemli çevresel faktörleri içermektedir:

  1. İklim Değişikliği: Küresel sıcaklık artışını kontrol altında tutmak, iklim değişikliğinin etkilerini minimize etmek için kritik bir hedeftir.
  2. Biyoçeşitlilik Kaybı: Biyolojik çeşitliliğin korunması, ekosistemlerin sağlıklı işleyişi için gereklidir. Türlerin yok olması, ekosistemlerin dengesini tehdit eder.
  3. Azot Döngüsü: Azot döngüsündeki dengesizlikler, tarımsal üretkenliği ve ekosistem sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir. Azot ve fosfor döngüleri arasındaki etkileşimler, bu alanlarda dikkatle izlenmelidir.
  4. Fosfor Döngüsü: Fosfor, tarımsal üretim için önemli bir besin maddesidir, ancak aşırı kullanım, su kirliliğine yol açabilir.
  5. Stratosferdeki Ozon Azalması: Ozon tabakasının korunması, UV radyasyonuna karşı korunma ve iklim dengesinin sağlanması için hayati öneme sahiptir.
  6. Okyanus Asitlenmesi: Karbondioksit emilimi nedeniyle okyanusların asitlenmesi, deniz yaşamını tehdit eden önemli bir sorundur.
  7. Küresel Tatlı Su Kullanımı: Tatlı su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı, hem insan sağlığı hem de ekosistem sağlığı için kritik öneme sahiptir.
  8. Arazi Kullanımındaki Değişim: Tarımsal ve kentsel alanların dönüşümü, doğal habitatları tehdit edebilir.
  9. Atmosferik Aerosol Yükü: Aerosol seviyeleri, hava kalitesini ve iklimi etkileyen önemli faktörlerdirr.
  10. Kimyasal Kirlilik: Endüstriyel ve tarımsal kimyasalların çevreye salınımı, ekosistemler ve insan sağlığı üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir.

Bu parametrelerin her biri, hem bireyler hem de toplumlar için sürdürülebilirlik hedefleri belirlemenin temel taşlarını oluşturur. Besler Şifa olarak, çevresel etkilerimizi minimize etmek ve sürdürülebilir uygulamaları benimsemek adına bu göstergelere odaklanıyor; doğal yaşamın korunmasına ve gelecek nesillere daha sağlıklı bir dünya bırakılmasına katkıda bulunmayı amaçlıyoruz.



Antalya Tarım Fuarı: İnovasyon ve İşbirliği Fırsatları

Geçtiğimiz günlerde Antalya'da düzenlenen Tarım Fuarı'na katılarak, projemizi ziyaretçilere sunma ve tarım yatırımcılarıyla birebir görüşme imkanı bulduk. Bu etkinlik, tarım sektöründeki yenilikleri keşfetmek ve işbirlikleri kurmak için mükemmel bir platform sundu.

Fuar alanında dikkat çekici birçok stand bulunuyordu. Özellikle, sera, sulama, tohum-fide-fidan, bitki besleme ve bitki koruma gibi alanlardaki yenilikler, tarımın geleceği açısından umut verici gelişmeleri temsil ediyordu. Ayrıca, tarımsal hizmetler sunan firmaların standları, tarımsal analiz ve araştırma laboratuvarları, belgelendirme ve paketleme konularında sağladıkları katkıları gözler önüne seriyordu.

Tarım yatırımcılarıyla gerçekleştirdiğimiz ikili görüşmeler, işbirlikleri için önemli fırsatlar sundu. Tarımsal bankacılık ve finans alanında sundukları hizmetler, sürdürülebilir projelerin finansmanı açısından değerlendirilebilirken, akıllı tarım ve teknolojileri ile ilgili yenilikler, tarım süreçlerinin verimliliğini artırma potansiyeline sahip.

20 Kasım'da kapılarını açan ve sektördeki son yenilikleri keşfetme imkânı sağlayan GROWTECH. ANTALYA, 4 gün boyunca 135 ülkeden gelen ziyaretçilerini, 285 'i uluslararası olmak üzere 684 katılımcı ile buluşturarak global iş birliklerine ivme kazandırdı. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Antalya ve Türkiye ekonomisine önemli bir katkı sağlayan GROWTECH. ANTALYA, tarım sektöründe öncü ülkelerin inovasyon ve teknolojilerinin sergilendiği bir buluşma noktası oldu. 

Fuar ayrıca, basın ve medya ile kamu kurum ve kuruluşları, büyükelçilikler ve derneklerin katılımıyla sektörün tüm paydaşlarının bir araya gelmesine olanak sağladı. Eğitim alanında da okullar, liseler ve üniversitelerin temsilcileri, tarımsal eğitim ve araştırmaların önemini vurguladı. Keşfetmek, büyütmek ve kazanmak için 19-22 Kasım 2025'te görüşmek üzere!

