Ad

Karaçalı’ya Hünnap Aşılaması Yapıldı.

Karaçalı (Paliurus spina-christi), Akdeniz ikliminin hakim olduğu bölgelerde yetişen, çalı formunda bir bitkidir. Halk arasında "çaltı, karadiken, çeşmezen, avanaktamisi, sincan dikeni, isadikeni" gibi isimlerle de bilinir. Karaçalı, idrar söktürücü, taş düşürücü, yara ve çıban iyileştirici, süt verimi arttırıcı, arıcılıkta önemli ve dere yataklarının ıslahında kullanılan bir bitkidir. Karaçalı, ayrıca dere yataklarının ıslahında kullanılır. Kökleri dere yataklarını stabilize ederek erozyonu önler.

Karaçalının cins adı olan "Paliurus", Latince "idrar söktürücü" anlamına gelir. Bu nedenle karaçalı, eski çağlardan beri idrar artıcı ve taş düşürücü olarak kullanılmaktadır. Taze yapraklarıyla yapılan lapa, yara ve çıbanları iyileştirici özellik gösterir. Karaçalı, mera alanlarında keçilerin en fazla istifade ettiği bitkidir. Bitkinin Nisan döneminde taze sürgünlerini, haziran döneminde çiçeklerini, temmuz döneminde ise tohum taslağını yemesi süt verimi artışına yüzde yüz etki etmektedir. Karaçalı, arıcılık sektöründe de önemli bir bitkidir. Bal skalasında 4-4 olarak değerlendirilmekte, yani yüzde yüz ballı bitkiler sınıfındadır.

Karaçalı, ülkemizde doğal olarak yetişen ve kültür olarak da yetiştirilen hünnap (Zizyphus jujuba) ile akrabadır. Lif içeriği yüksek olan hünnap sindirimi düzenler, kabızlığa karşı iyi gelir. Lifli beslenmek kolorektal kanser riskini de düşürür. Lifli beslenme ile kalp hastalıkları riskini artıran kolesterole karşı da koruma sağlar. Yapılan araştırmalar sonucunda diyabet, sarılık, yara ve ülser tedavisinde kullanılması önerilir.

Sakinşehir Güdül Şifa Yolu Projesi kapsamında Karaçalı (Paliurus spina-christi)'ya Hünnap (Zizyphus jujuba) aşılaması yapıldı. Deneme amaçlı 5 öbekte yapılan aşılamanın sonuçları bekleniyor. Aşılama konusunda Ankara'nın en iyi aşıcısı ile çalışma yapılmıştır.

Aşılamanın başarılı olması halinde, karaçalının verimi ve kalitesi artacak, ayrıca hünnap ile karaçalının faydalı özellikleri bir araya gelerek daha etkili bir bitki elde edilecektir. Aşılama çalışmaları ile hünnapın verimi ve kalitesinin artırılması ve daha etkili bir bitki elde edilmesi hedeflenmektedir.

 #ŞifaYolu #Güdül #Ankara #SGPTurkiye #BeslerŞifa

#BeslerŞifaAtölyesi

#YeşilOrmanOkulu

#ŞifaYolcuları

#aromaterapi #fitoterapi

#ekoturizm





Aile Çiftçiliği On Yılı Çalıştayı'na Katılım Sağladık.

Birleşmiş Milletler Aile Çiftçiliği On Yılı (2019-2028) kapsamında, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Ankara Üniversitesi Kalkınma Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (AKÇAM) işbirliğinde ve Tarım ve Orman Bakanlığının desteğiyle Türkiye`de aile çiftçiliğinin mevcut durumunu ve temel dinamiklerini incelemek üzere Türkiye’de aile çiftçiliğinin geleceğine ilişkin bir perspektif çalışması yürütülmektedir. 

Çalışma kapsamında hazırlanacak ana rapora temel oluşturmak üzere dört yerel çalıştay ve bir ulusal çalıştay üzenlenmiştir. Çalıştaylara katılan tarım ve kırsal kalkınma alanının kilit paydaşları, aile çiftçiliğine ilişkin temel eğilimleri tartışmakta ve çözüm önerileri geliştirmektedir. Aile çiftçiliğinin tarım ve gıda sistemlerinin dönüşümünde ve ulusal gıda güvenliğindeki işlevi dikkate alındığında paydaşlarımızın aile çiftçiliğinin geleceğine ilişkin tespit ve önerileri oldukça önemlidir. 

Çalıştay serisi, 10 Temmuz 2023 tarihinde Ankara`da düzenlenen ulusal çalıştay ile tamamlanmıştır. Hazırlanacak sonuç raporunun, ülkemizde aile çiftçiliği kapsamındaki yeni çalışmalara, program ve projelere ışık tutması hedeflenmiştir.

Çalıştayda;

1- Sürdürülebilir Tarım: Besler Şifa, aile çiftçiliği prensiplerini benimseyen bir tarım modeline sahiptir. Bu çalıştay, sürdürülebilir tarım yöntemlerini öğrenmek ve uygulamak için bir fırsat sunmuştur. Organik tarım, çevre dostu tarım yöntemleri, doğal kaynakların korunması gibi konuları ele alarak tarım faaliyetlerinizi daha sürdürülebilir hale getirilmesi planlanmıştır.

2- Bilgi ve Deneyim Paylaşımı: Çalıştaylar, çiftçiler arasında bilgi ve deneyim paylaşımı için önemli bir platform sağlar. Besler Şifa, kendi deneyimlerini paylaşmak ve diğer çiftçilerden öğrenmek için bu çalıştaya katılmıştır. Farklı bölgelerden gelen çiftçilerle iletişim kurarak farklı tarım tekniklerini öğrenmek ve projeye uyarlanmak hedeflenmiştir.

3- İnovasyon ve Gelişim: Aile çiftçiliği çalıştayları, tarım sektöründeki yenilikleri ve gelişmeleri takip etmek için önemli bir platform olmuştur. Besler Şifa, sektördeki yenilikleri keşfetmek, yeni teknolojileri öğrenmek ve işlerine uygulamak için bu tür bir etkinliğe katılmıştır. Tarımsal verimliliği artırmak, kaliteyi iyileştirmek ve pazarlama stratejilerini geliştirmek gibi konuları ele almak için katılım sağlanmıştır.

