Ad

Besler Şifa Atölyesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Besler Şifa Atölyesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Eczacıların Bitkisel Ürünler Hakkında Davranışlarının Değerlendirilmesi

Eczanelerde ilaç dışında bitkisel ürünlerin yer alması ve eczanelerin insanlar tarafından güvenilir bulunması sebebiyle eczaneler bitkisel ürünlerin satışında tercih edilmektedir. Bu kapsamda Türkiye’de eczanelerde yer alan bitkisel ürünler incelendiğinde Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsat verilmiş 52 bitkisel ilaç varken, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından onay verilen 51 bitkisel içerikli ürün bulunmaktadır. Türkiye’de satılan bitkisel ürünler hem içerik bakımından hem de reçeteli veya reçetesiz satışları bakımından önemli farklılık göstermektedir. Satışı yapılan bitkisel ürünlerin bir kısmı hekim reçetesiyle temin edilebilirken bir kısmı ise reçeteye tabi değildir.

Bitkisel ürünler genellikle düşük riskli olarak algılansa da potansiyel sağlık riskleri bulunabilir ve toksik etki gösterebilir. Bitkinin içeriğinde yer alan fitokimyasalların veya metabolitlerin toksik etkili olması, tağşiş durumu, çevresel kirleticiler ve mikroorganizma kontaminasyonları bitkisel ürünlerin toksisitesinde önemli etmenlerdir.

Fitoterapi, aromaterapi ve tıbbı aromatik bitkiler

Bitkisel ürünlerle ilgili yapılan araştırmalar incelendiğinde bu araştırmalar genellikle tamamlayıcı tıp başlığı içerisinde "fitoterapi, aromaterapi ve tıbbı aromatik bitkiler" bünyesinde incelenmektedir.

Bu kapsamda kullanılan bitkisel ürünler hakkında hekim ve eczacının bilgilendirilmesi gereklidir. Özellikle bitkisel ürünlerde doğru bitki, standardizasyon, uygun doz, ürünün kullanım süresi ve riskli gruplarda kullanımı çok önemlidir. Aynı zamanda diğer önemli bir konu ise bitki-ilaç etkileşimleridir. Bitki-ilaç etkileşimleri güvenlik sorunu oluşturmaktadır. Bitkisel ürünler genellikle birden fazla madde ihtiva etmekte olup sentetik ilaçlar ile arasındaki etkileşimler, farmakokinetik ve/veya farmakodinamik olarak gözlenmektedir. Dolayısıyla bitkiler kullanılan ilacın emilimi, dağılımı, metabolizması ve atılımı üzerinde farklılıklara yol açabilir. Bitki-ilaç etkileşimi sonucunda hasta üzerinde beklenen terapötik etki görülmeyebilir. Bitkiler ile ilaçlar arasındaki potansiyel etkileşimler hakkında bilgi eksikliği hastaların güvenliği açısından tehlikeli bir durumdur. Bitki-ilaç eş zamanlı tüketimi ve bitki-ilaç etkileşimleri zararlı etkilere ve ölümcül sonuçlara neden olabilir.

Sonuçlar

Eczacıların %54,3’ü bitkisel ürünleri sıklıkla sattığını bildirmiştir. Eczacılar bitkisel içerikli ürünleri %61,4 oranı ile bağışıklık sistemini destekleme amaçlı satmaktadır. Eczanelerdeki bitkisel ürünlerin %51,4'ünün pediatrik hasta grubu için tercih edildiği görülmüştür. 

Eczacıların %45,7’sinin bitkisel ürünler hakkında ürün satış temsilcilerinden bilgi aldığı ve %41,4’ünün fitofarmakovijilans kavramını daha önce duymadığı tespit edilmiştir. Araştırmada eczacıların %92,9’u bitkisel ürünlerin güvenliği hakkında endişe duyarken, %95,7’si bitkisel ürünler ile ilgili yasal düzenlemeleri yetersiz bulmuştur. 

Sonuç olarak serbest eczacılar bitkisel ürünler hakkında hastalara doğru tavsiyelerde bulunmalı ve bu konuda güçlü bir bilgi birikimine sahip olmalıdır. Eczacıların bitkisel ürünlerle ilgili güncel donanıma sahip olmaları için meslek içi eğitimler planlanmalıdır. Bitkisel ürünlerle ilgili yasal düzenlemeler sorumlu otoriteler tarafından daha ayrıntılı yapılmalıdır.

Fitofarmakovijilans (fitovijilans); “bitkilerin kullanımına bağlı istenmeyen etkilerin ve diğer muhtemel sorunların saptanması, değerlendirilmesi, tanımlanması ve önlenmesi ile ilgili bilimsel çalışmaları” kapsayan bir terim olarak tarif edilmektedir.

Makale: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3444076



Sincan'da Tarım ve Kırsal Kalkınma

Sincan'ın kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber 17. yüzyıl arşiv kayıtlarında Sincan köyünün adına rastlanmaktadır. Sincan'a 100 hanelik Romanya Köseabdi (yani şimdi Bulgaristan Kemaller İlçesi Raynino Köyü) 'den göçmenler getirilmiştir. Diğer bilinen tabirle Deliorman Türkleri ile gelişim sağlanmıştır. Bunlar Sincan'a gelirken lale soğanları ile birlikte gelmişlerdir. Bu nedenle de Sincan denildiğinde öncelikle akla lale ve lale bahçeleri gelmektedir. Soydaşlarımızın buraya yerleştirilmeleri ile tipik bir göçmen köyü görünümünü alan Sincan, İstanbul-Ankara tren yolu ile Ankara-Beypazarı-Ayaş devlet karayolu üzerinde olması nedeniyle kısa zamanda hızlı bir şekilde gelişmiş, 1956 yılında bucak merkezi haline getirilmiş, aynı yıl merkezde belediye teşkilatı kurulmuştur. Sincan bucağı 30 Kasım 1983 tarihinde çıkartılan 2963 sayılı kanunla ilçe haline getirilmiş, daha sonra da 8 Mart 1988 tarih ve 88/12721 sayılı bakanlar kurulu kararıyla Büyükşehir Belediye sınırları içerisine alınmıştır.

Alagöz Karargahı Müzesi, Uyuz Hamamı, Ziir vadisi, Bacım Sultan Türbesi, Girmeş Kalesi, Aşağı Pınar    Çeşmesi ve Çamaşırhane gibi yapılar bulunur. Sincan'ın kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber 17.nci yüzyıl arşiv kayıtlarında Sincan Köyünün adına rastlanmaktadır. Şen, Canlı İnsanların Yurdu anlamına gelen Sincan, İpek Yolu’na yakın oluşundan ötürü tarihi çağlarda önem kazanmıştır. Asya’da da aynı ismi taşıyan bazı yerleşim alanları bulunmaktadır. Sincan Adının Manası yani Sincan(Astragalus) yapraklı birleşik salkım şeklinde çiçek yada Sakızlı bir çeşit çalı türü olarak dile getirilmiştir.

Batıya eğimi azalan bir oluk vadi görümündedir. Ovanın çevresinde yüksek noktalar ise Meşe Doruğu (1248 m.)  Belören Dağı (1150 m)  dir. Ankara Çayı ilçeyi 2 ye bölmektedir.

Sincan ve çevresinde morfoğrafik olarak 3 anabirim ayırtetmek mümkün dür. Bunlar ova tabanı, vadi tabanları, sırtlar, kertik vadiler ve tepelerdir. Ova tabanı, ortalama bir değerle 800 m. yüksekliğe sahiptir, eğimi çok azdır (ortalama % 2) ve parçalanmamış geniş alanlar halinde uzanır (O. Erol, 1973). Sincan'ın üzerinde kurulduğu ova kesimi, Ankara Ovasının Mürted Ovası ile birleştiği kesime çok yakındır Malıköy Ovası haritanın güneybatısında, Çubuk Ovası ise kuzeydoğusunda yeralmaktadır. Buna göre, Sincan'ın etrafı Ankara Ovası-Mürted Ovası-Malıköy Ovası ile çevrilmiş durumdadır.

Vadi tabanları ise, Sincan yakınlarında ancak güneyde görülmektedir. Buralarda da fazla bir parçalanma yoktur, kolaylıkla su temin edilebildiğinden tarım alanı olarak kullanılmaya daha elverişlidirler. Nitekim, çevrede kil merceklerinin oluşu artezyen kuyularının açılmasına imkan verdiğinden su bulunmasını kolaylaştırmaktadır. Tepelerin yükseltileri azdır, kertik vadiler derin yarılmalara uğramamışlardır.