Besler Şifa olarak, bu tür etkinliklere katılarak sektörün dinamizmini takip etmekte ve yenilikçi yaklaşımlar geliştirmekte kararlıyız. Tarım alanında işbirlikleri kurarak, doğal kaynakları daha verimli kullanmayı ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmeyi hedefliyoruz. Gelecekte, bu fuar gibi platformlarda yer alarak, projelerimizi daha geniş kitlelerle buluşturmayı ve sektördeki etkimizi artırmayı sürdüreceğiz.



Azerbaycan’ın Şifalı Yiyecekleri ve Gelenekleri

Azerbaycan mutfağı, zengin çeşitliliği ve sağlık üzerindeki olumlu etkileri ile bilinir. Elçibey’in yaşadığı dönemde olduğu gibi günümüzde de Azerbaycan halkı, sağlıklı beslenme geleneklerini sürdürmektedir. Bu bağlamda, bazı şifalı yiyecekler ve içecekler şunlardır:

  • Şalgam: Şalgam suyu, özellikle kış aylarında tüketilen ve bağışıklık sistemini güçlendiren bir içecektir. İçeriğindeki vitaminler ve mineraller sayesinde sindirim sistemine de fayda sağlar.

  • Döner: Azerbaycan döneri, kuzu etinin baharatlarla marine edilip, şişte pişirilmesiyle hazırlanan lezzetli bir yemektir. Protein açısından zengin olup, kas sağlığına katkıda bulunur.

  • Bal: Azerbaycan’da üretilen doğal ballar, birçok hastalığın tedavisinde ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde etkilidir. Özellikle çörek otu ve propolis ile harmanlanmış ballar, sağlık açısından oldukça değerlidir.

  • Çay: Azerbaycan çayı, geleneksel bir içecek olup, genellikle taze nane veya kekik ile servis edilir. Sindirim sistemini rahatlatarak, stresi azaltmaya yardımcı olur.

  • Zerdeçal: Bu baharat, anti-inflamatuar özellikleri ile bilinir. Azerbaycan mutfağında çeşitli yemeklerde kullanılarak sağlık açısından birçok fayda sağlamaktadır.

Azerbaycan halkı, yalnızca yiyecekleri değil, aynı zamanda geleneksel sağlık ritüellerini de yaşatmaktadır. Örneğin, düğünlerde ve özel günlerde sunulan şekerli süt, misafirlere ikram edilen sağlıklı bir içecektir. Ayrıca, hastalık dönemlerinde hazırlanan bitkisel çaylar ve şifalı karışımlar, halk arasında yaygın olarak kullanılmaktadır.

Elçibey'in yaşamı ve Azerbaycan'ın kültürel zenginlikleri, sağlık ve beslenme konusunda köklü gelenekleri yansıtmaktadır. Bu gelenekler, hem bireylerin hem de toplumun sağlıklı yaşam biçimlerini sürdürmesine katkıda bulunmaktadır.

Elçibey'in kısa hayatı

Nahçıvan'da bulunan kaleki Köyü'nün Halil Yurdu yaylasında 24 Haziran 1938 yılında dünyaya geldi. Şimdiki Bakı Üniversitesi Şarkşunaslık yani Doğubilimciliği Fakültesi Arap dili ve edebiyatı bölümünü tamamladı. 

Mısır'da tercümanlık görevinden sonra Asya ve Afrika ülkeleri tarihi kürsüsünde (Tolunoğulları Devleti tez konusu) dersler vermeye başladı. Daha sonra 41 yaşında 1979'da Halime hanımla evlendi ve Çilenay kızı, Erturgut oğlu dünyaya geldi. El yazmaları enstitüsünde 1980 çalışma hayatına devam etti. Bir yandan dernek gibi hareketlerle siyasi çalışmalar yaptı mesela 1988 yılında açık havada yaptığı konuşmada; "Azerbaycan ülkemiz Rus ve Fars emperyalizmi tarafından ikiye bölünerek köle bir milletin yurduna çevrildi. Tarihte Şah İsmail tanırsınız topraklarımızı birleştirerek bir buçuk milyon kilometrekare toprağı Malik büyük Azerbaycan Devleti'ni kurmuştu" dedi.

Ilk Azerbaycan Devleti (1918-1920) kurucusu Mehmet Emin Resulzade ve İsmail Gaspıralı takip etmiş milli bir ülkü çerçevesinde yürümüş, 'Bey' lakabıyla Azerbaycan lideridir başka bir tabirle azatlık Meydanı'nın Piri ve Aksakallı sıdır. 1993'te cumhurbaşkanı olması hasebiyle Sovyetler Birliği dağılmasından sonra ilk reisi Cumhurdur. 

Cumhurbaşkanlığından (1993), vefatına (22 Ağustos 2000) kadar Güney Azerbaycan'ın ve mevcut Kuzey Azerbaycan'ın birleştirme ve Tebriz Başkentligi'nde Büyük Azerbaycan devletini kurma arzusuyla yaşamıştır.

Kendi tabiriyle Azerilerin 73 yıllık bağımsızlık arzunu rüşvet ve Rus yanlısı komutan ve valiler akamete uğratmıştır, demiştir. 17 Haziran 1993'te Gence isyanıyla düşürülmüştür. Yine kendi tabiriyle, "İsyanın 6 ilçeye ve bir milyon vatandaşın mülteci olacağını bilseydim görevimden kesinlikle ayrılmazdım", demiştir.