4- Ağ Oluşturma: Çalıştaylar, çiftçiler arasında ağ oluşturma fırsatı sunar. Besler Şifa, sektördeki diğer çiftçilerle tanışabilir, işbirliği yapabilir ve gelecekteki iş fırsatları için bağlantılar kurulması öngörülmüştür.

5- Güncel Konuları Takip Etme: Aile çiftçiliği çalıştayları, tarım sektöründeki güncel konuları ele alır. Besler Şifa, sektördeki son trendleri ve politika değişikliklerini öğrenmek için bu tür bir etkinliğe katılmıştır. Yasal düzenlemeler, destek programları, pazar eğilimleri gibi konuları takip edilmiştir.

Sonuç olarak;

Sakinşehir Güdül Şifa Yolu kapsamında söz alınarak ilgilere proje hakkında bilgi verilmiştir. Doğal Yaşam üreticileri ve Ekoköy evi konusunda düşünceler paylaşılmış ve davet edilmiştir.





Aromaterapi Festivali Bitti.

 Aromaterapi Festivali, Türkiye ve dünyanın tek Aromaterapi Festivali olarak kabul edilen etkinlik, 4'üncü kez düzenlendi. Festival, "Tarladan Hasada, Lezzet, Şifa, Sanat" temasıyla 6 Temmuz'da başladı ve 9 Temmuz'da sona erdi. Balıkesir Çiftçi Eğitim Merkezi (BAÇEM)'nde gerçekleştirilen festival, eğitim seminerlerinden hasada, atölye çalışmalarından söyleşi ve konserlere kadar birbirinden farklı 111 etkinliğe ev sahipliği yaptı.

Festivalin açılışı, 6 Temmuz Perşembe günü yapıldı ve festival 9 Temmuz saat 22.00'de son buldu. Seminerler ve atölye çalışmaları Balıkesir Çiftçi Eğitim Merkezi (BAÇEM)'de gerçekleştirilirken, Ören'de 150 standın kurulduğu alanda söyleşiler, atölye çalışmaları ve konserler düzenlendi.

Aromaterapi Festivali, BAÇEM'de Dr. Ender Saraç eşliğinde lavanta, ekinezya ve hatmi çiçeği hasadıyla başladı. Ardından Nurşen Ertuş'un "Doğadan Gelen Güzellik Defilesi" gerçekleştirildi ve festival alanında yapılacak kortej yürüyüşüyle Ören'de devam etti. Festival kapsamında birbirinden farklı 111 etkinlik gerçekleştirildi.

Besler Şifa Atölyesi olarak 4. Aromaterapi Festivali'nde yer alan standımızda, birçok kıymetli hocamızı, dostumuzu ve basın mensuplarını ağırlama fırsatı bulduk. Standımızda özgün aromaterapi ürünlerimizi sergiledik ve ziyaretçilerle paylaştık. Ancak standımız sadece ürünlerimizi tanıtmakla kalmadı, aynı zamanda Sakinşehir Güdül Şifa Yolu Projesini de duyurmak ve GEF SGP (Global Environment Facility Small Grants Programme) desteği konusunda açıklamalarda bulunmak için bir platform sağladı.

Sakinşehir Güdül Şifa Yolu Projesi, doğal şifa kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir kullanımının teşvik edilmesini amaçlayan önemli bir girişimdir. Bu proje, bölgedeki tıbbi ve aromatik bitki çeşitliliğini korumayı, yerel toplulukların ekonomik kalkınmasına katkıda bulunmayı ve ekosistem sağlığını desteklemeyi hedeflemektedir. Standımızda, proje hakkında detaylı bilgi sunarak, ziyaretçilerin bu önemli inisiyatifi tanımalarını sağladık.

Ayrıca, GEF SGP desteği konusunda da açıklamalarda bulunduk. GEF SGP, çevresel sürdürülebilirlik projelerine finansal ve teknik destek sağlayan bir programdır. Bu destekle, Sakinşehir Güdül Şifa Yolu Projesinin yürütülmesi ve sürdürülebilirliği için önemli kaynaklar elde edilebilir. Standımızda, GEF SGP'nin projeye nasıl destek sağlayabileceği konusunda bilgiler vererek, ilgili paydaşlarla tanışma ve işbirliği imkanları araştırdık.

Festival boyunca, Besler Şifa Atölyesi standımızda yapılan çalışmalarla birlikte, ziyaretçilere aromaterapi konusunda bilgilendirici seminerler ve atölye çalışmaları düzenledik. Bu etkinliklerde, aromaterapinin şifalı dünyasını daha yakından tanıma fırsatı buldular ve doğal şifa kaynaklarının kullanımı konusunda bilinçlendirildiler.

Besler Şifa Atölyesi olarak festivalde yer almamızın temel amacı, insanlara doğal şifa yöntemlerini tanıtmak ve onları doğal kaynakları koruma ve sürdürülebilir kullanım konusunda bilinçlendirmekti. Bu amaç doğrultusunda gerçekleştirdiğimiz çalışmalar ve yapılan tanışmalar, proje ve işbirliği olanakları hakkında bilgilendirmeler, festival ziyaretçileri arasında büyük ilgi uyandırdı ve olumlu geri dönüşler aldık.

Besler Şifa Atölyesi olarak, festivaldeki standımızda sunduğumuz bilgiler, etkinlikler ve tanışmalar aracılığıyla aromaterapi ve doğal şifa konularında farkındalık oluşturmaya çalıştık. Aynı zamanda, Sakinşehir Güdül Şifa Yolu Projesi ve GEF SGP desteği ile ilgili bilgilendirmelerle, doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilir kullanımına yönelik adımların atılmasına katkıda bulunmayı hedefledik. Festival boyunca elde ettiğimiz deneyimler, yeni fırsatlar ve işbirlikleri doğrultusunda bu önemli konularda daha da ilerlemeyi planlıyoruz.

Balıkesir büyükşehir Belediyesi desteği ve Balıkesir Çiftçi Eğitim Merkezi (BAÇEM) ev sahipliğinde seneye 5. si yapılacak festivali muhakkak ziyaret etmenizi öneriyoruz.


