Morfoğrafik özellikler Sincan ve çevresinde beşerî faaliyetleri olumlu yönde etkilemektedir. Sincan'ın üzerinde kurulduğu ova tabanı yerleşme ve ulaşım açısından elverişlidir. Arazi kullanımı yönünden diğer bir elverişli birim de vadi tabanlarıdır, buralar özellikle (konuya şehircilik açısından bakacak olursak) park bahçe ve spor alanları yapılarak değerlendirilebilir.

Hidrografya açısından Sincan’da tabansuyu yüksek olup Emiryaman Fatih arasında Kepir Gölü ile şimdi sanayi ve organize sanayi bölgesinin yer aldığı Ankara çayı civarında bataklıklar drenaj edilerek kullanıma açılmıştır.

Sincan'da Tarım

Ankara ili Anadolu topraklarında geçmişten günümüze verimli topraklarında tarımsal üretimin can bulduğu bir şehir olmuştur. Her ne kadar kırsal alanlar terk ediliyor olsa da gelecek yüzyılın stratejik sektörlerinden birisi olarak görülen tarımın sürdürülebilirliğinin sağlanması Ankara’da yaşayanlar kadar Türkiye nüfusu açısından da önemlidir. Unutulmamalıdır ki son yıllarda hızlı bir göçe maruz kalan Ankara Türkiye nüfusunun önemli bir miktarını oluşturmaktadır. Özellikle bilgi teknolojisinin tarımda etkili bir şekilde kullanıldığı, yenilikçi uygulamaların benimsenerek yaygınlaştırıldığı, yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bulunan Ankara keçisi, bitki ve hayvan türlerinin üretiminin teşvik edilmesi kadar verimliliği yüksek bitki türleri geliştirilmesi, organik tarım, yağlı tohumlar ve tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliğinin geliştirilmesi önemlidir.

Yenikent Beldesinde Zir Vadisi bulunmaktadır. Bir zamanlar çoğunluğu Boşnak göçmenlerin olduğu 1000 haneden oluşan, çarşısı, camisi, hamamı olan Büyük İstanoz ilçesi, geçimini sof işleyerek sağlamaktaydı. Günümüzde geçimini kısmen tarım ve sebzecilik ile sağlayan bir yerleşim bölgesidir. Yenikent kavun ve karpuzuyla ünlüdür.

Ankara merkezinin gelişim seyri Atatürk Orman Çiftliği kurulması ve 1924, 1932, 1957, 1969, 1986 imar planları ile Polatlı ovasına doğru olması arzu edilmiştir. Sincan ve Kazan’a doğru gelişim daha sonra gerçekleşmiştir. Bu döneme kadar tarımsal üretimini devam ettirmiştir. Nitekim İlyakut ve Mülk gibi köylerde tarımsal üretim devam etmektedir (URL-1).

Ankara’nın Tarım Şehri; Sincan

Ankara Genel olarak Konya'dan sonra tarım arazisi büyüklüğü açısından ikinci sıradadır. Sincan ilçesi 2023 itibariyle 550 bin nüfusu ve Etimesgut'la beraber 1 milyondan fazla nüfusuyla önemli bir tarım potansiyeli içermektedir. Özellikle ilçede yükte hafif pahada ağır kavun, nane, turp, havuç, ıspanak, marul, Aspir, kimyon, iğde gibi sebze e ağırlıklı tarımsal üretim yapılabileceği öngörülmüştür.

Sincan ilçesinde Sarayköy büyükova koruma alanı ve hemen yakındaki Ayaş'a bağlı İlhanköy büyükova koruma alanı ile önemli bir alana sahiptir. Ankara'da Sulak alan toplam miktarı bakımından Beypazarı ve Haymana'dan sonra 2014 verilerine göre 101.699 dekarlık alan ile üçüncü ilçedir. Diğer yandan ilçede lale soğanı yetiştiriciliği konusunda bir aksiyon alınmıştır.

İlçede 5 tane Organize Sanayi bulunması yanında %65'i ekilebilir ve dikilebilir arazi potansiyeli ile ziraat şehri olarak telakki edilebilir. Sincan Belediyesi öncülüğünde İlçe Tarım Müdürlüğü ve Ziraat Odası Başkanlığı ile beraber yeşil/ kırmızı mercimek, arpa, nohut, buğday ekimi ve tohumunu tedavisine yönelik destekler sunulmaktadır. Diğer yandan Polatlar köyünde yerli ve tarımsal üretim alanı belediye tarafından 2021 yılında açılmıştır.

Sincan’da köylü pazarı kurulan alanlar şöyle: Salı Mevlâna Semt Pazarı, Çarşamba Menderes TOKİ Pazarı, Cuma Osmanlı Kapalı Semt Pazarı, Cumartesi GOP Mahallesi Eski Çarşamba Pazar yeri, Pazar Yenikent Kapalı Semt Pazarı olarak sıralanabilir. Ankara kırsal alanında tarıma dayalı sanayi işletmeleri sayısı bakımından en fazla işletmenin olduğu Yenimahalle, Çankaya ilçelerinden sonra 37 adet işletmeyle üçüncü ilçedir. 

Mimari üslubuna göre 14. yüzyıl sonuna tarihlenen camii ile meşhur İlyakut Köyünde özel sektör girişimcileri tarafından lavanta bahçeleri kurulmuştur. Tıbbi ve Aromatik Bitki Yetiştiriciliği: Standardize ve Farmakope Normlarında Katma Değeri Yüksek Bitkisel Ürün Hazırlanması projesi Ankara Kalkınma Ajansı tarafından desteklenerek Lokman Hekim Üniversitesi tarafından Polatlar köyünde yürütülmüş ve kekik bahçeleri tesis edilmiştir.

Sincan’da Kırsal Kalkınma: Geçmişten Günümüze Bir Bakış

Sincan, tarihi kökenlerine ve coğrafi konumuna dayanan zengin bir mirasa sahiptir. Köyden ilçe ve sonrasında da büyükşehir belediyesi statüsüne yükselmiş olan bu yerleşim birimi, kırsal kalkınma açısından önemli potansiyellere ev sahipliği yapmaktadır.

Kökenleri 17. yüzyıla dayanan Sincan, göçmen kökenli Eski Romanya Köseabdi (şimdi Bulgaristan Kemaller İlçesi Raynino Köyü) halkının yerleştirilmesiyle başlamıştır. Yenikent gibi bazı yerleşim birimlerinde Boşnakların yerleştirildiği de bilinmektedir. Diğer yandan Çorum, Çankırı ve Yozgat’dan gelen halkın sayesinde kendine göre bir kimlik oluşagelmiştir. Bulgar göçmenleri ve Niğde’den gelen ustalar sayesinde tatlıcılık konusunda potansiyel oluşmuştur. Bu tarihi kökler, günümüzde bile Sincan’ın karakterini ve kimliğini belirlemede önemli bir rol oynamaktadır.

İstanbul-Ankara tren yolu ve Ankara-Beypazarı-Ayaş devlet karayolu gibi önemli ulaşım hatlarına yakınlığı, Sincan’ı ticari ve ekonomik anlamda cazip kılmıştır. Eskişehir yolu, İstanbul yolu ve Ayaş-Beypazarı yolu sincan ilçesini çok önemli bir güzergahta olduğunu göstermektedir. Tanıtımlarla kırsal kalkınmada rolünü etkinleştirebiliriz.

Sincan, kırsal alanlarında barındırdığı tarihi ve doğal zenginliklerle dikkat çekmektedir. Coğrafi yapısı, tarımsal üretim için uygun olanaklar sunmaktadır. Ova ve vadi tabanları, tarımsal faaliyetler için elverişli alanlar olarak değerlendirilebilir. Su kaynaklarının bolluğu ve arazi kullanımı açısından avantajlı bir konumda bulunması, tarımsal üretimin çeşitlendirilmesi ve verimliliğinin artırılması için önemli fırsatlar sunmaktadır. Sincan’ın tarihi ve kültürel özelliklerini kırsal kalkınmayla entegre etmek gerekmektedir.