Kaynak;

Elçibey, Uğur Güler Ötüken Yayınları 2006 İstanbul

Besler Şifa, Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam Ürünlerini;

Şifanız daim olsun. 



BRICS'in Yükselişi: Küresel Diplomasinin Yeni Dinamikleri

Çin, uzun yıllar içinde bulunduğu Maocu ideolojik sınırları aşarak küresel ekonomiye adım attı ve 2001’de Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) katılarak bu süreci hızlandırdı. Çin’in dünyaya açılması ve Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte yepyeni bir dünya düzeni şekillendi. Bu tarihi değişim, günümüzde Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan oluşan BRICS ülkelerinin yükselişiyle somutlaşıyor.

BRICS’e baktığımızda, Çin’in dominant pozisyonunun dikkat çektiğini görüyoruz. Ekonomik olarak diğer BRICS ülkelerinin çok üzerinde bir güce sahip olan Çin, bu işbirliği üzerinden küresel etkisini daha da derinleştirme potansiyeline sahip. Çin’in, özellikle bu işbirliğiyle stratejik bölgelerdeki varlığını ve ticaret yollarını güvence altına almayı hedeflediği de bazı analizlerde öne sürülüyor. Henüz Şangay İşbirliği Örgüyü gibi ismi kapsayıcı değil. BRICS gerçekten bağımsız, kapsayıcı ve eşitlikçi bir işbirliği mi, yoksa Çin’in baskın gücüyle empoze ettiği yeni bir tür “Bir Kuşak, Bir Yol” stratejisinin genişletilmiş bir versiyonu mu?

Ancak BRICS’in yükselişi, dünya için henüz yeni bir vizyon veya ideoloji sunmuş değil. Bu işbirliği, belirli bir kıta veya bölgeyi temsil etmekten çok, ekonomik çıkarlar etrafında toplanmış, sınırlı bir işbirliği modeli olarak kalıyor. Türkiye’nin Afrika kıtasıyla geliştirdiği anlamlı ilişkiler göz önüne alındığında, BRICS’in küresel açılımlarında bu denli bir derinlik henüz yok.

Batı ülkelerinin, bu ülkelerin meşru çıkarlarına yönelik savunmacı tavrını bırakması gerektiği artık çokça dile getiriliyor. Yükselen güçlerin, artan ekonomik etkilerinin kendilerine daha fazla sorumluluk yüklediğini anlamaları ve bu sorumlulukların gerekliliklerini yerine getirmeleri bekleniyor.

Nükleer silah ve yapay zekanın hızla geliştiği günümüzde, uluslararası savaşlar her zamankinden büyük tehditler oluşturuyor. Hem G-7 hem de genişlemekte olan BRICS+ ittifakı, bu yeni çağın küresel riskleriyle yüzleşmek zorunda. BRICS’in, Çin ve Rusya gibi iki güçlü otoriter liderin önderliğinde olması, bu ittifakın diplomatik sorumluluklarını daha da kritik hale getiriyor. Uluslararası kamuoyunun, BRICS’in hangi kurallara uyacağını ve küresel ölçekte nasıl bir sorumluluk alacağını öğrenmeye hakkı var.

BRICS'in geleceği açısından Japonya, Malezya gibi Doğu Asya ülkelerinin Hint Okyanusu sahil ülkeleriyle birlikte bu işbirliğine katılması stratejik bir adım olabilir. Benzer şekilde, Güney Amerika’nın da dünya için yeni bir vizyon geliştirmesi, küresel ilişkilerin dengelenmesine katkı sağlayabilir. Bu süreçte Türkiye de savrulmalar yerine kendine yeni bir vizyon çizmeli ve bu dönüşümde etkin bir rol oynamalıdır.

Dünya, BRICS’ten ve tüm yükselen güçlerden net bir vizyon, sorumlu bir yaklaşım ve şeffaf bir politika bekliyor. Yeni bir dünya kurulur, Türkiye'de yerini alır.

Besler Şifa, Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam Ürünlerini;

Şifanız daim olsun. 



Udi Hindi’nin Şifalı Gücü: Eski Tıptan Modern Yaşama Doğal Bir Mucize

Udi Hindi, doğal tedavi yöntemlerinde köklü bir geçmişe sahip, zengin şifalı özellikleriyle öne çıkan bir bitkidir. Özellikle Hindistan’da yetişen bu bitkinin sağlık açısından faydaları, geçmişte hem İslam kaynaklarında hem de geleneksel tıp kaynaklarında detaylıca anlatılmıştır. Ünlü hadislerden birinde Udi Hindi’nin yedi türlü şifa kaynağı olduğu belirtilmiş ve özellikle solunum yolu hastalıklarına iyi geldiği vurgulanmıştır. "Şu Udihindi'yi kullanmaya devam ediniz. Çünkü bu 'Hind bitkisi'nde  yedi türlü şifa vardır. Zatu'l-Cenb (akciğer zarında balgamlı, iltihaplı bir hastalık olan plörezi) hastalığının ilacı ondadır. O, uzre denilen boğaz hastalığı için buruna çekilir. Zatu'l-Cenb hastalığı için de, (su ile) hastaya ağızdan verilip içirilir." (Müslim, C:7, H.no:2214).

