Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in açıkladığı AB-MERCOSUR serbest ticaret anlaşması, 20 yılı aşkın müzakerelerin ardından 6 Aralık 2024 tarihinde imzalanarak önemli bir dönüm noktası oldu. 780 milyon kişiyi kapsayan dünyanın en büyük serbest ticaret alanlarından birini yaratacak olan bu anlaşma, Avrupa Birliği içinde tarım sektörü ve çevresel etkiler konusunda ciddi tartışmalara yol açtı. Fransa'nın direnci ve tarımsal endişeler, Türkiye gibi tarımsal potansiyele sahip ülkeler için önemli dersler içeriyor. Besler Şifa olarak bu süreci değerlendirerek tarımsal üretim, çevresel sürdürülebilirlik ve yerel üreticiyi destekleme konularına odaklanıyoruz.
Fransa Neden Direniyor?
Fransa'nın AB-MERCOSUR anlaşmasına karşı çıkışının temel nedeni, MERCOSUR ülkelerinin tarımsal ihracat gücünün AB'nin tarım sektörüne tehdit oluşturacağı endişesidir. Özellikle Brezilya ve Arjantin gibi ülkelerin düşük maliyetli ve geniş çaplı tarımsal üretimi, Fransa’nın kaliteli ancak maliyetli tarım ürünleriyle rekabetini zorlaştırıyor.
Fransız çiftçilerin endişesi sadece ekonomik değil, aynı zamanda çevresel ve sağlık standartlarına dayanıyor. AB'nin sıkı düzenlemelerine karşılık, MERCOSUR ülkelerinden gelen ürünlerin daha esnek düzenlemelere tabi olması, bu ürünlerin AB pazarına girişini kolaylaştırırken yerel üreticiyi zorluyor. Ayrıca Brezilya’nın Amazon Ormanları’ndaki çevresel politikaları, AB’nin Yeşil Mutabakat hedefleriyle çelişiyor ve Fransa’nın direncini artırıyor.
AB Tarım Ülkeleri İçin Riskler
AB-MERCOSUR anlaşması, tarımsal üretime dayalı ekonomilere sahip ülkeler için ciddi riskler taşıyor. Fransa, İtalya, İspanya ve Yunanistan gibi ülkelerde küçük çaplı tarım yapan çiftçiler, MERCOSUR’dan gelen düşük maliyetli ürünlerle rekabet etmekte zorlanabilir. Bu durum, tarımsal istihdamın azalması ve kırsal ekonomilerin zayıflaması gibi sorunları beraberinde getirebilir.
Çevresel ve sağlık standartları açısından da riskler mevcut. MERCOSUR’dan gelen ürünlerin, AB’nin katı standartlarına uymaması tüketici güvenini zedeleyebilir. Örneğin, Brezilya’dan ithal edilen et ve soya ürünlerinin, ormansızlaşma ve tarım ilacı kullanımı gibi çevresel sorunlarla gündeme gelmesi AB kamuoyunda tepki yaratıyor.
Türkiye İçin Çıkarılacak Dersler
Besler Şifa olarak, Türkiye’nin bu süreçten çıkarabileceği dersleri değerlendiriyoruz:
Tarımsal Üretimde Verimlilik ve Teknoloji:
Türkiye, tarımda verimliliği artıracak teknolojilere yatırım yapmalı ve çiftçilerin üretim maliyetlerini düşürecek destek mekanizmaları geliştirmelidir.Yerel Üreticiyi Koruma:
Türkiye, serbest ticaret anlaşmaları yaparken tarım ve hayvancılık gibi hassas sektörlerini koruyacak politikalar oluşturmalıdır. Çevresel ve sağlık standartlarının korunması, hem tüketici güveni hem de yerli üreticinin rekabet gücü açısından kritik öneme sahiptir.Çevresel Sürdürülebilirlik:
Dünya pazarlarında yer bulmak için çevre dostu üretim standartlarını benimsemek gereklidir. AB’nin talep ettiği çevre dostu standartlara uygun üretim, Türkiye’nin rekabet avantajını artırabilir.Yerli Üretimin Teşviki:
Yerel üreticiyi destekleyen politikalarla iç piyasada yerli ürünlere olan talep artırılabilir. Aynı zamanda ihracat kapasitesinin geliştirilmesi, Türkiye’nin küresel pazardaki yerini güçlendirecektir.Tüketici Bilinci ve Eğitim:
Tüketici bilincini artırarak, yerel ve kaliteli tarım ürünlerine yönelimi teşvik etmek, tarımsal üretimin sürdürülebilirliği açısından önemlidir.
Sonuç
AB-MERCOSUR anlaşması, küresel ticaretin dinamiklerini değiştirirken, Türkiye gibi ülkeler için de tarımsal sürdürülebilirlik ve rekabetçi politikalar geliştirmenin önemini ortaya koyuyor. Besler Şifa olarak, yerli üreticiyi destekleyen ve çevresel sürdürülebilirlik ilkelerini benimseyen bir yaklaşımı savunuyoruz. Tarımsal üretimin korunması, ekonomik bağımsızlık ve gıda güvenliğinin temel taşıdır.
Bu anlaşmadan çıkarılacak derslerle, Türkiye’nin tarım sektöründe daha güçlü ve sürdürülebilir bir geleceğe adım atabileceğine inanıyoruz.
Hiç yorum yok
Yorum Gönder