Uluslararası Odun Dışı Orman Ürünleri Sempozyumu'nda Bildirimizi Sunduk

Bartın Üniversitesi, Bartın Orman Fakültesi ev sahipliğinde düzenlenecek olan 5. Uluslararası Odun Dışı Orman Ürünleri Sempozyumu, 27-28 Eylül 2023 tarihlerinde çevrim içi (online) olarak gerçekleştirilecektir. Odun dışı orman ürünleri (ODOÜ), yüzyıllardır dünyanın farklı bölgelerinde doğrudan kullanılmakta olup birçok önemli sektöre katkı sağlamaktadır. Bu sempozyum, ODOÜ ve hizmetleri konusunda çalışan bilim insanları, uzmanlar, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör temsilcilerini uluslararası bir bilimsel platformda bir araya getirmeyi amaçlamaktadır.

Sempozyum düzenleme kurulu adına, odun dışı orman ürünleri ve hizmetleri alanında çalışan ve ilgi duyan katılımcıları, 27-28 Eylül 2023 tarihlerinde çevrim içi olarak gerçekleştirilecek olan "5. Uluslararası Odun Dışı Orman Ürünleri Sempozyumu"na davet etmektedir. Sunulan bildiriler, hakem değerlendirmeleri sonucunda (peer review) çevrim içi tam metin bildiri kitabında yer alacak ve seçilen bildiriler makale kabul süreci sonrasında indeksli dergilerde yayınlanacaktır.

Kongre; https://non-woodbartin.com/ 



Organik tarıma rağbet ve destek artıyor.

Avrupa Komisyonu, AB'deki organik tarım sektörünün son 10 yıldaki performansını AB'de Organik Tarım raporu aracılığıyla paylaşmıştır. Bu rapor, sektörün sürdürülebilirliği, üretim, satışlar, ticaret ve kamu destekleri gibi birçok alana ilişkin veriler sunmakta olup, aynı zamanda AB'nin organik sektöründe araştırma ve yeniliği teşvik eden girişimlerini tanıtmakta ve Yeşil Mutabakat hedeflerine ulaşmak için bir yol haritası çizmektedir.

Rapora göre, AB tarım arazilerinde organik tarımın payı 2012-2020 yılları arasında %50'nin üzerinde bir artış göstermiştir. Organik ürünlerin satışı ise 2015-2020 yılları arasında iki katına çıkmıştır.

Fransa, İspanya, İtalya ve Almanya, Avrupa'da organik tarımın en büyük temsilcileri konumundadır. Organik tarım yapılan alanlar genellikle kalıcı otlaklar (%42), yemler (%17), tahıllar (%16) ve meyve, zeytin ve üzüm gibi ürünler (%11) şeklinde dağılmıştır.

Organik çiftliklerin verimlilik düzeyi daha düşük olsa da AB'nin Ortak Tarım Politikası (Common Agricultural Policy-CAP) çerçevesinde sağlanan desteklerin etkisiyle işçi başına düşen gelir, organik olmayan çiftliklerle benzer seviyelerde hatta bazen daha yüksek olabilmektedir. 2020 yılında organik tarım yapılan AB arazilerinin %61,6'sı, hektar başına ortalama 144 euro değerinde CAP desteği almıştır. 2023'ten itibaren yürürlüğe giren yeni CAP kapsamında organik tarım için destek payı daha da artırılmıştır. 

Bu rapor, AB'deki organik tarım sektörünün son 10 yıldaki büyümesini ve gelişimini göstererek, organik tarımın Avrupa'daki önemini vurgulamaktadır. Artan talep ve kamu destekleriyle birlikte organik tarımın payı artmış, satışlar büyük bir ivme kazanmış ve çiftlik sahiplerinin gelirleri artmıştır. Bununla birlikte, organik tarımın sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için önemli bir rol oynadığı da belirtilmektedir. AB'nin yeni Ortak Tarım Politikası (Common Agricultural Policy-CAP) ile organik tarıma daha fazla destek sağlaması, sektörün geleceği için olumlu bir adımdır. Bu rapor, organik tarımın potansiyelini ortaya koyarak, AB'nin sürdürülebilir tarım alanında lider bir rol oynamaya devam edeceğini göstermektedir.

Sakinşehir Güdül Şifa Yolu Projesini yürüten Besler Şifa Atölyesi ekoturizm odaklı yerel gıda ağlarını destekliyor.
Besler Şifa Atölyesi'ni (www.instagram.com/beslersifaatolyesi) takip etmeye devam edin.



Yörenizden Yabancılar Arazi Alıyorsa Bu Yazıyı Muhakkak Okumalısınız.

 Arazi Gaspı (Arazi Satın Alımı / Kiralanması); kullanıcıların özgür, ön ve bilgilendirilmiş onayından (rızasından) yoksun olan, sosyo çevresel etki değerlendirmelerini içermeyen ve yozlaşmış bir biçimde gerçekleştirilen, düzgün demokratik katılımın olmadığı anlaşmalardır. Genelde yöreden olmayanların yerelle ilişki kurmadan bir şekilde arazi satın almaları ve kiralamaları bu kapsamda değerlendirilir.

Kendilerince “boş, atıl veya kullanılmayan alan” olarak nitelendirilen birinci sınıf arazilerin kapatma veya kiralama amaçlı anlaşmalar genellikle şeffaflıktan uzak olup yerli üreticilerin anlaşmalarla ilgili bilgi almaları oldukça zordur. Yerli üreticiler arazi haklarını kullanabilecek güce sahip değillerdir.
Yapılabilecekler;
1. Herkesin arazi satışı etiğine uygun davranılması,
2. Emlakçıların hak ve hukuka riayet etmesi,
3. Yerel sebze meyve pazarlarının ve gıda ağlarının korunması ve geliştirilmesi,
4. Doğal şehir, Sakin şehir, ekoköy gibi uygulamaların yaygınlaştırılması gerekir.

Sakinşehir Güdül Şifa Yolu Projesini yürüten Besler Şifa Atölyesi ekoturizm odaklı yerel gıda ağlarını destekliyor.
Besler Şifa Atölyesi'ni (www.instagram.com/beslersifaatolyesi) takip etmeye devam edin.



Ay takvimi ile tarım ve bahçıvanlık (Bölüm 2)

İnsanlar, yaşamlarını yüzyıllardır Ay'ın döngülerine göre düzenlemişlerdir. Bu doğal takvim bilgisine, rahmetli dedem ve anneannem gibi geçmiş nesillerimiz de aşinaydı ve günlük hayatta kullanırdı. Bu anlamda, bitkiler için kullanılan "Ay Takvimi"nden haberdar mısınız? Daha önce ay takvimini kullanan medeniyetlerden bahsetmiştik.