Bu blog yazımızda, Udi Hindi’nin içerdiği faydalı bileşenleri ve farklı rahatsızlıklara iyi gelen kullanımlarını inceleyeceğiz.

İçeriğinde Neler Var?

Udi Hindi, birçok aktif bileşen içermektedir. Bu bileşenlerin bazıları şunlardır:

  • İnülin: Sindirim sistemini destekler.
  • Rezin: Ağrı kesici özellik gösterir.
  • Cichorin ve Glikozid: Bağışıklık sistemini destekler.
  • Mishil: Kan pıhtılaşmasını önleyici bir etkiye sahiptir.

Udi Hindi’nin Faydaları ve Kullanım Alanları

1. Mide Ülseri: Udi Hindi tozu, zeytinyağı ile karıştırılarak sabahları aç karnına 1 fincan tüketildiğinde mide ülseri için şifa sağlayabilir.

2. Baş Ağrısı: Baş ağrılarına karşı, Udi Hindi tozu bal şerbetiyle karıştırılarak içilebilir. Bu karışım doğal bir ağrı kesici olarak işlev görür.

3. Bademcik İltihabı: Bademcik iltihabında, Udi Hindi unu zeytinyağı ile karıştırılarak buruna çekilebilir. Bu yöntem özellikle boğaz iltihapları için etkili bir çözümdür.

4. Kulak Ağrısı: Kulak ağrısı için, Udi Hindi tozu zeytinyağı ile birlikte su buharında kaynatılıp, kalan yağ damla halinde kulağa damlatılabilir.

5. Nezle ve Soğuk Algınlığı: Nezleye karşı, Udi Hindi tütsüsü yapılabilir. Bu tütsü sinüs yollarını açarak rahatlama sağlar.

6. Böbrek Kumları: Udi Hindi kaynatılarak balla tatlandırılıp içildiğinde böbreklerdeki kumları dökmeye yardımcı olabilir.

7. Sıtma: Udi Hindi unu, soğuk bal şerbetiyle karıştırılarak sıtma gibi ateşli hastalıklara karşı kullanılabilir.

8. Karaciğer ve Mide Ağrıları: Udi Hindi kaynatılıp balla tatlandırılarak içildiğinde, karaciğer ve mide ağrılarının hafiflemesine yardımcı olur.

9. Romatizma ve Eklem Ağrıları: Romatizmal ağrılar için, Udi Hindi tozu zeytinyağı ile kaynatılıp kalan yağ ile masaj yapılabilir.

10. Tıkanıklık Giderici: Solunum yollarını açmak için Udi Hindi kaynatılıp balla tatlandırılarak içilebilir. Özellikle astım ve bronşit hastalarına fayda sağlar.

Udi Hindi ile Doğal Bir Sağlık Ritüeli: Güçlü Bir İçecek Tarifi

Bu bitkiden tam anlamıyla faydalanmak isteyenler için pratik bir tarif:

  • 1 çay kaşığı Udi Hindi tozunu, 1 bardak kaynamış suyla karıştırın.
  • Karışım içilecek duruma gelince, 1 çay kaşığı bal ekleyin.
  • Sabah ve akşam yemeklerden yarım saat önce tüketin.

Bu karışımı düzenli kullanmak, iltihabi hastalıklardan korunmada ve bağışıklık sistemini güçlendirmede yardımcı olur. Bir aylık düzenli kullanım sonrasında kanı sulandırarak dolaşımı iyileştirir, tansiyonu dengeler ve beyin sağlığını destekler.

Diğer Faydaları

  • Kanı sulandırır, damarları temizler ve kan-damar sistemi için şifalıdır.
  • Safra söktürücü özelliği sayesinde sindirim sistemini destekler.
  • Bağışıklık sistemini güçlendirerek alerji semptomlarını hafifletir.
  • Kronik bronşit ve astım hastaları için destekleyici bir bitkidir.

Udi Hindi, geleneksel tıp dünyasında kendine önemli bir yer bulmuş, şifa gücü yüksek bir bitkidir. Siz de doğal bir sağlık destekleyici arıyorsanız, Udi Hindi’nin bu özel faydalarından yararlanmayı düşünebilirsiniz. Ancak herhangi bir bitkisel ürünü düzenli kullanmadan önce mutlaka bir uzmana danışmanız önerilir.

Sağlıkla kalın!

Besler Şifa, Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam Ürünlerini;

Şifanız daim olsun. 



Tarımsal Ormancılığın 5 Yöntemi

 Doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilir tarım uygulamalarının önemi her geçen gün artıyor. Tarımsal ormancılık, bu ihtiyaçlara yanıt veren, doğayla uyumlu bir tarım sistemi olarak öne çıkıyor. Ağaçların, meraların ve tarım arazilerinin bir arada kullanılması anlamına gelen tarımsal ormancılık, toprağı koruma, biyolojik çeşitliliği artırma ve verimi iyileştirme gibi pek çok avantaja sahip. 