Sincan’ın kırsal kalkınma sürecinde dikkate alınması gereken bir diğer faktör de morfoğrafik özellikleridir. Ova ve vadi tabanları, yerleşim ve tarım için uygun alanlar olarak değerlendirilebilir. Aynı zamanda, bu bölgelerde park, bahçe ve spor alanları gibi sosyal ve rekreasyonel tesislerin geliştirilmesiyle kırsal yaşam kalitesi artırılabilir. Bir anlamda piknik, karavan ve kampçılık konusunda potansiyel tüketimleri ilçede üretilen sebze meyve ile geliştirmek anlamlı olacaktır. Özellikle haftasonu Beypazarı güzergahına akan yerli ve yabancı turizmcileri Yenikent pazarında ağırlamanın önemli olduğunu vurgulayabiliriz.

Hidrografik yapı, tarım ve sulama projeleri için önemli bir potansiyele işaret etmektedir. Tabansuyunun yüksek olması ve su kaynaklarının bolluğu, tarımsal üretimin sürdürülebilirliği için gereklidir. Bu kaynakların etkin ve verimli bir şekilde yönetilmesi, kırsal kalkınmanın temel taşlarından biridir. Sakarya nehrinin en büyük kolu olan Ankara çayı’nın Sincan’dan geçip Ankara il merkezini terketmesi tarımsal sulamada kirlenmeyi de etkilemektedir.

Sonuç ve Öneriler

  1. İklim dostu tarım geleceğin tarımı olması yönünde bir eğilim gelişmiştir. Örneğin "Doğrudan Ekim yöntemi" ile "doğrudan ekim mibzeri" kullanılarak ekim yapılabileceği önerilmektedir. Diğer yandan 'rüzgar perdesi' ile canlı ağaçlar ile yapılan perdeleme rüzgarın etkisini azaltmakta ve süne gibi zararlar ile mücadelede başarılar sağlamaktadır. Yine 'solucan gübresi' kullanılarak verim artış sağlanmaktadır. Bunun yanında 'damlama sulama uygulaması' ile toprağı değil bitkiyi sulayan sistem önerilmektedir. Su kayıplarını azaltmaya yönelik 'gece sulaması' tavsiye edilmektedir. Diğer yandan 'malçlama, tür çeşidinin arttırılması, kompost yapımı' gibi uygulamalarla permakültür ve agroekoloji uygulamalarının yaygınlaştırılması eğitimleri gerekmektedir.
  2. Sincan ilçesinde doğal tarım yöntemlerinin geliştirilmesi yanında “Sincan Atalık Tohum Kıymetlendirme Merkezi” gibi doğal üretim ve topluluk destekli tarımın geliştirilebileceği faaliyet ve projeler geliştirilmelidir. Özellikle yerel kavun ve karpuz türlerinin geliştirilmesi bu anlamda önemlidir.
  3. Önemli nüfus potansiyeli sebebiyle doğal tarımsal üretim teşvik edilmeli; augmenta toprak analiz cihazı gibi destekler sunulmalı Sürdürülebilir ve iklim duyarlı tarım üretimi konusunda proje ve faaliyetler geliştirilmelidir.
  4. Sincan ilçesinde tarım ve kırsal kalkınmanın geleceğine yönelik akademik etkinlikler yapılmalıdır. Sincan Sürdürülebilir İnsani Ve Yerel Kalkma Stratejisi hazırlanmalı; tarımsal ürünlerini tedarik zincirine dâhil etme konusunda çözümler geliştirilmelidir.
  5. İlçede yükte hafif pahada ağır kavun, nane, turp, havuç, ıspanak, marul, aspir, kimyon, iğde gibi sebze e ağırlıklı tarımsal üretim yapılabileceği öngörülmüştür. Verimliliği yüksek bitki türleri ve yağlı tohumlar üretiminin teşvik edilmesi gerekmektedir. Diğer yandan lavanta ve kekik bahçelerinin geliştirilmesine yönelik tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliğinin geliştirilmesi önemlidir.
  6. Sincan ilçesinin kentsel mekân kalitesinin artması için hemşericilikten ziyade mahalle aidiyetinin arttırılarak kentsel kimliğin geliştirilmesi ve Ankara metropoliten alanında özgün bir yere taşınması gerekmektedir. Semt pazarları bu yönde daha etkinleştirilebilir. Zehirsiz şehirler faaliyeti gibi doğal tarımı teşvik eden uygulamalar geliştirilmelidir.
  7. Ankara Çayı, Sakarya Nehri'nin en büyük kollarından biri olup Sincan'dan geçerek Ankara il merkezinden uzaklaşmaktadır ve bu durum tarımsal sulamayla kirlenmeyi de etkilemektedir. Ankara çayının tarımsal sulamada kullanılabilirliği ile ilgili dönemsel araştırmalar yapılmalıdır.
  8. Civardaki piknik, karavan ve kampçılık gibi faaliyetler, ilçede üretilen sebze ve meyvelerin tüketim potansiyelini artırabilir. Özellikle hafta sonları Beypazarı güzergahına yönelen yerli ve yabancı turistlerin Yenikent köy pazarında ağırlanması önem arz etmektedir.
  9. Sincan'ın tarihi ve kültürel mirasını kırsal kalkınma stratejileriyle entegre etmek gerekmektedir. Eskişehir yolu, İstanbul yolu ve Ayaş-Beypazarı yolu, Sincan ilçesini önemli bir ulaşım ağı içinde konumlandırmaktadır. Tanıtım ve ekoturizm faaliyetleriyle kırsal kalkınma sürecine aktif katkıda bulunabiliriz.

URL-1: http://tucaum.ankara.edu.tr/wp-content/uploads/sites/280/2015/08/cadata2_17.pdf

Deli Orman; Balkan dağlarından ta Tuna'ya geniş  meşe ormanları uzanır, içlerinde kayın ve gürgen de bulunur. Rusçuk ile Silistre arasındaki bu sırt ta Tuna kıyılarına dek varır. Silistre'den Şumnu'ya değin bu ormanlık bölgeye (Deliorman) adı verilir. Burada yerleşik Türklerin yine burada devletler kuran Peçenekler ve Kumanlar boylarına ait olduğu bilinmektedir. Bu ad Türkçedir, Çılgın orman ya da Asırlık orman anlamına gelir. Sarı Saltuk gibi sünni yaşam biçimi olan Bektaşi geleneklerinden olan Türk din adamları hizmetler etmiştir. https://belleten.gov.tr/tam-metin-pdf/2040/tur




Hünnap Hakkında Genel Bilgiler (Ziziphus jujuba Miller)

Rhamnaceae familyasından olan Hünnaplar, genellikle kısa boylu, en çok 10 m’ye kadar boylanabilen, kışın yaprağını döken ağaçlardır. Çanak yapraklar tüylüdür. Meyve çekirdekli sulu meyve tipindedir. Sert çekirdeklere sahip olan hünnabın kabukları kırmızı renktedir ve elmaya benzeyen bir tada sahiptir. İri zeytin büyüklüğünde olan meyve, yabani olarak bulunabildiği gibi bahçelerde de yetiştirilebilir. Ülkemizde doğal olmayıp, çok geniş bir şekilde kültüre alınmıştır. Özellikle Batı ve Güney Anadolu’da hemen hemen doğallaşmıştır (Yaltırık, 1993; Akkemik, 2018).

Ankara keçisinin en çok yetiştirildiği Güdül'de Osmanlıdan beri dikenleri sayesinde hünnap yetiştiriciliği yapılmıştır. Günümüzde Güdül'de kapama bahçeleri kurularak ekonomik gelir elde etmede önemli çalışmalar yapılmaktadır.

Ekoloji talebi; hünnap bir ılıman iklim bitkisi olup, deniz seviyesinden 1700 metreye kadar bulunabilen, -20ºC sıcaklığa dayanıklı, humusça ve kireççe zengin, kumlu, geçirgen ve verimli topraklarda aşırı yağışlara ve kuraklığa dayanıklı bir bitkidir (Ecevit ve ark., 2002; Kavas ve Dalkılıç, 2015).

Hünnap, ılıman iklimlere özgü bir bitki türüdür ve deniz seviyesinden 1700 metreye kadar olan yüksekliklerde yetişebilir. Ayrıca, -20ºC'ye kadar olan düşük sıcaklıklara karşı direnç gösterir.