Günümüzde doğaya olan dönüş ve doğayla bağlantı kurma çabaları giderek artmaktadır. Kendi besinimizi üretme fikri bizi heyecanlandırırken, balkonlarımızı küçük domatesler ve kolay yetişen yenebilir otlarla süslememize olanak sağlıyor. Ancak bitkilerimizden en iyi verimi alabilmek için neler yapıyoruz?

Sulama, gübreleme ve diğer temel ihtiyaçların yanı sıra, geçmişten günümüze gelen sistemler de mevcuttur. İnsanlık, çok uzun zaman önce günlük yaşantısını doğanın işaretlerine göre ayarlayan bir toplumdu. Ancak bu gelenekler unutulmaya yüz tutmuştu. Şimdi ise, bu eski gelenekleri canlandırma çabaları artmaktadır. Ay takvimine göre bahçıvanlık da bu geleneklerden biridir.

Ay takvimine göre bahçıvanlık (Biyodinamik tarım), tarla ve bahçelerde yetiştirilen bitkilerin Ay'ın döngüsünü takip ederek gözlenmesiyle oluşturulan bir sistemdir. Bu sistem, bitkilerin en verimli gelişim için ihtiyaç duydukları işlemlerin zamanını belirlememizi sağlar. Ayın evrelerine göre bahçıvanlık yaparak, bitkilerinizi en doğru zamanda ekimden hasada kadar yönetebilirsiniz. Bu, deneyerek geliştirebileceğimiz ve uygulayabileceğimiz bir miras niteliğindedir.

Ay takvimine göre bahçıvanlık, Ay'ın dünya üzerindeki etkilerinden faydalanarak verimliliği artıran ve ekim sürecinde karşılaşılan olumsuzlukları en aza indiren bir takip ve uygulama sistemidir. Bu şekilde, zararlı böceklerden uzak, verimli bir hasat dönemi elde etmek mümkündür. Siz de bu yöntemi deneyerek kendi bahçenizde uygulayabilirsiniz. Bu sayede, bitkilerinizin sağlıklı büyümesini ve verimli bir şekilde yetişmesini sağlayabilirsiniz. 

Ay takvimi, her ayın gün gün izlenecek şekilde, hangi tip bitkilere hangi tip işlemlerin uygun olduğunu gösterir. Bu takvim, bitkilerin büyüme evrelerini ve Ay'ın çekim kuvvetinin etkilerini dikkate alarak bize yol gösterir.

Ayın çekim kuvveti, bitki özlerini etkileyerek büyümeyi teşvik eder ve yapraklanmanın hızını artırır. Bu nedenle, ağaçlar, çimler, yenebilir otlar, laleler ve iç mekan bitkileri, bu etkiden dolayı yükselen Ay evresinde daha hızlı büyürler. Yükselen Ay evresinde tohum ekmek, sulu meyve için aşılama yapmak, çiçekli ve yapraklı sebzelerin bakımı gibi işlemler uygun olacaktır.

Öte yandan, küçülen Ay evresinde bitki özleri toprağa doğru hareket eder. Bu evrede toprakla ilgili işler yapmak daha uygun hale gelir. Toprak temizliği, çapalama, ekolojik gübreleme gibi faaliyetler, bu evrede daha verimli ve kalıcı sonuçlar verir. Kök sebzelerin hasat edilmesi, yumru ve soğanların topraktan çıkarılması, fideleri şaşırtma gibi işlemler de bu evreye uygun olanlardır. Ayrıca, bitkilerin budanması ve fidanların şaşırtılması da küçülen Ay evresinde gerçekleştirilmesi gereken işlemler arasındadır.

Ay takvimi, bitkilerin doğal döngüsünü ve Ay'ın etkisini göz önünde bulundurarak, bahçe işlerinin zamanlamasında rehberlik eder. Bu şekilde, bitkilerin sağlıklı büyümesini teşvik edebilir, verimli bir şekilde yetişmelerini sağlayabiliriz. Ay takvimine uygun olarak bahçe işlerini planlamak, bitkilerimizin sağlığını ve gelişimini en üst düzeye çıkarmamıza yardımcı olur.

Ay takvimi için kadim bilgi

Anadolu'da, Ay ile ilgili bazı eski tabirler ve atasözleri bulunmaktadır. Bu tabirler, Ay'ın evrelerinin ve etkilerinin çeşitli konulara olan etkisini anlatır. Örneğin, "Ayın yenisinde yapılan işten hayır gelmez" derler. Yeni Ay döneminde yapılan işlerin bereket getirmeyeceği düşünülür. Benzer şekilde, "Dolunayı bekle, bereketini gör" sözü, dolunayın bereketli zamanlarına işaret eder. "Ayın yenisinde olur börtü böcek, eskisinde olur börek çörek" ise, yeni Ay döneminde böceklerin ve zararlıların arttığına, eski Ay döneminde ise yiyeceklerin daha iyi tutacağına inanılır. "Kesme odunu ay büyürken, kırk koyunu küçülürken" atasözü ise, odun kesmek için Ay'ın büyüdüğü zamanları tercih etmek gerektiğini ifade eder.

Ben de annemden tarhana, pekmez, salça gibi geleneksel bilgileri öğrendim. Ancak bizler, şehirde büyüyen ve eğitimli insanlar olarak, toprağın anasıyla Ay ve Güneş arasındaki dansın insanı besleme kadim bilgisini büyüklerimizden uygulamalı olarak alamadık ve unuttuk. Maalesef bu bilgiler günümüzde pek yaşatılamıyor.

Genel olarak, Ay büyürken, yeni Ay'dan dolunaya kadar olan süreçte bitkilerin büyüme ve genişleme sürecinde olduğu, suyu depoladığı düşünülür. Bu dönemler, kurutma, biçme, budama gibi işlemler için uygun zamanlardır. Ancak Ay'ın ışığının giderek azaldığı veya hiç görünmediği zamanlar, bitkileri yok etme işlemleri için daha uygundur.

Ay, 28-30 gün içinde 12 burcun tamamını dolaşırken, hangi burçlarda hangi işlemlerin daha uygun olduğu da bilinir. Bu bilgiler, Ay takviminin temelini oluşturur ve eski çağlardan bu yana çiftçilik deneyimleriyle belirlenmiştir. Ayrıca, ücretsiz olarak kullanabileceğiniz Ay takvimi uygulamaları da mevcuttur.

