Dr. Hyman: "Bir dakika, yani şeker ve işlenmiş gıdalar yediğinizde beyin kimyanız bozulur, öyle mi?"
Dr. Sethi-Dalai: "Aynen öyle. Beyinde ve başka yerlerde kimyasal reaksiyonların meydana gelmesi için vitaminlere, minerallere ve besin değeri yüksek gıdalara, yani doğru hammaddelere ihtiyacımız var. Beynin düzgün çalışması, uygun hızda sinyal göndermesi gerek. Beynimiz elektrik hücrelerinden oluşur, karmaşık bir sinyal molekülleri ağıdır. Bu hücrelerin gelişmesi ve düzgün çalışması için yağa ihtiyacı var; bu yüzden omega-3 yağları çok değerli. Şeker ve aşırı işlenmiş yiyecekler yiyorsanız, muhtemelen ihtiyacınız olan besinleri, vitaminleri ve mineralleri alamıyorsunuz veya alsanız bile vücudunuz onları absorbe edemiyor demektir. Metabolik bozuklukları olan çoğu insan aslında beslenme yetersizliği çekiyor."
Aşırı Kilolu İnsanlar Aslında Yetersiz Besleniyor
Dr. Hyman: "Yani diyorsunuz ki fazla kilolu ve obez insanlar aslında yetersiz besleniyorlar, vitamin ve yararlı gıda eksikliği yaşıyorlar."
Dr. Sethi-Dalai: "Evet, doğru."
Dr. Hyman: "Bu bir çeşit paradoks. O kadar yedikleri halde yetersiz besleniyorlar. Çok ilginç."
Dr. Sethi-Dalai: "Maalesef öyle. Yanlış yiyecekleri yiyorlar. Modern gıda ortamında aşırı işlenmiş gıdaların hakimiyeti arttıkça obezite oranı da artıyor. Bunun nasıl çalıştığına dair birkaç mekanizma var; bazıları doğrudan beyne etki ediyor, bazıları da hormonal sinyaller yoluyla dolaylı olarak etki yapıyor. Tıp fakültesinde hepimizin bir kan-beyin bariyerine sahip olduğumuzu, bu bariyerin beynimizi kanda dolaşan zararlı maddelerden ve toksinlerden korurken, sadece gerekli besinlerin geçişine izin verdiğini öğrenmiştik, değil mi? Ama aslında bu bariyer sızdırıyor."
Dr. Hyman: "Daha çok bir kahve filtresi gibi. Eleğe benziyor."
Dr. Sethi-Dalai: "Doğru. Aşırı işlenmiş gıda ve şeker, dopamin (beyinde doğal olarak üretilen ve genellikle mutluluk hormonu olarak bilinen bir hormon) reseptörlerimizi azaltır ve bağımlılık yapan uyuşturucular gibi daha kompulsif (takıntılı) şekilde yememizi sağlar. Yüksek oranda işlenmiş gıdalar, dopamin ödül yollarını tetikler ve yoğun istek içeren bağımlılık benzeri davranışlara neden olur. Bu yüzden olumsuz sonuçlarını bilmemize rağmen bunları yemeye devam ederiz ve tekrar tekrar bırakmaya çalışırız."
Şekerin Uyuşturucu Maddelerden Farkı Yok
Dr. Hyman: "Tıpkı eroin, kokain veya alkol gibi, değil mi? Şeker gerçekten biyolojik bir bağımlılık. Zevk alırsınız. Aynı zevki almak için giderek daha fazla maddeye ihtiyaç duyarsınız. Bu bir kısır döngü."
Dr. Sethi-Dalai: "Kesinlikle doğru. Şeker bağımlılık yapan bir maddedir. Beyinde, tıpkı diğer uyuşturucular gibi, açık bir nörokimyasal temeli vardır. Şekeri eğlence amaçlı bir yiyecek olarak düşünüyorum; hayatta kalmak için gerekli olan bir yiyecek değil. Çünkü biz ihtiyacımız olan şekeri, glikoneogenez (karbonhidrat olmayan kaynaklardan glukoz elde etme) süreciyle tükettiğimiz diğer besinler aracılığıyla üretiyoruz."
Dr. Hyman: "Hiç kimsenin daha önce bunu söylediğini duymamıştım; ‘Şeker, zevk amaçlı uyuşturuculardan biridir’ diyorsunuz."
Dr. Sethi-Dalai: "Kesinlikle öyle. Aslında, bununla ilgili bir hikâye paylaşmak istiyorum. COVID’in ilk aylarıydı. Bir gün mahallemizdeki markete gittim. İnsanlar alışveriş arabalarına patlamış mısırlar, cipsler, şekerlemeler; temelde ultra işlenmiş gıdalar yüklüyordu. Kimse sebze almıyordu."
Dr. Hyman: "Evet, o dönem herkes deli gibi kurabiye ve tuvalet kâğıdı alıyordu."
Dr. Sethi-Dalai: "Çok doğru. Neyse, kasa sırasında beklerken önümdeki kişinin market arabasına bakıyordum; aldıklarının hiçbiri hayatta kalmak için gerekli şeyler değildi. Kendi kendime düşündüm, bu yiyeceklerin hiçbiri bağışıklık sistemlerini güçlendirmiyor, hatta olan bağışıklıklarını daha da zayıflatıyordu. Salgının ABD’yi çok kötü vuracağını ilk o gün fark ettim."
Hiç yorum yok
Yorum Gönder