Tohumun çimlenme oranı genellikle %60 ila %90 arasındadır. Sonbaharda ağaçlardan el veya sopalarla toplanan meyveler önce bir süre ıslatılır, ardından ayakla ezilir ve kalburda yıkanarak tohumlar elde edilir. Tohumlar ekim öncesinde çatlatılır, ardından %5'lik limon tuzu veya 400 ppm GA3 solüsyonunda 1 gün bekletilir. Bu işlemden sonra, tohumlar geç sonbahar veya erken kış döneminde soğuk seralara ekilir. Çimlenme genellikle baharın ortasında veya sonunda gerçekleşir. Tohumlar ekim öncesinde zarar vermeden kabuğu tamamen kırılarak da ekilebilir. İdeal çimlenme sıcaklığı 20-25°C'dir. Tohumlar, standart soğuk hava depolarında (1-4°C) ağzı kapalı kaplarda uzun süre saklanabilir. Aralık x mesafe 5x4 şeklindedir. Çiçeklenme dönemi Nisan ve Mayıs ayları, tohumlar ise Ekim ayında olgunlaşır.

Toprak isteği; hünnap bitkisi derine giden kazık kök sistemine sahip olmasından dolayı kireççe zengin, iyi drenajlı derin topraklarda yetiştirilmesi tercih edilir (Anonim 2014). Bu bitki, süzek ve verimli topraklarda yetişebilir, aynı zamanda aşırı yağışlara karşı da dayanıklıdır. Özellikle kuraklık koşullarından etkilenmeyen bir özelliğe sahiptir (Ecevit ve diğerleri, 2002).

Fidan üretimi; tohumla ve fidanla yapılabilir. Tohumdan üretimi biraz zahmetlidir. Çeşitli ağaç ve çalı formundaki bitkilerle, diğer çok yıllık taksonlara ait bitkilerde açık alanlarda ekim zamanı; türlerin özelliklerine, fidanlıktaki yetişme ortamı koşullarına, tohumun gördüğü ön işlemlere göre değişmektedir (Ürgenç 1998; Gezer ve Yücedağ 2006).

Hünnap tüplü aşılı fidanla daha kolay üretilebilir. Dikim için tüplü fidanların tercih edilmesi tutma oranını artırır. Diğer meyve bahçelerinde olduğu gibi hünnapta da bahçe tesis edilecek toprağın iyi işlenerek dikime hazırlanması gerekir. Dikim aralığı olarak 4x5 ve 6x5 metre uygundur. Gübreleme ve sulama iklim özelliklerine ve toprak yapısına göre değerlendirilmelidir. Sağlam bir kök yapısına sahip olduğundan susuzluğa dayanıklıdır. Budama gerekli değildir. Sadece şekil vermek ve kuru dalları uzaklaştırmak için budama yapılabilir. Rutin ilaçlama gerektirmez. Hastalık ve zararlılara oldukça dayanıklıdır.

Hasadı; hünnabın makineli hasada uygunluğu, onun gelecek açısından ümit verici bir meyve olmasını sağlayabilecektir.

Faydaları; meyve, yaprak, tohum, kabuk gibi kısımları çeşitli hastalıkların tedavisi için potansiyel ilaç kaynağı olarak kullanılmaktadır. Meyvesinin, kanser tedavisinde özellikle meme tümör hücresinin büyümesini durdurulmasında faydalanılmıştır. Hünnap meyvesinin kabuklu tüketilmesi kolesterol düşürücü ve safra asidi bağladığı gözlenmiştir. Hünnap yaprakları içeriğindeki fitokimyasal maddelerin yoğunluğundan dolayı bağışıklık sistemi düzenleyici özelliği olduğu birçok çalışma sonucunda kanıtlanmıştır.

Hünnap meyveleri taze olarak tüketilmesinin yanı sıra tamamen olgunlaştıktan sonra toplanıp, güneşte kurutularak da tüketilmektedir. Taze veya kurutulmuş hünnap meyvesi, meyve suyu, meyve şekerlemesi, reçel, çay, sirke gibi işlenmiş meyve olarak tüketilirken, ayrıca geleneksel tıpta ilaç yapımında ve hayvan yemi katkı maddesi olarak değerlendirilmektedir (Yaşa, 2016). 

Hünnap meyvesi yüksek tıbbi değerinden dolayı özellikle karaciğer ve kalp, damar rahatsızlıkları, kanda kolesterol düzensizliği gibi çok sayıda rahatsızlığın giderilmesinde kullanıldığı gibi halk arasında göğüs yumuşatıcı, balgam ve idrar söktürücü, kabız edici, zindelik verici ve öksürüğe karşı iyi bir toksin attırıcı olarak kullanılmaktadır (Yaşa, 2016).

Hünnap bitkisinin içeriğindeki fitokimyasal maddelerin yoğunluğundan dolayı bağışıklık sistemi düzenleyici özelliği olduğu birçok çalışma sonucunda kanıtlanmıştır. Bu derlemede hünnap bitkisindeki fitokimyasal maddeler verilmiştir. Kanser, diyabet, antimikrobiyal, antienflamatuvar, sedatif, laksatif, kardiyovasküler, gastrointestinal ve immün sistem üzerindeki etkileri ve hünnap bitkisindeki fitokimyasalların bu hastalıkların tedavisinde etkili olduğu ortaya konmuştur (Kemeç Hürkan, 2019; Kavas ve Dalkılıç, 2015).

Yılmaz, (2019) tez çalışmasında; Özellikle yaprak ekstraktlarının olgun meyve ve ham meyve ekstraktlarına oranlarla antioksidan kapasitesi daha yüksek bulunmuştur. Bu veriler doğrultusunda meyve ve yapraklarda elde edilen ekstraktlar antifungal, antimikotik ve antibakteriyal özelliğinin bulunması koruyuculuk etkisinin olduğu belirlenmiştir.



Kaynaklar;

1.      Kemeç Hürkan, Y. (2019). Hünnap (Ziziphus jujuba Mill.) Meyvesi: Geçmişten Günümüze Tıbbi Önemi. Iğdır Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 9(3), 1271-1281. DOI: 10.21597/jist.524818 Makale; https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/785936

2.      Ecevit, M.F., Hallaç, F., Dilmaç Ünal, T. 2002. Denizli ili Çivril İlçesi Gümüşsu Yöresinde Yetişmekte Olan Ünnap (Ziziphus jujuba Mill.)'ın Seleksiyon Yoluyla Islahı Üzerinde Araştırmalar. TÜBİTAK TOGTAGTARP-1988, Ankara, 42 S.

3.      Yaşa, F. (2016). Türkiye'de Yetiştirilen Hünnap Meyvesinin Bileşimi ve Meyvenin Kurutulması Sırasında Bileşiminde Meydana Gelen Değişimler. Pamukkale Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Gıda Mühendisliği Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Denizli. Tez: https://gcris.pau.edu.tr/bitstream/11499/1165/1/Fatma%20Ya%C5%9Fa.pdf

4.      Yılmaz, G. (2019). Hünnap (Zizyphus zizyphus) Ağacı Yaprak ve Meyve Ekstraktlarının Antioksidan ve Antimikrobiyal Özelliklerinin Araştırılması. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Tarımsal Biyoteknoloji Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Tekirdağ. Tez: https://acikerisim.nku.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/20.500.11776/3568/0063976.pdf?sequence=1&isAllowed=y

5.      Kavas, I., & Dalkılıç, Z. (2015). Bazı Hünnap Genotiplerinin Morfolojik, Fenolojik Ve Pomolojik Özelliklerinin Belirlenmesi ve Melezleme Olanaklarının Araştırılması. Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, 12(1), 57-72. Makale: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/259486

6.      Yaltırık, F. 1993 Dendroloji Ders Kitabı II Angiospermae (KapalıTohumlular)

7.      Akkemik, Ü., 2018 Türkiye'nin Ağaç ve Çalıları 3: Hürkan, Y., K., 2019 Hünnap (Ziziphus jujuba Mill.) Meyvesi: Geçmişten Günümüze Tıbbi Önemi, 18 Mart Ü. Çanakkale

8.      Orman Genel Müdürlüğü. (2014). Geniş Yapraklı ve Meyveli Türler'e Ait Tohum Bahçeleri Tesisi Eylem Planı (2014-2018). Eylem Planı: https://www.ogm.gov.tr/tr/e-kutuphane-sitesi/Yayinlar/Geni%C5%9F%20Yaprakl%C4%B1%20Ve%20Meyveli%20T%C3%BCrlere%20Ait%20Tohum%20Bah%C3%A7eleri%20Tesisi%20Eylem%20Plan%C4%B1%20(2014-2018).pdf



Havalar soğurken bünyeyi kışa hazırlamak

Mümkünse güneşe çıkın yoksa D vitaminini besinler tüketin. Süt, süt ürünleri, balık, yumurtanın sarısı, mantar, maydanoz gibi içinde D vitamini bulunan besinler yemek vücuda kışa hazırlayan en akıllıca besinlerdir.