Ay takvimi, Ay'ın evrelerini ve burçlarını dikkate alarak bitki yetiştirme ve bahçe işlerini zamanlamada rehberlik eder. Bu takvimi kullanarak, bitkilerin büyüme süreçlerini en iyi şekilde destekleyebilir ve doğal döngüye uygun bir şekilde tarım yapabilirsiniz.

Besler Şifa, Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam Ürünlerini;

Şifanız daim olsun. 




Vegan, Vejetaryen ve Bitki Bazlı Beslenme Arasındaki Farklar

Vegan, vejetaryen ve bitki bazlı beslenme kavramları, hayvansal gıdaların tüketiminin sınırlı veya tamamen dışlanmasıyla karakterize edilen beslenme şekilleridir.

Vegan beslenme, hiçbir hayvansal ürün tüketmeyi içerir. Bu, et, süt ürünleri, yumurta ve balık gibi hayvansal kaynaklı her türlü gıdayı dışlar. Veganlar, bu beslenme şeklini çevresel, sağlık veya hayvan hakları gibi farklı nedenlerle benimseyebilirler. Vegan beslenme, düşük kolesterol, tansiyon ve kalp hastalığı riski ile ilişkilendirilir. Ancak, protein, kalsiyum, demir ve B12 vitamini gibi besinlerin eksikliği oluşabilir. Veganlar bu besinleri tahıllar, baklagiller, sebzeler, meyveler ve takviyeler yoluyla almaya çalışırlar.

Vejetaryen beslenme, hayvansal ürünlerin bir kısmını veya tamamını tüketmeyi içerir. Laktovejetaryenler, süt ürünleri dışındaki tüm hayvansal gıdaları dışlarlar. Ovovejetaryenler, yumurta dışındaki tüm hayvansal gıdaları dışlarlar. Lakto-ovovejetaryenler, süt ürünleri ve yumurta dışındaki tüm hayvansal gıdaları dışlarlar. Vejetaryen beslenme, vegan beslenme kadar kısıtlayıcı değildir ve bazı besinleri içerir. Ancak, yine de besin eksiklikleri oluşabilir. Özellikle, protein, demir ve B12 vitamini eksikliği sıkça görülür.

İnsanlar birçok nedenden dolayı vejetaryen beslenmeyi seçebiliyor. Örneğin bazı insanlar için vejetaryen beslenme daha sağlıklı olmanın bir yoluyken bazı insanlar ise daha çevreci bir beslenme şekli olduğunu düşündükleri için vejetaryen beslenmeyi tercih edebiliyor.

Farklı şekilde isimlendirilen vejetaryen beslenme türlerinin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:

  • Lakto-ovo vejetaryenler: Hem yumurta hem de süt ürünlerini tüketirler.
  • Lakto vejetaryenler: Süt ürünlerini tüketir ancak yumurta yemezler.
  • Ovo vejetaryenler: Yumurta yer ancak süt ürünlerini tüketmezler.
  • Pesketaryenler: Sadece balık yer, diğer et türlerini tüketmezler.
  • Pollo-vejetaryenler: Sadece kümes hayvanlarını tüketir, kırmızı et ve balık türlerini yemezler.
  • Yarı vejetaryen veya fleksitarianlar: Çoğunlukla bitki bazlı yiyecekler tüketir ancak kırmızı et, kümes hayvanı, balık, süt ürünleri ve yumurta gibi hayvansal ürünleri ara sıra az miktarlarda tüketirler.

Vegan Beslenme

Bir vejetaryen beslenme türü olan vegan beslenme herhangi bir hayvansal ürün veya hayvansal kaynaklı bileşen içermeyen beslenme şeklidir. Veganlar et, balık, süt, yumurta, peynir, bal ve jelatin gibi hayvansal kaynaklı bileşen içeren hiçbir yiyeceği tüketmezler. Ayrıca veganlar, hayvanlar üzerinde test edilmiş veya hayvanlardan elde edilen bileşenler içeren kozmetik ve giyim gibi ürünleri de kullanmazlar. Vegan beslenen kişilerde demir, B12 ve kalsiyum gibi bazı besin ögelerinin yetersizliği söz konusu olabiliyor. Şimdi de vegan beslenen kişilerde görülebilen besin eksikliklerini ve bu eksikliklerin nasıl karşılanabileceğini inceleyelim.

Vegan Beslenenler Protein İhtiyaçlarını Nasıl Karşılayabilir?

Vegan bir beslenme şeklinde protein kaynakları doğru seçilerek ve protein kaynaklarının çeşitliliği artırılarak yeterli miktarda protein almak mümkün. İşte bazı öneriler:

Baklagiller: Nohut, mercimek, fasulye, barbunya gibi baklagiller yüksek protein içeriğine sahiptir.

Soya: Soya fasulyesi, tofu, soya sütü ve tempeh yüksek miktarda protein içerir.

Tahıllar: Bulgur, kinoa, yulaf, esmer pirinç gibi tam tahılların protein içeriği yüksektir.

Kabuklu yemişler ve yağlı tohumlar: Fındık, badem, ceviz, fıstık, chia tohumu, keten tohumu gibi kabuklu yemişler ve yağlı tohumlar da yüksek miktarda protein içerir.

Sebzeler: Ispanak, brokoli, Brüksel lahanası, kuşkonmaz, yeşil bezelye gibi sebzeler de protein içeriği yüksek olan sebzeler arasındadır.

Vegan Beslenenler Demir İhtiyaçlarını Nasıl Karşılayabilir?

Bitkisel kaynaklı demir kaynakları için bazı öneriler:

Koyu yapraklı yeşillikler: Ispanak, pazı, kara lahana, brokoli gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler demir içeriği yüksek olan sebzelerdir.

Baklagiller: Nohut, mercimek, fasulye, barbunya gibi baklagiller yüksek miktarda demir içerir.

Kuru meyveler: Kuru kayısı, kuru erik, kuru üzüm, hurma gibi kuru meyveler demir içeriği yüksek olan besinlerdir.

Tam tahıllar: Tam buğday, esmer pirinç, çavdar, yulaf gibi tam tahıllar demir içeriği yüksek besinler arasındadır.

C vitamini demirin emilimini artabilir. Bu nedenle demir içeren yiyeceklerin C vitamini açısından zengin yiyeceklerle birlikte tüketilmesi önerilir. Demir eksikliği olanlar bir hekimin önerisi ile demir takviyeleri kullanabilirler.