Tarımsal ormancılık ağaçları ve çalıları, doldurulmamış kontur bantlarına, teras kenarlarına, kesme kanallarına, oluk kontrolüne, çitlere, meralara, nehir kıyılarına ve korunan alanlara değer katabilir. Azot fikse eden bakterilere sahip ağaçlar ve çalılar, uygun yöntemler ve türler kullanılıyorsa, başlamak için iyi ve değerli öncü bitkiler olabilir. Birçok orman ve meyve türü için açık infertil topraklarda başlamak zordur. Sadece çitle çevirmek ve bir alanın uzun yıllar kullanılmasını yasaklamak pahalı olabilir ve kabul edilmesi zor olabilir. Yerel fayda önemli olacak ve erken gelecekse, ortalama yıllarda yerel anlaşmalar yapılabilir ve bunlara saygı gösterilebilir. Sadece bitki örtüsünün “doğal” yeniden kurulmasını beklemek değişken sonuçlar verebilir. En bozulmuş, aşırı otlanmış ve aşınmış bölgelerde, yalnızca en az değerli türler hayatta kalmış olabilir, ayrıca sert tohumlar ve canlı kökler ve gövdeler bulunabilir. Yağmur ormanı ağaçları ve meyve ağacı tohumları genellikle sadece birkaç hafta hayatta kalır ve kururlarsa ölürler. Bu tür tohumlara ortodoks tohumlarının aksine inatçı denir. Ayrıca tozlaşma ve tohum yayma için özel hayvanlara da bağımlı olabilirler. Bozulmuş arazide minimum ve sabit bir besin kaynağı olmadan, hayvanları otlatmak için uygun olmayan en sert otları bile (sıklıkla kullanılan Vetiver türleri gibi) kurmak yavaş ve maliyetli olabilir. Örneğin meyve veya yem ağaçları içeren tarımsal ormancılık, teras kenarları da dahil olmak üzere kalıcı koruyucu bitki örtüsüne sahip kontur şeritlerine değer katmak için esastır ve çiftçilerin üzerlerinde, örneğin Kenya’da arazi kullanmaları için önemlidir. 

Gelin, Avrupa Tarımsal Ormancılık Federasyonu'nun (EURAF) tarımsal ormancılık ve farklı uygulama türleri üzerine bir göz atalım.

1. Silvopastoral Tarımsal Ormancılık: Orman Mera Sistemleri

Silvopastoral sistemler, orman ve mera alanlarının bir arada kullanıldığı tarımsal ormancılık yöntemleridir. Bu yöntem, ormanlık alanlarda hayvanların otlatılmasına olanak tanıyarak hem tarımsal hem de çevresel yarar sağlar. Hayvanlar, orman zemininin temizlenmesine yardımcı olurken toprağa doğal gübre katkısında bulunur ve biyoçeşitliliği destekler. Bu yöntem özellikle su kaynaklarını ve toprağı koruma amacı taşıyan hassas bölgelerde tercih edilir.

2. Ormanlaştırılabilir Tarımsal Ormancılık: Ağaçlandırma Uygulamaları

Ormanlaştırılabilir tarımsal ormancılık, belirli alanların ağaçlandırılarak ekosistemi iyileştirmeyi amaçlar. Ağaçlandırma uygulamaları farklı yöntemlerle yapılabilir:

Ağaçlık Alan Ekimi: Çiftliklerde, bahçelerde ya da açık arazilerde ağaçların ekimiyle sürdürülebilir orman alanları oluşturulur.

Koruluk Alan Ekimi: Koruluklar, çeşitli ağaç türlerinin bir araya getirilmesiyle küçük orman alanları yaratır. Bu alanlar, toprak erozyonunu önleyerek ekosistemi güçlendirir.

Çok Katmanlı Ağaç Bahçeleri: Bu uygulama, farklı bitki ve ağaç katmanlarının bir arada bulunduğu bir tarımsal sistem sunar. Örneğin, ağaçlar ve çalılar altında sebze ekimi yapılarak alanın en iyi şekilde değerlendirilmesi sağlanır.

3. Kalıcı Ürün Tarımsal Ormancılık: Meyve Bahçesi Ara Ekimi ve Otlatma

Kalıcı ürün tarımsal ormancılık, meyve ağaçlarının altında ya da çevresinde başka ürünlerin yetiştirilmesini veya hayvan otlatılmasını kapsar. Bu yöntem, araziden maksimum verim almayı hedefler:

Meyve Bahçesi Ara Ekimi: Meyve ağaçlarının altına sebze veya tahıl ekimi yapılması, ürün çeşitliliğini artırarak araziyi daha verimli kullanma imkanı sağlar.

Meyve Bahçesi Otlatma: Hayvanların meyve bahçelerinde otlatılması, doğal gübre sağlarken yabani otları da kontrol altında tutar. Bu yöntem, özellikle meyve ağaçlarının büyümesini teşvik ederek toprak sağlığını destekler.