Havalar giderek soğurken karın ağrısı kabızlık ve ishal gibi şikayetler artmaya başlar. Bu şikayetlerin sebebi soğuk yiyecek ve içecekler tüketmeye devam etmek olabilir. Bunun yerine sıcacık çorbalar ve üzerine karabiber, sarımsak, pul biber gibi baharatlar ilave edilebilir. Sofrada turşu ve limon ihmal edilmemelidir. Böylece bağışıklık sistemi güçlendirilir.

Vücudu sıcak tutan kremler ve iltihaplanmayı engelleyen sirke ve üst solunum enfeksiyonları'na karşı udihindi yağı muhakkak evde bulundurulmalıdır.

Zararlı maddeleri ve mikroorganizmaları atılması amacıyla böğürtlen, çilek, siyah kuş üzümü ve kakao tüketilebilir. Bunun yanında güçlü bir antibiyotik olan sarımsak faydalı gelir.

Günlük enerji ihtiyacını ve başlık sistemini güçlendirmek için uyandıktan sonra 1 saat içinde kahvaltı yapmak gerekir

Bağışıklık sistemini güçlendirmek için zerdeçal bal tercih edilir. Diğer yandan yoğurt, çorba gibi yiyeceklere katılabilir.

Mutlaka içilmesi gereken ekinezya çayı virüsleri ve bakterileri yok eden bağışıklık sistemini hücrelerinin gücünü arttırır.



Bu yazıyı insan ve hayat dergisinin Eylül 2020 (127) sayıdan derlenerek hazırlanmıştır.

27 Eylül Dünya Turizm Günü'nü Ekoköy Evinde Dünya Turizm Gününü kutluyoruz.

Dünya Turizm Örgütü (WTO)’nün önerisi üzerine, Turizm bilincinin geliştirilmesi ve bu alanda yaşanan gelişmelerin diğer ülkelere de aktarılarak deneyimlerin paylaşılması amacıyla, Birleşmiş Milletlerin 1980 yılında aldığı kararla, her yılın 27 Eylül günü, “Dünya Turizm Günü” olarak kutlanmaktadır.

Dünya ekonomisinde çok önemli bir yer tutan ve 50 den fazla sektörle etkileşim içinde bulunan turizm sektörü, yarattığı iş kolları ve istihdam olanakları ile sürekli gelişim gösteren bir endüstridir. Turizmin giderek çeşitlenmesi, tüm yıla yayılması ve insanların gezi alışkanlıklarının değişmesi her yıl daha fazla insanın seyahat etmesine ve dolayısıyla sosyal ve kültürel etkileşimin artmasına olanak sağlayarak dünya barışına da katkıda bulunmaktadır.

Sürdürülebilir turizm prensibinden hareketle, gelecek kuşaklara sürdürülebilir bir çevre ve temiz bir gelecek bırakma vizyonu ile günümüzde ekolojik ve biyolojik çeşitlilik dengesini bozmadan günün ihtiyaçlarını karşılamak, turizm pazarlaması açısından önem arz etmektedir. Gelecek kuşakların turizmin gelişmesinden payını alabilmesi amacıyla, istikrarlı ve rekabet edebilir nitelikte istihdam gücü yaratarak, yenilenebilir kaynakları değerlendirerek, nitelikli kalkınmaya da katkı sağlayan bilinçli tüketim ve eğitimi göz önünde bulunduran sürdürülebilir turizm politikalarımızın tüm sektörel paydaşlarımız ile birlikte bütüncül bir yaklaşımla turizm faaliyetlerimizi planlamamız gerektiğine inanıyoruz.

Güdül'ün doğal güzellikleri, kültürel zenginlikleri ve turizm potansiyeli, gelişmişliğin, refahın ve uzlaşma kültürünün en önemli bileşenlerinden olan turizmin büyük bir potansiyele sahip olduğunu göstermektedir. Bu sebeple, Güdül'ün turizm alanında bireysel, toplumsal ve küresel düzeyde daha fazla zenginlik ve barışa vesile olmasını dileriz.

Güdül, şifa yolu projesiyle tanınan köyler arasında öne çıkan bir destinasyondur. Şifalı bitkileri, ekolojik ürünleri, etnobotanik özellikleri ve tarihi mekanlarıyla büyüleyici bir deneyim sunmaktadır. Aynı zamanda, sakin şehir uygulamasıyla da ön plana çıkan Güdül, doğanın korunması, yerel kültürün devam ettirilmesi ve yerel kalkınmanın sağlanması amacıyla önemli adımlar atmaktadır.

Güdül'ün turizm potansiyelini tam anlamıyla değerlendirebilmesi için ilgili kurumlar ve yerel yönetimler, turizmin sürdürülebilirliğini sağlamak adına politikalar üretmelidir. Yerel ekonominin gelişmesi ve kalkınmanın yerelden başlaması için Güdül ve çevresindeki köyler arasında mali ortaklıklar kurulmalı, fonlar oluşturulmalı ve yönetimde işbirlikleri sağlanmalıdır.

27 Eylül Dünya Turizm Günü'nde, Güdül'ün turizm potansiyelinin daha da artması, yerli ve yabancı turistlerin bölgeyi keşfetmeleri ve zengin kültürel mirasa tanıklık etmeleri temennisiyle kutlama yapmaktayız. Güdül'ün doğal güzelliklerini ve kültürel zenginliklerini tüm dünyaya sunmak için çalışmalar yapılmalı, turizmin Güdül'e getireceği ekonomik ve sosyal katkılar en iyi şekilde değerlendirilmelidir. Daha çok zenginlik ve barışın sağlandığı bir turizm sektörüyle, Güdül hem yerel halkına refah getirecek hem de küresel düzeyde anlayış ve uzlaşma kültürünü yayacaktır. 27 Eylül Dünya Turizm Günü kutlu olsun!

Ekoturizm ve Doğal Yaşam Eğitimi bu anlamda bu günü daha da anlamlı kılıyor. Proje kapsamında yaklaşık 2 yıllık emeklerimiz nihayet buluyor.



Karaçalı’ya Hünnap Aşılaması Yapıldı.

Karaçalı (Paliurus spina-christi), Akdeniz ikliminin hakim olduğu bölgelerde yetişen, çalı formunda bir bitkidir. Halk arasında "çaltı, karadiken, çeşmezen, avanaktamisi, sincan dikeni, isadikeni" gibi isimlerle de bilinir. Karaçalı, idrar söktürücü, taş düşürücü, yara ve çıban iyileştirici, süt verimi arttırıcı, arıcılıkta önemli ve dere yataklarının ıslahında kullanılan bir bitkidir. Karaçalı, ayrıca dere yataklarının ıslahında kullanılır. Kökleri dere yataklarını stabilize ederek erozyonu önler.

Karaçalının cins adı olan "Paliurus", Latince "idrar söktürücü" anlamına gelir. Bu nedenle karaçalı, eski çağlardan beri idrar artıcı ve taş düşürücü olarak kullanılmaktadır. Taze yapraklarıyla yapılan lapa, yara ve çıbanları iyileştirici özellik gösterir. Karaçalı, mera alanlarında keçilerin en fazla istifade ettiği bitkidir. Bitkinin Nisan döneminde taze sürgünlerini, haziran döneminde çiçeklerini, temmuz döneminde ise tohum taslağını yemesi süt verimi artışına yüzde yüz etki etmektedir. Karaçalı, arıcılık sektöründe de önemli bir bitkidir. Bal skalasında 4-4 olarak değerlendirilmekte, yani yüzde yüz ballı bitkiler sınıfındadır.

Karaçalı, ülkemizde doğal olarak yetişen ve kültür olarak da yetiştirilen hünnap (Zizyphus jujuba) ile akrabadır. Lif içeriği yüksek olan hünnap sindirimi düzenler, kabızlığa karşı iyi gelir. Lifli beslenmek kolorektal kanser riskini de düşürür. Lifli beslenme ile kalp hastalıkları riskini artıran kolesterole karşı da koruma sağlar. Yapılan araştırmalar sonucunda diyabet, sarılık, yara ve ülser tedavisinde kullanılması önerilir.