Vegan Beslenenler B12 İhtiyaçlarını Nasıl Karşılayabilir?

Vegan beslenenlerin B12 vitamini ihtiyaçlarını karşılamaları son derece önemlidir. Çünkü B12 vitamini sadece hayvansal kaynaklarda bulunur. Bunun yanı sıra vegan beslenenler B12 ihtiyaçlarını B12 ilave edilmiş vegan süt, tahıllar, enerji barları gibi yiyeceklerden; bazı fermente gıdalardan ve mayalardan karşılayabilirler. Ancak bu kaynakların hiçbirinin B12 ihtiyaçlarını tam olarak karşıladığı söylenemez. B12 vitamini yetersizliği sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu nedenle veganlar düzenli olarak kan testi yaptırarak B12 düzeylerini kontrol ettirmeli, eksiklik durumunda bir hekim önerisi ile B12 vitamini takviyeleri kullanmalıdır.

Vegan beslenenler kalsiyum ihtiyaçlarını kalsiyumla zenginleştirilmiş soya veya badem sütü bitki bazlı sütler; tahıllar; şalgam ve lahana gibi bazı yeşil yapraklı sebzeler; soya fasulyesi, nohut ve siyah fasulye gibi kuru baklagiller ve badem gibi kabuklu yemişler ile karşılayabilirler.

Bitki Bazlı Beslenme

Son olarak bitki bazlı beslenmeyi yakından inceleyelim. Bitki bazlı beslenme şeklinde temel amaç sağlıklı yaşamaktır. Genellikle et, süt, yumurta, balık gibi hayvansal besinlerin tüketiminin sınırlandırıldığı veya diyetten tamamen çıkarıldığı bu beslenme şeklinde temel olarak meyve, sebze, baklagiller, tahıllar, kuru yemişler, yağlı tohumlar ve bitkisel bazlı protein kaynakları tüketilir. Hayvansal ürünler de az miktarda tüketilebilir.

Bitki bazlı beslenme, doymuş yağ alımını sınırlandırdığı; düşük yağ alımını teşvik ettiği ve aynı zamanda yüksek lif, vitamin, antioksidan ve mineral alımını desteklediği için sağlıklı bir beslenme şekli olarak kabul ediliyor. Bunun yanı sıra işlenmiş yiyecekler de sınırlandırıldığında kalp hastalığı, kanser, diyabet ve obezite gibi birçok kronik hastalığı önlemeye yardımcı olabiliyor.

Özetle veganlar sadece bitkisel gıdalar tüketirken, vejetaryenler süt ve yumurta gibi bazı hayvansal ürünleri tüketebilir. Veganlık ve vejetaryenliğin temel amacı sağlıklı beslenmeden ziyade sağlıklı bir yaşam biçimidir. Bitki bazlı beslenmede ise temel amaç hayvansal ürünlerin yerini alabilecek bitkisel kaynaklı proteinler aracılığıyla hayvansal ürün tüketiminin sınırlandırıldığı sağlıklı bir yaşamdır. Beslenme ihtiyaçlarınızı bitki bazlı gıdalardan karşılama konusunda desteğe ihtiyacınız varsa bir beslenme uzmanından destek alabilirsiniz.



Güdül'de Yapılacak 11 Şey

Ankara'nın doğal güzellikleriyle ünlü Güdül ilçesinde yapılacak 10 Şey;

  1. Gölü Tabiat Parkı’na gitmek: Sorgun Yaylası yada Sorgun Gölü Tabiat Parkı’nda yürüyüş yapabilir, kampçılık, piknik yapabilir veya su sporları yapabilirsiniz.
  2. Yeşilöz Vadisini ziyaret: Yeşilöz Vadisi, Güdül'ün doğal güzelliklerinden biridir ve doğa yürüyüşü yapılabilir.
  3. İnözü Mağaralarını ziyaret: Güdül'ün tarihöncesi döneminden kalma 3-5 katlı binlerce mağara keşfedilebilir.
  4. Kamp Kurmak ve Balık tutmaya gitmek: Güdül'de Kirmir ve İlhan çayında balık tutabilir ve Süvari çayı Ekokamp alanında keyifli vakit geçirebilirsiniz.
  5. Güdül Şehir Müzesi'ne gezi, Güdül’ün folklorik özelliklerini, Salihler yazıtlarını ve tarihi kültürel özelliklerini müze ortamında öğrenebilirsiniz.
  6. Tahtacıörencik Ekoköy’de doğal üreticilerle buluşmak; Türkiye’nin en ekolojik köyünde atalık tohumlardan, pestisit kullanmadan ve çeşitlendirerek yapılan üretime destek olabilir ve Ekoköy Evi’nde TADYA üreticileriyle buluşabilirsiniz.
  7. Güdül Simiti ile meydanda çay içmek, Başkent’in ilk ve tek sakin şehri Güdül’de meydanda dinginliğin tadını çıkarabilirsiniz. Güdül konakları için sokaklarında gezinebilirsiniz.
  8. Tarihi kişilerini ziyaret: Güdül’de Samut Bali ve Kasım Baba Türbeleri ziyaret edilebilir ve önemli kişiler hakkında bilgi edilebilirsiniz.
  9. Leblebi dükkânına uğramak, onlarca butik ve tarihi dükkân arasında leblebi dükkânını bularak leblebiciliğin yolculuğuna çıkabilirsiniz.
  10. Güdül Üzümlerinden hasat etmek, Adalıkuzu yada Karacaören köyünde 22 çeşit üzümün tadına bakabilirsiniz.
  11. Güdül Şifalı bitkiler edinmek, hünnap ve şifalı bitkiler temin edebilirsiniz.



Atalık Tohum Önemi

Tohum, bitkilerin varoluşunun devamını mümkün kılan en önemli üreme materyalidir. Geleneksel tarım sistemi içinde binlerce yıldan bu yana nesilden nesile aktarılan tohumlar çiftçi eliyle sürekli geliştirilmiş, bulunduğu yerin iklim ve arazi koşullarına en iyi uyum sağlayan “yerel çeşitler” elde edilmiştir. Yerel tohumlar binlerce yıldır toprakla buluşarak, genlerinde kuraklık, sel, don vb. pek çok doğa olayına karşı ayakta kalmayı başarabilme özelliklerini taşıyarak, “Bilge” sıfatını hak ediyorlar. Meyvesine gelen böceklerle, gölgesinde gelişen yabancı otlarla, yaprağındaki mantarlarla iyi geçinmeyi öğrenmiş bilge tohumlar hasat zamanı hayatta kalabildikleri için doğal seçimle bir sonraki nesli oluşturmaktadırlar. Bu tohumlar toprağın sınırlı bir kaynak ve mükemmel bir denge unsuru olduğunun farkındalığıyla, topraktan hangi elementi ne zaman ve ne kadar isteyeceklerin de biliyorlar. Bu yüzden yerel tohumlar kendi dengesini kendi kurar. Bu mükemmel ahenk içinde en güzel ve özel tatları sunar. Yerel tohum, bilgelik demek, paylaşım demek aynı zamanda doğa ile barışık çok çeşitlilik demektir.


