Farma botanik, tıp, eczacılık ve kozmetik alanlarında kullanılan bitkilerin tanınması, sınıflandırılması, morfolojik ve anatomik özelliklerinin incelenmesi, etken maddelerinin belirlenmesi ve bu maddelerin tedaviye yönelik kullanımı üzerine odaklanan bir bilim dalıdır. Bu alan, özellikle İtalya’daki Salerno Tıp Okulu’nda yapılan çalışmalarla tarihsel bir ivme kazanmış, söz konusu okul belirli dönemlerde bir gelenek haline gelerek Orta Çağ’da Avrupa’da tıp eğitiminin merkezi olmuş, İslam, Yunan, Latin tıbbı geleneklerini harmanlamış ve tıp bilgisinin Batı’ya yayılmasında büyük rol oynamıştır. Bu çok kültürlü bilgi birikimi, farma botaniğin gelişiminde hem teorik hem de uygulamalı yaklaşımların zenginleşmesini sağlamıştır.
"Tractatus de herbis" (Bitkiler Üzerine İnceleme) metni, Orta Çağ'da şifalı bitkiler ve farmakoloji üzerine yazılmış önemli bir eser hakkında oldukça detaylı bilgiler içermektedir. Bu metin, eserin tarihçesini, farklı versiyonlarını, el yazmalarını, çevirilerini ve içeriğini kapsamlı bir şekilde açıklamaktadır. İtalya'da ortaya çıkan bu eserler, Avrupa genelinde dağıtılmış ve Salerno Tıp Fakültesi'nin farmakopesinin yayılmasına ve popülerliğine katkıda bulunmuştur .
Adlandırma: "Tractatus de herbis" veya "Secreta Salernitana" olarak bilinir.
İçerik: Tedavi edici özelliklere sahip bitkisel, mineral ve hayvansal maddeleri sunar. 500 ila 900'den fazla maddeyi alfabetik sıraya göre gruplandırır.
Köken ve Yayılma: İtalya'da, özellikle Salerno Tıp Fakültesi çevresinde ortaya çıkmış ve Avrupa geneline yayılmıştır.
İllüstrasyonlar: Resimlerinin betimleyici değeri nedeniyle sanat tarihçilerinin dikkatini çekmiştir. Antik Çağ'dan beri doğaya dayalı ilk bitki resimlerini içerir.
Yazar ve Kaynaklar: Orijinal Latince metin 12. yüzyılın ikinci yarısına aittir ve Matthaeus Platearius'a atfedilen "Circa instans"tan türemiştir. Pseudo-Apuleius, Afrikalı Konstantin, Dioscorides, Isaac Israeli ve sözlü gelenek gibi çeşitli kaynaklardan alıntılarla zenginleştirilmiştir. Ünlü bir mütercim olan Afrikalı Konstantin’in (1010- 1087) Salerno’ya gelmesi burada Hipokrat ve Galen ruhunun oluşturulmasında önemli rol oynamış ve okulun uluslararası bir ün kazanmasına yol açmıştır. Kartaca doğumlu olduğu için Afrikalı lakabı ile anılan ve Salerno’da tıbbın önemli temsilcilerinden biri olan Konstantin bir doktor değildir ve hiç bir zaman da hasta muayene etmemiştir. İskenderiye ve Bağdat’a yolculuklar yapmış Arapça, Süryanice, İbranice ve Yunancayı çok iyi derecede öğrenmiş ve böylece İslam dünyasının kültür ve tıbbını inceleyip bu dillere ait eserlerin tercümelerini yapacak düzeye erişmişti (9).
- Isaac Israeli (9.-10. yy), Fatımi halifesinin hekimiydi ve Arapça yazdığı bu Kitap dört bölümlük bir tıp ansiklopedisiydi; ilk üç bölüm gıda maddelerini ve bazı ilaçları tanımlıyordu. Tractatus’ta yer alan bitki, hayvan ve minerallerin tanımları genelde İsraeli’nin bu eseri üzerinden alınmıştır.
El Yazmaları ve Versiyonlar:
En eski iki versiyon Londra'daki British Library'deki Egerton Elyazması 747 ve Paris'teki Bibliothèque nationale de France'daki Latince Elyazması 6823'tür.
Bu el yazmalarından türetilen birçok kopya ve çeviri bulunmaktadır (örneğin "Livre des simples médecines" adıyla Fransızca çevirisi).
- Farklı coğrafi gruplandırmalar (Kuzey İtalyan Grubu, Fransız El Yazmaları, Kampaniyen köken vb.) üzerine tartışmalar mevcuttur.