Sakinşehir Güdül Şifa Yolu Projesi kapsamında Karaçalı (Paliurus spina-christi)'ya Hünnap (Zizyphus jujuba) aşılaması yapıldı. Deneme amaçlı 5 öbekte yapılan aşılamanın sonuçları bekleniyor. Aşılama konusunda Ankara'nın en iyi aşıcısı ile çalışma yapılmıştır.

Aşılamanın başarılı olması halinde, karaçalının verimi ve kalitesi artacak, ayrıca hünnap ile karaçalının faydalı özellikleri bir araya gelerek daha etkili bir bitki elde edilecektir. Aşılama çalışmaları ile hünnapın verimi ve kalitesinin artırılması ve daha etkili bir bitki elde edilmesi hedeflenmektedir.

 #ŞifaYolu #Güdül #Ankara #SGPTurkiye #BeslerŞifa

#BeslerŞifaAtölyesi

#YeşilOrmanOkulu

#ŞifaYolcuları

#aromaterapi #fitoterapi

#ekoturizm





Organik tarıma rağbet ve destek artıyor.

Avrupa Komisyonu, AB'deki organik tarım sektörünün son 10 yıldaki performansını AB'de Organik Tarım raporu aracılığıyla paylaşmıştır. Bu rapor, sektörün sürdürülebilirliği, üretim, satışlar, ticaret ve kamu destekleri gibi birçok alana ilişkin veriler sunmakta olup, aynı zamanda AB'nin organik sektöründe araştırma ve yeniliği teşvik eden girişimlerini tanıtmakta ve Yeşil Mutabakat hedeflerine ulaşmak için bir yol haritası çizmektedir.

Rapora göre, AB tarım arazilerinde organik tarımın payı 2012-2020 yılları arasında %50'nin üzerinde bir artış göstermiştir. Organik ürünlerin satışı ise 2015-2020 yılları arasında iki katına çıkmıştır.

Fransa, İspanya, İtalya ve Almanya, Avrupa'da organik tarımın en büyük temsilcileri konumundadır. Organik tarım yapılan alanlar genellikle kalıcı otlaklar (%42), yemler (%17), tahıllar (%16) ve meyve, zeytin ve üzüm gibi ürünler (%11) şeklinde dağılmıştır.

Organik çiftliklerin verimlilik düzeyi daha düşük olsa da AB'nin Ortak Tarım Politikası (Common Agricultural Policy-CAP) çerçevesinde sağlanan desteklerin etkisiyle işçi başına düşen gelir, organik olmayan çiftliklerle benzer seviyelerde hatta bazen daha yüksek olabilmektedir. 2020 yılında organik tarım yapılan AB arazilerinin %61,6'sı, hektar başına ortalama 144 euro değerinde CAP desteği almıştır. 2023'ten itibaren yürürlüğe giren yeni CAP kapsamında organik tarım için destek payı daha da artırılmıştır. 

Bu rapor, AB'deki organik tarım sektörünün son 10 yıldaki büyümesini ve gelişimini göstererek, organik tarımın Avrupa'daki önemini vurgulamaktadır. Artan talep ve kamu destekleriyle birlikte organik tarımın payı artmış, satışlar büyük bir ivme kazanmış ve çiftlik sahiplerinin gelirleri artmıştır. Bununla birlikte, organik tarımın sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için önemli bir rol oynadığı da belirtilmektedir. AB'nin yeni Ortak Tarım Politikası (Common Agricultural Policy-CAP) ile organik tarıma daha fazla destek sağlaması, sektörün geleceği için olumlu bir adımdır. Bu rapor, organik tarımın potansiyelini ortaya koyarak, AB'nin sürdürülebilir tarım alanında lider bir rol oynamaya devam edeceğini göstermektedir.

Sakinşehir Güdül Şifa Yolu Projesini yürüten Besler Şifa Atölyesi ekoturizm odaklı yerel gıda ağlarını destekliyor.
Besler Şifa Atölyesi'ni (www.instagram.com/beslersifaatolyesi) takip etmeye devam edin.



Yörenizden Yabancılar Arazi Alıyorsa Bu Yazıyı Muhakkak Okumalısınız.

 Arazi Gaspı (Arazi Satın Alımı / Kiralanması); kullanıcıların özgür, ön ve bilgilendirilmiş onayından (rızasından) yoksun olan, sosyo çevresel etki değerlendirmelerini içermeyen ve yozlaşmış bir biçimde gerçekleştirilen, düzgün demokratik katılımın olmadığı anlaşmalardır. Genelde yöreden olmayanların yerelle ilişki kurmadan bir şekilde arazi satın almaları ve kiralamaları bu kapsamda değerlendirilir.

Kendilerince “boş, atıl veya kullanılmayan alan” olarak nitelendirilen birinci sınıf arazilerin kapatma veya kiralama amaçlı anlaşmalar genellikle şeffaflıktan uzak olup yerli üreticilerin anlaşmalarla ilgili bilgi almaları oldukça zordur. Yerli üreticiler arazi haklarını kullanabilecek güce sahip değillerdir.
Yapılabilecekler;
1. Herkesin arazi satışı etiğine uygun davranılması,
2. Emlakçıların hak ve hukuka riayet etmesi,
3. Yerel sebze meyve pazarlarının ve gıda ağlarının korunması ve geliştirilmesi,
4. Doğal şehir, Sakin şehir, ekoköy gibi uygulamaların yaygınlaştırılması gerekir.

Sakinşehir Güdül Şifa Yolu Projesini yürüten Besler Şifa Atölyesi ekoturizm odaklı yerel gıda ağlarını destekliyor.
Besler Şifa Atölyesi'ni (www.instagram.com/beslersifaatolyesi) takip etmeye devam edin.



Ay takvimi ile tarım ve bahçıvanlık (Bölüm 2)

İnsanlar, yaşamlarını yüzyıllardır Ay'ın döngülerine göre düzenlemişlerdir. Bu doğal takvim bilgisine, rahmetli dedem ve anneannem gibi geçmiş nesillerimiz de aşinaydı ve günlük hayatta kullanırdı. Bu anlamda, bitkiler için kullanılan "Ay Takvimi"nden haberdar mısınız? Daha önce ay takvimini kullanan medeniyetlerden bahsetmiştik.

Günümüzde doğaya olan dönüş ve doğayla bağlantı kurma çabaları giderek artmaktadır. Kendi besinimizi üretme fikri bizi heyecanlandırırken, balkonlarımızı küçük domatesler ve kolay yetişen yenebilir otlarla süslememize olanak sağlıyor. Ancak bitkilerimizden en iyi verimi alabilmek için neler yapıyoruz?

Sulama, gübreleme ve diğer temel ihtiyaçların yanı sıra, geçmişten günümüze gelen sistemler de mevcuttur. İnsanlık, çok uzun zaman önce günlük yaşantısını doğanın işaretlerine göre ayarlayan bir toplumdu. Ancak bu gelenekler unutulmaya yüz tutmuştu. Şimdi ise, bu eski gelenekleri canlandırma çabaları artmaktadır. Ay takvimine göre bahçıvanlık da bu geleneklerden biridir.

Ay takvimine göre bahçıvanlık (Biyodinamik tarım), tarla ve bahçelerde yetiştirilen bitkilerin Ay'ın döngüsünü takip ederek gözlenmesiyle oluşturulan bir sistemdir. Bu sistem, bitkilerin en verimli gelişim için ihtiyaç duydukları işlemlerin zamanını belirlememizi sağlar. Ayın evrelerine göre bahçıvanlık yaparak, bitkilerinizi en doğru zamanda ekimden hasada kadar yönetebilirsiniz. Bu, deneyerek geliştirebileceğimiz ve uygulayabileceğimiz bir miras niteliğindedir.

Ay takvimine göre bahçıvanlık, Ay'ın dünya üzerindeki etkilerinden faydalanarak verimliliği artıran ve ekim sürecinde karşılaşılan olumsuzlukları en aza indiren bir takip ve uygulama sistemidir. Bu şekilde, zararlı böceklerden uzak, verimli bir hasat dönemi elde etmek mümkündür. Siz de bu yöntemi deneyerek kendi bahçenizde uygulayabilirsiniz. Bu sayede, bitkilerinizin sağlıklı büyümesini ve verimli bir şekilde yetişmesini sağlayabilirsiniz. 