Organik tarıma başlamanın ilk adımı organik tohumun toprakla buluşmasını sağlamaktır. Organik tohum, genetik olarak yapısı değiştirilmemiş, sentetik pestisitler, radyasyon veya mikrodalga ile muamele görmemiş biyolojik formunda olmalıdır. Bu tanıma en uygun tohum yerel tohumdur. Organik tarım kaynakların adil şekilde kullanımını isteyen bir sistemdir. Bu sistem içinde tohumun en kolay elde edilme yolu yerel tohumlara ulaşmaktan geçer. Yerel tohumlar, sahip oldukları özellikleri ile organik tarımın vazgeçilmez unsurudur.


Yerel ürünlerin ve tohumların korunarak gelecek nesillere aktarılması, çocuklarımızın daha iyi beslenebilmeleri ve bazı yerel geleneklerin devam ettirilmesi bakımından önemlidir. Bu şekilde kültürümüz, sağlığımız, çevremiz ve geleceğimiz de koruma altına alınmış olacaktır.


Yerel tohum geçmişimiz zenginliğimizdir. Tohumlara sadakat, geleceğe, yaradılışa verebileceğimiz en güzel karşılıktır. Tohumlarımız aynı zamanda geleceğin teminatıdır. Her dönemde altından daha değerlidir, zira kaybolan tohumlarımızın ve bunlarla birlikte yok olan lezzetlerin geri getirilmesi mümkün değildir. Bu bağlamda yerel tohumlarımıza sahip çıkalım.


Yerel tohumlarımızı yaşatalım ki bizler de daha güzel bir dünyada yaşayabilelim.


Anadolu tarihine katkıda bulunan atalık tohumlar, kültürel mirasımızı oluşturan en önemli unsurlardan biridir. Yerel veya ata tohumu olarak da bilinen atalık tohum, atalarımızın geçmişte kullandığı ve hiçbir işlem görmeden yıllar önce olduğu gibi kalan doğal tohumdur. Anadolu'da yüzyıllardır kullanılan ve genetiği değiştirilmemiş bu tohumlardan üretilen ürünlerden alınan yeni tohumlar bir sonraki yılın ekiminde kullanılır. Bu tohum-ürün-tohum döngüsü atalık tohumun varlığını sürdürmesini ve gelecek nesillere bozulmadan ulaşmasını sağlar.

Atalık Tohum Nedir, Özellikleri Nelerdir?

Atalık tohum, genetiği değiştirilmemiş bir tohum olduğundan DNA dizisi doğaldır. Nesilden nesile aktarılabilen atalık tohumlar, verimli ve sürdürülebilir özellik taşır. Her kuşakta orijinal durumunu koruyabilir. Bulunduğu ülkenin iklimi ve toprağına uygun koşullarda, yüzyıllar boyunca aynı şekilde yetiştirilen tohumlar o bölgenin yerel tohumlarını oluşturur. Atalık tohumu ekilir, büyütülür ve olgunlaşma dönemi geldiğinde bazı bitkiler, gelecek sezon kullanmak için tohumluk olarak ayrılır. Binlerce yıldır devam eden döngü endemik bitki türlerini oluşturur.
Anadolu’nun her bölgesinin kendine özgü yapısal ve iklimsel özellikleri, atalık tohumların yetiştiği alanların değişiklik göstermesi sağlar. Yaz meyveleri daha çok sıcak bölgelerde yer alan Ege ve Akdeniz bölgelerinde, yaz aylarında ve doğal koşullarda yetişirken, soğuk aylarda yetişmez. Atalık tohumla yetişen tüm meyve ve sebzelerin ortak özelliği mevsiminde yetiştirilip tüketilmesidir. Örneğin, atalık tohumlu bir domatesi kışın yemek mümkün değildir. Atalık tohumu ile üretilen sebze veya meyveler vitamin ve mineraller açısından oldukça zengin olmalarının yanı sıra, lezzetleriyle de kolayca ayırt edilebilir.

Atalık Tohumun Korunması ve Yetiştirilmesi

Ata tohumlarının yetişmesi için hava şartlarının ve iklimin bitkinin yaşamasına uygunluk göstermesi gerekir. Atalık tohumda ürünün yetiştirildiği bölge oldukça önemlidir. Çünkü ürün sadece uygun coğrafya ve toprakta gelişir ve yalnıza bu üründen verim alınır. Atalık tohum sürekli ve kalıcı bir tohum olduğu için tohum elde edilen üründen bir sonraki yılın ekimi için ayrılabilir.
Atalık tohumu modern tohumla karşılaştırmak mümkün değildir. Atalık tohumları buzdolabı gibi ortamlarda uzun süre saklamak mümkün değildir. Yapılarında hormon veya koruyucu kimyasallar bulunmadığından yerel tohumlar kısa sürede bozulabilir. Atalık tohumlar gen bankaları gibi korunmuş bir yerde muhafaza edilmediğinde ömürleri dört beş yılı geçemez. Daha yaşlı tohumlar ekin veremez. Yanmış tohumlarla da ürün yetiştirilemez. Kültürel mirasın en önemli unsuru olarak görülen sertifikalı atalık tohumların hastalıklara karşı korunması ve zorlu iklim koşullarını tolere edecek önlemlerin alınması gelecek nesillere aktarılmaları açısından önemlidir.