Basılı Eserler: Fransızca ilk basılı herbaryum olan "Le Grant Herbier en françoys" (Arbolayre olarak da bilinir) bu geleneğe dayanır ve daha sonra İngilizceye "Grete Herball" olarak çevrilmiştir.
Metnin İçeriği: Her bölüm, ürünün nitelikleri (sıcak, soğuk, kuru, ıslak), eşanlamlıları, etimolojisi ve terapötik özelliklerini (genellikle vücut bölümlerine göre gruplandırılmış) listeler.
Yazar Tartışmaları: Matthaeus Platearius, Dioscorides, Plato gibi isimler eserin veya kaynaklarının yazarları arasında anılmaktadır.
Bu metin, Orta Çağ tıp tarihi, botanik, sanat tarihi ve el yazması geleneği üzerine çalışan araştırmacılar için paha biçilmez bir kaynak niteliğindedir. Metinde belirtilen el yazmaları ve basılı eserler, dönemin bilimsel ve kültürel alışverişini anlamak için önemli kanıtlar sunmaktadır. Özellikle bitki resimlerinin "Antik Çağ'dan beri doğaya dayalı ilk çalışmalar" olarak yorumlanması, sanat ve bilim tarihindeki önemini vurgulamaktadır.
Bu kitaba alternatif olarak Salernita metinlerinden alıntı yapılarak 1160 ve 1170 yılları arasında yazılan ve 6 adet yazarı bulunan günümüzün çok yazarlı ansiklopedilerinin öncülerinden kabul edilen Compendium Salernitanum isimli kitaptır.
Ortaçağ’da doğunun en ünlü hekimlerinden Rhazes olarak bilinen Ebû Bekr Muhammed bin Zekeriyya er-Razi (865-925), Avicenna olarak bilinen Ebu’l-Ali el-Hüseyin b. Abdullah İbn-i Sina (980-1037),Averroes olarak bilinen filozof, doktor, astronomi bilgini ve matematikçi İbn-i Rüşt (1126-1198) ve modern cerrahinin kurucusu Ebu El Kasım El Zehravi (936-1013) Avrupa tıbbının gelişiminde önemli katkıları olan hekimler olarak ortaya çıkmışlar ve döneminin Avrupa tıbbını önemli ölçüde etkilemişlerdi. Bu arada Salerno Tıp Okulu 8. yüzyılın sonlarında kurulduğu kabul edilmekte olup gelenekçi yapısını devam ettirmesi nedeniyle gerilemeye başlamış, bunun sonucunda 12. yüzyıldan sonra okulun popülaritesi giderek kaybolmuş ve 1811 yılında Napolyon döneminde kapatılmıştır.
Salerno döneminde öne çıkan eğitim metotları, “makale”. “konferans” ve “diyalog” idi. Salerno, “Sokratik diyalog” olarak tanımlanan öğrenci ve öğretmen arasında soru cevap yöntemi o dönemde bu kitabın gelişmesinde önemli bir yöntemdir.
Salerno Okulu’nun en ünlü eseri, Flos Medicinae Salerni olarak da bilinen sağlık ve mutluluğu elde etmek için akılcı yaklaşım, diyet ve hijyen önerilerinden oluşan, en az iki yüz yıllık tıbbi bilgilerin toplandığı Latince bir şiir olan Regimen Sanitatis Salernitanum (Salerno Okulunun Sağlık Kodları) idi. Bu kitabın yüzyıllar boyu devam eden başarısı Hipokrat’ın Aforizmalar’ı kadar ünlü bir eser olduğu düşüncesini oluşturmaktadır. Regimen’in ilk bölümünde hijyen ve diyet, ikinci bölümünde tıbbi bitkilerin faydaları, Üçüncü bölümde insan vücudunun anatomisi, dördüncü bölümde fizyoloji ve son bölümde ise hastalıkların tedavi edilmesi ile ilgili bilgiler yer almaktadır. İlk bölümde diyete oldukça geniş bir biçimde yer verilmiştir,
Cerrrahnamelerin gelişmesinde rol almıştır. Cerrahname, Osmanlı döneminde yazılmış ve cerrahlık (ameliyat) ile ilgili bilgi veren, tıp alanındaki önemli eserlerden biridir. Özellikle İbn-i Kemal (Kemalpaşazade) tarafından 15. yüzyılda yazılan “Cerrahname” adlı eser, Osmanlı tıbbının ve cerrahların kullandığı temel başvuru kaynaklarından biridir. Cerrahname, Osmanlı’da cerrahlık sanatını sistematik şekilde ele alan ve hem teorik hem pratik bilgiler sunan önemli tıbbi bir kitap olarak kabul edilir.