Ay takvimi, her ayın gün gün izlenecek şekilde, hangi tip bitkilere hangi tip işlemlerin uygun olduğunu gösterir. Bu takvim, bitkilerin büyüme evrelerini ve Ay'ın çekim kuvvetinin etkilerini dikkate alarak bize yol gösterir.

Ayın çekim kuvveti, bitki özlerini etkileyerek büyümeyi teşvik eder ve yapraklanmanın hızını artırır. Bu nedenle, ağaçlar, çimler, yenebilir otlar, laleler ve iç mekan bitkileri, bu etkiden dolayı yükselen Ay evresinde daha hızlı büyürler. Yükselen Ay evresinde tohum ekmek, sulu meyve için aşılama yapmak, çiçekli ve yapraklı sebzelerin bakımı gibi işlemler uygun olacaktır.

Öte yandan, küçülen Ay evresinde bitki özleri toprağa doğru hareket eder. Bu evrede toprakla ilgili işler yapmak daha uygun hale gelir. Toprak temizliği, çapalama, ekolojik gübreleme gibi faaliyetler, bu evrede daha verimli ve kalıcı sonuçlar verir. Kök sebzelerin hasat edilmesi, yumru ve soğanların topraktan çıkarılması, fideleri şaşırtma gibi işlemler de bu evreye uygun olanlardır. Ayrıca, bitkilerin budanması ve fidanların şaşırtılması da küçülen Ay evresinde gerçekleştirilmesi gereken işlemler arasındadır.

Ay takvimi, bitkilerin doğal döngüsünü ve Ay'ın etkisini göz önünde bulundurarak, bahçe işlerinin zamanlamasında rehberlik eder. Bu şekilde, bitkilerin sağlıklı büyümesini teşvik edebilir, verimli bir şekilde yetişmelerini sağlayabiliriz. Ay takvimine uygun olarak bahçe işlerini planlamak, bitkilerimizin sağlığını ve gelişimini en üst düzeye çıkarmamıza yardımcı olur.

Ay takvimi için kadim bilgi

Anadolu'da, Ay ile ilgili bazı eski tabirler ve atasözleri bulunmaktadır. Bu tabirler, Ay'ın evrelerinin ve etkilerinin çeşitli konulara olan etkisini anlatır. Örneğin, "Ayın yenisinde yapılan işten hayır gelmez" derler. Yeni Ay döneminde yapılan işlerin bereket getirmeyeceği düşünülür. Benzer şekilde, "Dolunayı bekle, bereketini gör" sözü, dolunayın bereketli zamanlarına işaret eder. "Ayın yenisinde olur börtü böcek, eskisinde olur börek çörek" ise, yeni Ay döneminde böceklerin ve zararlıların arttığına, eski Ay döneminde ise yiyeceklerin daha iyi tutacağına inanılır. "Kesme odunu ay büyürken, kırk koyunu küçülürken" atasözü ise, odun kesmek için Ay'ın büyüdüğü zamanları tercih etmek gerektiğini ifade eder.

Ben de annemden tarhana, pekmez, salça gibi geleneksel bilgileri öğrendim. Ancak bizler, şehirde büyüyen ve eğitimli insanlar olarak, toprağın anasıyla Ay ve Güneş arasındaki dansın insanı besleme kadim bilgisini büyüklerimizden uygulamalı olarak alamadık ve unuttuk. Maalesef bu bilgiler günümüzde pek yaşatılamıyor.

Genel olarak, Ay büyürken, yeni Ay'dan dolunaya kadar olan süreçte bitkilerin büyüme ve genişleme sürecinde olduğu, suyu depoladığı düşünülür. Bu dönemler, kurutma, biçme, budama gibi işlemler için uygun zamanlardır. Ancak Ay'ın ışığının giderek azaldığı veya hiç görünmediği zamanlar, bitkileri yok etme işlemleri için daha uygundur.

Ay, 28-30 gün içinde 12 burcun tamamını dolaşırken, hangi burçlarda hangi işlemlerin daha uygun olduğu da bilinir. Bu bilgiler, Ay takviminin temelini oluşturur ve eski çağlardan bu yana çiftçilik deneyimleriyle belirlenmiştir. Ayrıca, ücretsiz olarak kullanabileceğiniz Ay takvimi uygulamaları da mevcuttur.

Ay takvimi, Ay'ın evrelerini ve burçlarını dikkate alarak bitki yetiştirme ve bahçe işlerini zamanlamada rehberlik eder. Bu takvimi kullanarak, bitkilerin büyüme süreçlerini en iyi şekilde destekleyebilir ve doğal döngüye uygun bir şekilde tarım yapabilirsiniz.

Besler Şifa, Bitkisel Kozmetik ve Doğal Yaşam Ürünlerini;

Şifanız daim olsun. 




Vegan, Vejetaryen ve Bitki Bazlı Beslenme Arasındaki Farklar

Vegan, vejetaryen ve bitki bazlı beslenme kavramları, hayvansal gıdaların tüketiminin sınırlı veya tamamen dışlanmasıyla karakterize edilen beslenme şekilleridir.

Vegan beslenme, hiçbir hayvansal ürün tüketmeyi içerir. Bu, et, süt ürünleri, yumurta ve balık gibi hayvansal kaynaklı her türlü gıdayı dışlar. Veganlar, bu beslenme şeklini çevresel, sağlık veya hayvan hakları gibi farklı nedenlerle benimseyebilirler. Vegan beslenme, düşük kolesterol, tansiyon ve kalp hastalığı riski ile ilişkilendirilir. Ancak, protein, kalsiyum, demir ve B12 vitamini gibi besinlerin eksikliği oluşabilir. Veganlar bu besinleri tahıllar, baklagiller, sebzeler, meyveler ve takviyeler yoluyla almaya çalışırlar.

Vejetaryen beslenme, hayvansal ürünlerin bir kısmını veya tamamını tüketmeyi içerir. Laktovejetaryenler, süt ürünleri dışındaki tüm hayvansal gıdaları dışlarlar. Ovovejetaryenler, yumurta dışındaki tüm hayvansal gıdaları dışlarlar. Lakto-ovovejetaryenler, süt ürünleri ve yumurta dışındaki tüm hayvansal gıdaları dışlarlar. Vejetaryen beslenme, vegan beslenme kadar kısıtlayıcı değildir ve bazı besinleri içerir. Ancak, yine de besin eksiklikleri oluşabilir. Özellikle, protein, demir ve B12 vitamini eksikliği sıkça görülür.

İnsanlar birçok nedenden dolayı vejetaryen beslenmeyi seçebiliyor. Örneğin bazı insanlar için vejetaryen beslenme daha sağlıklı olmanın bir yoluyken bazı insanlar ise daha çevreci bir beslenme şekli olduğunu düşündükleri için vejetaryen beslenmeyi tercih edebiliyor.

Farklı şekilde isimlendirilen vejetaryen beslenme türlerinin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:

  • Lakto-ovo vejetaryenler: Hem yumurta hem de süt ürünlerini tüketirler.
  • Lakto vejetaryenler: Süt ürünlerini tüketir ancak yumurta yemezler.
  • Ovo vejetaryenler: Yumurta yer ancak süt ürünlerini tüketmezler.
  • Pesketaryenler: Sadece balık yer, diğer et türlerini tüketmezler.
  • Pollo-vejetaryenler: Sadece kümes hayvanlarını tüketir, kırmızı et ve balık türlerini yemezler.
  • Yarı vejetaryen veya fleksitarianlar: Çoğunlukla bitki bazlı yiyecekler tüketir ancak kırmızı et, kümes hayvanı, balık, süt ürünleri ve yumurta gibi hayvansal ürünleri ara sıra az miktarlarda tüketirler.

Vegan Beslenme

Bir vejetaryen beslenme türü olan vegan beslenme herhangi bir hayvansal ürün veya hayvansal kaynaklı bileşen içermeyen beslenme şeklidir. Veganlar et, balık, süt, yumurta, peynir, bal ve jelatin gibi hayvansal kaynaklı bileşen içeren hiçbir yiyeceği tüketmezler. Ayrıca veganlar, hayvanlar üzerinde test edilmiş veya hayvanlardan elde edilen bileşenler içeren kozmetik ve giyim gibi ürünleri de kullanmazlar. Vegan beslenen kişilerde demir, B12 ve kalsiyum gibi bazı besin ögelerinin yetersizliği söz konusu olabiliyor. Şimdi de vegan beslenen kişilerde görülebilen besin eksikliklerini ve bu eksikliklerin nasıl karşılanabileceğini inceleyelim.