4. Tarımsal-Orman-Mera Sistemi: Dönüşümlü Ekim ve Otlatma

Dönüşümlü ekim ve otlatma yöntemi, tarla ekimi ve otlatma alanlarının sırayla kullanılmasıyla toprağın dinlendirilmesini sağlar. Bu döngüsel sistem, toprağın besin değerini koruyarak uzun vadede verimliliği artırır. Aynı zamanda, erozyonu önler ve toprakta daha fazla organik madde birikmesine katkıda bulunur.


5. Ağaç Peyzaj Özellikleri: CAP Koşulluluk Kuralları ile Korunan Alanlar

Tarımsal ormancılığın bir diğer önemli bileşeni ise Ağaç Peyzaj Özellikleridir. Bu alanlar, ekosisteme sağladıkları katkılar nedeniyle CAP (Ortak Tarım Politikası) Koşulluluk Kuralları ile korunmaktadır. Korunan alanlar şunları içerir:

Korunan Çitler: Tarla sınırlarına ekilen çit ağaçları, rüzgarı keserek toprağı korur ve yaban hayatı için yaşam alanı sunar.

Dağınık Tek Ağaçlar: Tek tek ağaçların dağınık halde bulunması, tarım alanında ekosistem dengesine katkıda bulunur.

Sıra Halinde Ağaçlar: Ağaç sıraları, estetik katkı sağlarken, rüzgar ve su erozyonunu engeller.

Küçük Ağaç Grupları

: Küçük ağaç grupları, toprak koruma ve mikrohabitat oluşturma konusunda önemli bir role sahiptir.

Tarımsal Ormancılığın Avantajları

Tarımsal ormancılık sistemlerinin çevre dostu olması, toprak ve su kaynaklarını koruması, biyolojik çeşitliliği artırması gibi birçok avantajı vardır. Bu sistemler sayesinde tarımsal üretim yapılırken aynı zamanda sürdürülebilir bir doğal denge sağlanır. Çiftçiler için ise ekonomik çeşitlilik sunarak, uzun vadede maliyetleri düşürme ve gelir artırma potansiyeli taşır.

Avrupa Tarımsal Ormancılık Federasyonu'nun (EURAF) "MapMyTree" platformunu kullanarak yaptığı son analiz, Akdeniz bölgesindeki faaliyetlerin büyük ölçüde ağaçlandırma ve yeniden ağaçlandırmaya odaklandığını göstermektedir. Yeni tarımsal ormancılık sistemlerinin kurulması, yani tarımsal ormancılığın ilerlemesi ise mütevazı bir seviyede kalmıştır. Buna karşın, tarım arazilerine dikilen ağaç sayısı ve dikim faaliyetlerinin ölçeğinde önemli başarılar elde eden birkaç "tarımsal ormancılık şampiyonu" dikkat çekmektedir. Ayrıca, EURAF'ın tarımsal ormancılık tipolojisi 20’den fazla dile çevrilerek yaygınlaşmıştır.

Sonuç

Tarımsal ormancılık ve silvopastoral sistemler, sürdürülebilir tarım uygulamaları arayanlar için doğa dostu çözümler sunar. Toprağı ve suyu koruyan, biyolojik çeşitliliği artıran bu yöntemler, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir çevre bırakmamızı sağlar. Bu sistemlerin benimsenmesi, yalnızca çiftçilerin değil, hepimizin faydasına olacak çevresel ve ekonomik katkılar sunar.

 bu konuda bir makale

Besler Şifa, Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam Ürünlerini 
İnstagram vitrininden  yada 
Trendyol mağaza'mız veya 

Hepsiburada Mağaza'mızdan temin edebilirsiniz. 




Yarının Köyleri: Kırsal Kalkınmaya Dijital Dönüşümle Güç Katmak

Dijitalleşme, kırsal kalkınmayı sürdürülebilir kılmak ve yerel ekonomileri güçlendirmek adına büyük bir fırsat sunuyor. Bu vizyonla Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Türkiye’nin önde gelen e-ticaret platformlarından Trendyol’un iş birliğiyle yürütülen "Yarının Köyleri" projesi, Türkiye’nin farklı köylerinde dijital merkezler kurarak yerel halkın teknolojiyle buluşmasını sağlıyor. Bu proje, doğal ve yerel üretimin değerini küresel pazarlara taşımanın kapısını aralıyor.

Taraklı’da Açılan Dijital Merkez ile Kırsal Güçleniyor

Projenin üçüncü dijital merkezi, Sakarya’nın tarihi ilçesi Taraklı’da açıldı. Bu merkez, Taraklı’nın geleneksel üretim kültürünü korurken, köy halkına en son teknolojileri öğrenme, ürünlerini dijital pazarlara taşıma ve yeni beceriler kazanma fırsatı sunuyor. Yerel ürünler için yeni pazarlara ulaşmak, akıllı tarımı teşvik etmek ve her yaştan insanın dijital beceriler edinmesini sağlamak gibi birçok hedefe hizmet ediyor.