Atalık Tohumun Önemi ve Türkiye’den Örnekler

Temiz, lezzetli, iyi gıda, şehir hayatından doğaya dönüş, sağlıklı beslenme trendi giderek yaygınlık kazanırken mutfaklarda endemik bitkiler ve geleneksel pişirme yöntemleri yeniden popüler hale gelir. Yerel malzeme kullanımının artışına paralel olarak tarımda atalık tohumdan üretilen sebze meyveler de yaygınlık kazanmaya başlar. Mevcut atalık tohumlar, doğal ve yapay seçilime rağmen var olacak kadar şanslı olmalarının yanı sıra, yerel damak zevkine de uygundur. Ayrıca, zengin genetik çeşitliliğe sahip atalık tohumlar birçok farklı türün üretilmesini sağlar.
2017 yılında Ata Tohumu Projesi kapsamında başlayan atalık tohum çalışmaları topraklarımızda yetişen ürünleri koruma ve sonraki nesillere miras olarak aktarma amacını taşır. Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesindeki kurum ve kuruluşlarla iş birliği içinde yürütülen proje, ülkemizin her bölgesinde doğal üretimin yeniden canlandırılmasını hedefler. Kandıra biberi, Samsun köy hıyarı, Ayaş bodur domatesi gibi özel türler bu ürünler arasında yer alır. Bakla, mercimek, patates, börülce, ıspanak, pancar, soya, yulaf, mısır, arpa, çavdar, karpuz, kavun için yetiştirilme çalışmaları sürer.
Anadolu, buğday cinslerinin %75'ine ev sahipliği yapar. Çanakkale'den Karakılçık ve Sarı Özberk, Kütahya'dan Kobak ve Havran Kızılcaları, Çankırı'nın Üveyik, Kastamonu'nun siyezi bunlardan bazılarıdır. Tohum yetiştirme sayesinde yerel çeşitler farklı bölgelere aktarılabilir. İlk tarımsal faaliyetlerden uzun yıllar sonra yetiştiriciler, binlerce çeşit geliştirir. Atalık tohum, yaşadığımız topraklardaki önemli tarihi simgesidir. Topraklarımızda yetişen bitkilerin özgünlüğünü, zenginliğini ve çeşitliliğini temsil eder. Geçmişin mirasını geleceğe aktardığı için atalık tohumun korunması, tanınması ve yetiştirilmesi tarımın geleceği için oldukça önemlidir.

Bitkilerden Tohum Nasıl Alınır?

Atalık tohumları korumak sadece geleneği sürdürmeye değil, aynı zamanda yıllık bahçe bütçenizi azaltmanın ve bitkilerin genetik çeşitliliğini korumaya da yardımcı olur. Aynı zamanda, tohumdan bitki yetiştirmek daha basit ve tasarruflu bir yöntemdir. Tohum hasadından önce sağlıklı bitkiler yetiştirmeniz gerekir. Çiçeklenme ve tohum oluşum aşamalarında yeterli sulama, sağlıklı tohum büyümesi için hayati önem taşır.
Gelecek sezon için yetiştirdiğiniz bitkiler arasından tohum seçerken, sağlıklı, sağlam bitkileri tercih etmeniz uygun olur. Canlılığı ve verimi en üst düzeye çıkarmak için tohumların tamamen olgunlaşmasına izin vermeniz önemlidir. Bitki üzerinde kurumaya bırakılan tohumların tam olgunlaşması için bitkinin yaşam döngüsünün sonunda belirli bir kuruma dönemi gerekir. Tüm genetik özellikleri korumak için çok çeşitli bitkilerden tohum toplamak önemlidir. Hastalıklı veya atipik bitkiler hariç, tüm bitkilerinizi olgunluğa kadar besleyip her birinden eşit sayıda tohum alabilirsiniz. Tohum hasadı yapmanın birkaç farklı yöntemi şöyle sıralanabilir:

1.Kuru tohum hasadı

Kuru tohum hasadı için, kabuklarıyla birlikte tohumlar toplanıp kurumaya bırakılır, ancak tohumların bitki üzerinde kurumasına izin vermek genellikle daha doğru olur. Kabuklarıyla birlikte toplanan tohumlar, kabukları kolayca parçalanana kadar on veya on beş gün boyunca kuru bir yerde saklanabilir. Tohumları kabuklarından ayırırken büyük parçaları elinizle alabilir, daha küçük parçaları ise elek yardımıyla veya üfleyerek uzaklaştırabilirsiniz. Elemek için farklı boyutlardaki eleklerden yararlanılabilir. Daha büyük boydaki tohumlar için fan kullanmak oldukça yardımcı olabilir.

2.Yaş tohum toplama

Yaş tohumların toplaması için meyvelerin tamamen olgunlaşmasını beklemelisiniz. Bu, genellikle, meyvenin yenebileceği aşamayı geçmesi gerektiği anlamına gelir. Olgunlaşan meyveler toplanıp, tohumlar nazikçe meyvelerden ayrılarak bir kap su içinde temizlenebilir. Geriye kalan tortular ve ölü tohumlar suyun üzerinde yüzerek birikir. Tohumlar yıkandıktan sonra, sudan çıkarılarak yapışmayacakları bir yüzey üzerinde kurumaya bırakılır.

3.Fermantasyon yöntemi

Domates gibi bazı bitkilerin tohumları fermantasyon yöntemiyle hasat edilir. Bu tür bitkilerin tohumlarını alma işlemine tohumlar ve meyve posası sıkılarak bir kavanoza koyulur. Kavanoza içerisinde tohum ve meyve posasının yarısı kadar su eklenmelidir. Karışımı, iki ile beş gün boyunca, 24-30 ℃ kadar ılık bir yerde saklamanız gerekir. Bu süre içinde karışım kabarmaya ve üzerinde ince beyaz küf tabakası oluşmaya başlar. Küfü bir gün gözlemlendikten sonra, karışım süzülerek tohumlar ıslak tohum hasadı yöntemine göre temizlenir.
Tohumları saklamadan önce, iki hafta veya daha fazla süre iyi havalandırılan bir yerde kurutmanız gerekir. Küflenmenin önlenmesi için tohumların tamamen kuru olması, eğilip bükülme yerine, ikiye ayrılması önemlidir. Tohumları hava geçirmez bir kapta, serin ve kuru bir yerde saklayabilirsiniz. Uzun süreli depolama için, tohum kabının sıcaklık veya nem dalgalanmalarından uzak kalacağı bir yerde bulunması gerekir. Kullanılan tohumun atalık tohum olup olmadığını anlamak için tohumun üç kez ekilip her üç seferde de aynı ürün kalitesini verdiğinden emin olmalısınız.



© www.beslersifa.com | Her hakkı sağlıklıdır.
Coded by @suleymancetinx | ile yapılmıştır.