Vegan Beslenenler Protein İhtiyaçlarını Nasıl Karşılayabilir?

Vegan bir beslenme şeklinde protein kaynakları doğru seçilerek ve protein kaynaklarının çeşitliliği artırılarak yeterli miktarda protein almak mümkün. İşte bazı öneriler:

Baklagiller: Nohut, mercimek, fasulye, barbunya gibi baklagiller yüksek protein içeriğine sahiptir.

Soya: Soya fasulyesi, tofu, soya sütü ve tempeh yüksek miktarda protein içerir.

Tahıllar: Bulgur, kinoa, yulaf, esmer pirinç gibi tam tahılların protein içeriği yüksektir.

Kabuklu yemişler ve yağlı tohumlar: Fındık, badem, ceviz, fıstık, chia tohumu, keten tohumu gibi kabuklu yemişler ve yağlı tohumlar da yüksek miktarda protein içerir.

Sebzeler: Ispanak, brokoli, Brüksel lahanası, kuşkonmaz, yeşil bezelye gibi sebzeler de protein içeriği yüksek olan sebzeler arasındadır.

Vegan Beslenenler Demir İhtiyaçlarını Nasıl Karşılayabilir?

Bitkisel kaynaklı demir kaynakları için bazı öneriler:

Koyu yapraklı yeşillikler: Ispanak, pazı, kara lahana, brokoli gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler demir içeriği yüksek olan sebzelerdir.

Baklagiller: Nohut, mercimek, fasulye, barbunya gibi baklagiller yüksek miktarda demir içerir.

Kuru meyveler: Kuru kayısı, kuru erik, kuru üzüm, hurma gibi kuru meyveler demir içeriği yüksek olan besinlerdir.

Tam tahıllar: Tam buğday, esmer pirinç, çavdar, yulaf gibi tam tahıllar demir içeriği yüksek besinler arasındadır.

C vitamini demirin emilimini artabilir. Bu nedenle demir içeren yiyeceklerin C vitamini açısından zengin yiyeceklerle birlikte tüketilmesi önerilir. Demir eksikliği olanlar bir hekimin önerisi ile demir takviyeleri kullanabilirler.

Vegan Beslenenler B12 İhtiyaçlarını Nasıl Karşılayabilir?

Vegan beslenenlerin B12 vitamini ihtiyaçlarını karşılamaları son derece önemlidir. Çünkü B12 vitamini sadece hayvansal kaynaklarda bulunur. Bunun yanı sıra vegan beslenenler B12 ihtiyaçlarını B12 ilave edilmiş vegan süt, tahıllar, enerji barları gibi yiyeceklerden; bazı fermente gıdalardan ve mayalardan karşılayabilirler. Ancak bu kaynakların hiçbirinin B12 ihtiyaçlarını tam olarak karşıladığı söylenemez. B12 vitamini yetersizliği sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu nedenle veganlar düzenli olarak kan testi yaptırarak B12 düzeylerini kontrol ettirmeli, eksiklik durumunda bir hekim önerisi ile B12 vitamini takviyeleri kullanmalıdır.

Vegan beslenenler kalsiyum ihtiyaçlarını kalsiyumla zenginleştirilmiş soya veya badem sütü bitki bazlı sütler; tahıllar; şalgam ve lahana gibi bazı yeşil yapraklı sebzeler; soya fasulyesi, nohut ve siyah fasulye gibi kuru baklagiller ve badem gibi kabuklu yemişler ile karşılayabilirler.

Bitki Bazlı Beslenme

Son olarak bitki bazlı beslenmeyi yakından inceleyelim. Bitki bazlı beslenme şeklinde temel amaç sağlıklı yaşamaktır. Genellikle et, süt, yumurta, balık gibi hayvansal besinlerin tüketiminin sınırlandırıldığı veya diyetten tamamen çıkarıldığı bu beslenme şeklinde temel olarak meyve, sebze, baklagiller, tahıllar, kuru yemişler, yağlı tohumlar ve bitkisel bazlı protein kaynakları tüketilir. Hayvansal ürünler de az miktarda tüketilebilir.

Bitki bazlı beslenme, doymuş yağ alımını sınırlandırdığı; düşük yağ alımını teşvik ettiği ve aynı zamanda yüksek lif, vitamin, antioksidan ve mineral alımını desteklediği için sağlıklı bir beslenme şekli olarak kabul ediliyor. Bunun yanı sıra işlenmiş yiyecekler de sınırlandırıldığında kalp hastalığı, kanser, diyabet ve obezite gibi birçok kronik hastalığı önlemeye yardımcı olabiliyor.

Özetle veganlar sadece bitkisel gıdalar tüketirken, vejetaryenler süt ve yumurta gibi bazı hayvansal ürünleri tüketebilir. Veganlık ve vejetaryenliğin temel amacı sağlıklı beslenmeden ziyade sağlıklı bir yaşam biçimidir. Bitki bazlı beslenmede ise temel amaç hayvansal ürünlerin yerini alabilecek bitkisel kaynaklı proteinler aracılığıyla hayvansal ürün tüketiminin sınırlandırıldığı sağlıklı bir yaşamdır. Beslenme ihtiyaçlarınızı bitki bazlı gıdalardan karşılama konusunda desteğe ihtiyacınız varsa bir beslenme uzmanından destek alabilirsiniz.



Tıbbi ve aromatik bitki tohumları ve fideleri 30 üreticiyle paylaşıldı

Güdül Şifa Yolu Projesi kapsamında, köylerde tıbbi ve aromatik bitki tohumları ve fideleri dağıtıldı. Tohum ve fideler, Tahtacıörencik, Yelli, Kayı, Yeşilöz ve Karacaören köylerinden 30 üreticiye verildi.

Tohum dağıtım programında konuşan Güdül Belediye Başkanı Mustafa Çetin, "Bu tohumlardan her biriniz 60 metrekarelik bir koleksiyon bahçesi yapabilirsiniz. Bu tohumların ederi yeniden tohum üreterek seneye başka üreticilerle paylaşmaktır. Rehberimizde detaylı bilgiler mevcut. Bugün biraz ekim ve dikimden bahsedelim" dedi.

Tohum dağıtım programının ardından üreticilere tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliği hakkında bilgiler verildi. Üreticiler, tohum ve fidelerin ekimi ve bakımı hakkında detaylı bilgi edindiler.

Güdül Şifa Yolu Projesi kapsamında, projenin uygulandığı 6 köyden 25 üreticiye fide temini yapıldı. Üreticilere ücretsiz verilen fidelerle koleksiyon bahçesi yada şifalı bitkiler sipirali yapılması hedefleniyor.

Temin edilen fide çeşitleri şunlardır:

  • Biberiye (Salvia rosmarinus)
  • Nane (Mentha Piperita)
  • Reyhan (Ocimum basilicum)

Güdül Şifa Yolu Projesi, köylerde tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliğini teşvik etmek ve üreticilere gelir elde etme imkanı sunmak amacıyla hayata geçirildi. Projenin, köylerin ekonomik ve sosyal kalkınmasına katkı sağlaması bekleniyor.








Tahtacıörencik Doğal Yaşam Üreticileri (TADYA) üreticilerinin birbiriyle ile tohum takası ile program tamamlandı. Tohum takasında Pembe domates, Kara Nohut, Susam, Kırmızı nohut, Misk adaçayı, Meksika acı biber, Kara fasulye, Meksika mısır, Kale lahana, Kadife çiçeği, Acur, Kedi nanesi, Dereotu, Kabuksuz kabak çekirdeği gibi 20 den fazla tohum paylaşıldı.


#ŞifaYolu #Güdül #Ankara #SGPTurkiye #BeslerŞifa

#BeslerŞifaAtölyesi

#YeşilOrmanOkulu

#ŞifaYolcuları

#aromaterapi #fitoterapi

#ekoturizm


© www.beslersifa.com | Her hakkı sağlıklıdır.
Coded by @suleymancetinx | ile yapılmıştır.