Yerel Ürünlere Global Pazarlar: Anadolu’dan Dünya’ya

Projeye katılan her köy, yüksek satış potansiyeline sahip yerel ürünleri ön plana çıkarmak üzere destek alıyor. Taraklı’da ise ilk odak, yöresel tarım ve el işi ürünlerine verildi. Geyve ayvası, cennet hurması, beyaz kestane kabağı ve enginar gibi ürünler; ayrıca Taraklı’nın geleneksel dokuma ürünleri ve ahşap el sanatları da öncelikli ürünler arasında. Bu ürünler, yalnızca Türkiye’de değil, Almanya’dan Azerbaycan’a kadar pek çok ülkeye ulaşacak.

Geleceğin Çiftçileri için Akıllı Tarım

Taraklı’daki dijital merkezde tarımda verimliliği artırmaya yönelik "akıllı tarım" uygulamaları teşvik ediliyor. Bu kapsamda hava koşullarını ve toprak nemini izlemek için kurulan dijital sistemler sayesinde, çiftçiler ürün kalitesini artırarak maliyetleri düşürebiliyor ve doğal kaynakları daha etkin kullanabiliyorlar. Bu sayede, veriye dayalı ekim, sulama ve ilaçlama gibi uygulamalarla hem çevre korunuyor hem de tarımsal verimlilik artıyor.

Gençler İçin Robotik ve Kodlama Eğitimi

Taraklı’daki dijital merkezde, gençler robotik ve kodlama eğitimleri alarak dijital becerilerini geliştirme fırsatı buluyor. Eğitim salonları, 3D yazıcı, robotik setler ve küçük bir fotoğraf stüdyosuyla donatılan teknoloji atölyesinde, ortaokul öğrencileri yenilikçi teknolojileri öğrenerek geleceğin dijital dünyasına hazırlanıyor.

Dijitalleşme ve E-Ticaretin Gücüyle Kalkınma

Yarının Köyleri projesi, e-ticaret, e-ihracat, ürün geliştirme, paketleme, finans ve kalite yönetimi gibi pek çok alanda çevrimiçi eğitimler sunarak köy halkının becerilerini geliştiriyor. Taraklı’daki üreticiler, geleneksel el emeklerini modern pazarlarda daha geniş kitlelere ulaştırarak yeni gelir kapıları aralıyorlar. Bu sayede, köy halkı için ekonomik ve sosyal anlamda sürdürülebilir bir kalkınma sağlanıyor.

Besler Şifa’dan Not

Yarının Köyleri projesi gibi dijitalleşme ve yerel kalkınma odaklı çalışmalar, Besler Şifa olarak bizim de desteklediğimiz alanlarla örtüşmektedir. Kırsal bölgelerde doğal, yerel üretimi ve sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek, geleceğin doğaya ve topluma dost projelerini oluşturmak adına oldukça değerli. Bu gibi projelerle, Anadolu’nun kadim bilgeliğiyle modern teknolojiyi buluşturabilir ve Türkiye’nin dört bir yanında sağlıklı, doğal ürünlerin daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlayabiliriz.

Ayrıntılı bilgi için: Deniz Şilliler Tapan, UNDP Türkiye İletişim Uzmanı, deniz.tapan@undp.org

Besler Şifa, Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam Ürünlerini 
İnstagram vitrininden  yada 
Trendyol mağaza'mız veya 

Hepsiburada Mağaza'mızdan temin edebilirsiniz. 


BOŞNAKLARIN ANADOLUYA GETİRDİKLERİ

 Anadolu toprakları Kırım Savaşı'ndan itibaren Merkezi İskan sahası durumundaydı. Özellikle 1877 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan sonra Bulgaristan, Romanya, Şarkı Rumeli, Bosna-Hersek ve Kafkaslardan Türkler ve Müslümanlar akın akın Anadolu'ya göç etmeye başlamışlardır. Muhacir kafileleri başlangıçta herhangi bir ön çalışma yapılmaksızın ulaşılabilen bir iskan sahasına yerleştirilmekteydiler. Bunun sonucunda Boşnak yerleşim alanları İzmit'ten İzmir'e doğru kıyı şeridini takip eden bir yay oluşturmuş, fakat Aydın ve Ankara gibi iç kesimlere düşen pay ise demiryolu bağlantısı ile ilgilidir. Fakat göçmenlerin iş gücü durumları ile meslekleri göz önüne alınmaksızın rastgele ve düzensiz olarak serpilmişlerdir. Diğer yandan, en kapsamlı raporun göç akının başlamasından 15 yıl sonra yani 1894'te kaleme alınması da neslin ne derece ihmal edildiğini göstermektedir. Dervişpaşa raporunda, göçmen iskan politikasını ikiye ayırmaktadır: memurların giriş kaydı istedikleri yeri gösteren pusula sevk, ulaşım ücreti gibi basit işlemler. Halbuki, vasıflı, sanat ve meslek sahiplerinin kasabalara, ziraat erbabının köylere yerleştirilmesi gerekirdi. Diğer yandan, muhacirlerin süratli bir şekilde üretici duruma geçişleri ve zirai tedbirler için önemliydi. İskan yerlerinin ticari ve siyasi açıdan muhacir muhtaç yerler olması, özel menfaat gerektiren yerlerde hızlı istimlak ve iskan yapılmalıydı. Diğer yandan, muhacir komisyonu mahalli memurlar yerine askeri ricalden atanmış olmalıydı.

Tamam, iskan edilmemesi, havası latif, suyu bol yerler olmaması, yevmiyelerinin tam iskan edildikleri kesileceği yaygarası, hasılı umduklarını bulamamaları nedeniyle kendi içlerinde en iyi yer bulma umuduyla gezinti veya Bosna'ya dönme arzuları gibi sorunlar mevcut idi.

Osmanlı, Boşnak muhacirlerin iskan ettiği yerler şu şekilde sıralanabilir: Rumeli, İşkodra, Yenipazar, Kosova, Selanik, Preveze, Yanya yanında Anadolu'daki Karamürsel, Bursa, İnegöl, Adapazarı, Kütahya, Afyonkarahisar, Biga, İzmir, Konya, Ankara'nın Sivrihisar, Haymana, Zir kazası (Yenikent) ve İstanbul olarak sıralanabilir. Başlangıçta Bosna iklimine yakın "havası latif, suyu bol" yerler tercih edilmişse de daha sonra bu göz ardı edilmiştir. Ulaşım imkanları ona göre serpiştirilmiştir. Bosna iklimi ile asla uyuşmayan Ankara'dakiler en büyük zorlukları yaşamışlardır. Takriben 20-25 bin aile yani 100.000 ila 120.000 arasında bir nüfus göç ettiği tahmin edilmektedir.

Muhacir komisyonu raporuna göre, iskan olunan her aileye çift hayvanı, ziraat aletleri ve tohumluk buğday verilmiş, meslek sahiplerine de sermaye dağıtılmıştır. Yerel mahallede ise evler yapılmıştır. Göç edenlerin birçok sorun bekliyordu: sicil kaydı parçalarının aileler, vasıflı olup olmaması, genelde çiftçi, ziraatçı, fakir ailelerden oluşması, okuryazarlık durumu, eğitim yardımı, muhtaçlık, tutunamama... Geri dönenleri veya göç edenleri Avusturya idaresi devlet yönetiminde basiretsizliği ve siyasi kriz olmadığını göstermek adına istemiyordu.

Boşnak göçünü arttıran ve tetikleyen sebepler arasında Avusturya idaresinin İslami kurumları tasfiyesi, bazı dini aydınların gerek gerçek inanış ya da ucuz arsa devşirme arzularından ülkenin Darül harp olduğu ve Darül İslam olan bölgeye göç etmenin farziyetini anlatmaları ve en önemlisi, Bostan'ın içinde bulunduğu iktisadi krizin, yoksul ulaşmayı, hayat şartlarını artırdığı gibi sorunlar yer almaktadır.

Boşnakların Anadolu'ya göçüyle birlikte, bu topluluk beraberlerinde çeşitli kültürel ve geleneksel unsurlar getirmiştir. Özellikle şifalı içecekler, yemekler ve diğer alışkanlıklar önemli bir yer tutar. Boşnak mutfağı, zengin tatlar ve doğal malzemelerle doludur. Göç eden topluluk, Anadolu'daki yaşamlarına şifalı bitkilerle hazırlanan çeşitli içecekleri ve yemekleri de dahil etmiştir. Örneğin:

  • Şifalı İçecekler: Boşnaklar, genellikle adaçayı, ıhlamur, kuşburnu ve diğer bitkisel çayları tüketerek, sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemişlerdir. Bu içecekler, hem sağlık açısından faydalı hem de geleneksel olarak önemli bir yer tutmaktadır.

  • Yiyecek Alışkanlıkları: Boşnaklar, Anadolu'ya getirdikleri börek, mantı ve kebap gibi lezzetli yemeklerle tanınır. Bu yemekler, yerel malzemelerle harmanlanarak farklı varyasyonlar oluşturmuştur. Özellikle et yemekleri ve hamur işleri, Boşnak mutfağının vazgeçilmezlerindendir.

  • Diğer Alışkanlıklar: Boşnak kültüründe misafirperverlik önemli bir yer tutar. Göç ettikleri yerlerde, misafirlerine şifalı içecekler ve lezzetli yemekler sunarak, kültürel etkileşimi artırmışlardır. Ayrıca, geleneksel müzik ve danslarını da Anadolu'ya taşımışlardır, bu da yerel kültürle birleşerek zengin bir kültürel mozaik oluşturmuştur.

Sonuç olarak, Boşnakların Anadolu'ya göçü, sadece demografik değişim değil, aynı zamanda kültürel zenginlik ve çeşitlilik getirmiştir. Şifalı içecekler, yiyecekler ve diğer geleneksel alışkanlıklar, bu topluluğun Anadolu topraklarına entegre olmasında önemli bir rol oynamıştır.

Besler Şifa, Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam Ürünlerini;

Şifanız daim olsun. 



© www.beslersifa.com | Her hakkı sağlıklıdır.
Coded by @suleymancetinx | ile yapılmıştır.